Kılıçdaroğlu'nun trajikomik halleri
Erken dönem iletişim çalışmalarının önemli kuramlarından birisi Hipodermik İğne’dir. Medya araçlarının kamuoyuna sunduğu bilgi karşısında kitlenin pasif ve edilgenliğinden yola çıkılır ve medya mesajlarının pasif kitle üzerinde deriye enjekte edilmiş iğne gibi güçlü bir etki yarattığı ileri sürülür. Bu durum, iletişim alanında tartışmalı bir bölgedir fakat kısmen doğru olduğu yadsınmaz. Özellikle Türkiye örneğinde medya alanı ikiye bölünmüş haldeyken herkes enformasyon ihtiyacını daha çok kendi mahallesinin medya araçlarından sağlıyor. Haliyle gerçek dışı içerik taşıyan iddia ve ithamlar güçlü etkilerle topluma yayılıyor.
“Doğru ayağa kalkana kadar yalan dünyayı dolaşır” da derler. Gerçekten yalanların ışık hızıyla yayılma gibi bir huyu vardır. Yalan çarpıcıdır, marjinaldir ve böyle olduğu ölçüde sarsıcı niteliktedir. Türkiye’de muhalefetin beslendiği argümanların büyük çoğunluğu temelsiz iddia ve ithamlara dayanıyor. İleri sürülen bir iddiaya vakti zamanında ve muhataplarınca verilmeyen her cevap muhalefetin etki alanını genişletiyor.
Elbette muhalefetlik vazifesi seçmen tarafından tevdi edilmiş siyasi partilerin başlıca sorumluluklarından birisi ülkede kamu yararının hilafına işlenen politikaları sorgulamak ve varsa karanlıkta kalmış olayların aydınlatılmasına hizmet etmektir. Fakat bizde nedense sadece iktidarın bir takım etik ve ahlaki sorumluluklarla hareket etmesi gerektiğine ilişkin yaygın bir kanaat var. Hâlbuki hiçbir demokraside muhalefetin iktidarı zayıflatmak adına her gün taze yalanlarla kamuoyunda bilgi kirliliği yaratmak gibi bir misyonu olmamalı.
Geçtiğimiz günlerde Habertürk’e çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu meydanı boş bulmanın verdiği özgüvenle muhalefetin bildik retoriğinden ve kazandıran yönteminden ilerledi. Nasıl olsa cevap verilmiyor güveniyle birçok iddia ve ithamda bulundu. Emrivaki yaparak kapısına dayandığı çeşitli devlet kurumlarına alınmayışıyla ilgili TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un neden kendilerine destek çıkmadığını sordu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun İBB’de görev yaptığı dönemde yolsuzluğa imza attığını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu boş meydanda muharebe kazanmanın verdiği cesaretle iddialarını sürdürürken bu sefer alışılmadık bir şey gerçekleşti. Sanıyorum kendisi de bunun olacağını beklememiştir. Yayına cevap hakkı kapsamında önce TBMM Başkanı Mustafa Şentop, ardından Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu bağlanarak CHP Genel Başkanı’nın kendileri hakkında ileri sürdüğü iddiaları yanıtladılar. Mustafa Şentop meclis başkanının Kılıçdaroğlu’nun ileri sürdüğü gibi bir yasal sorumluluğu olmadığını hatırlattı. Ardından, kendisi hakkında yolsuzluk ithamında bulunduğu Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu “Ben öğretmen anne babanın çocuğuyum. Yolsuzlukla işim olmaz. Kendisiyle mahkemede hesaplaşacağız” cevabını verdi. Kemal Bey tüm bunları uslu uslu dinledi. Muhalefet bu zamana kadar işte bu boşluktan istifade ederek etki alanını genişletebildiği kadar genişletmiştir. İddialar ve sorular, belki de cevap vermeye değer görülmediği için iktidar mensuplarınca karşılıksız bırakıldıkça ortaya çıkan tablo “sükût ikrardan gelir”e yoruldu. TBMM Başkanı’nın ve Ulaştırma Bakanı’nın yayına bağlanarak iddialarını boşa çıkardığı Kemal Kılıçdaroğlu, muhataplarından aldığı yanıtlar karşısında “Saray da bizi dinliyor. Onun da bağlanmasını istiyorum” diyebildi. Hem güldürdü hem düşündürdü. Zira içine düştüğü durum, yenilen pehlivanın “Yok mu başka” diye kasılması kadar trajikomikti.