22 Kasım 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram

Vizyonsuz İmamoğlu, suskun Kılıçdaroğlu

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Birisi 17 milyonu aşan nüfusuyla ve ülke ekonomisinin çarkını döndüren olanaklarıyla diğeri genç cumhuriyetin başkenti oluşuyla Türkiye’nin en önemli şehirleri durumundaki İstanbul ve Ankara’nın belediye yönetimini devralmak, “Ben daha iyi yönetirim” iddiasındaki bir parti için bulunmaz bir nimetti. 2019 yerel seçimlerinde ortaya çıkan netice, on yıllardır muhalefette yorulan ve eskiyen, en büyük başarısı yeniden muhalefet olabilmekle sınırlı olan CHP için patinaj çektiği yüzde 25 bandından sıçrama yapabileceği bir fırsattı.

Ama bilen biliyordu ki tek meziyeti sadece kör bir eleştiri yaygarası yürütmek olan CHP siyasetçileri, vasıflarına uygun tüm beceriksizlikleri eski yönetimin sırtına yükleme yoluyla ve vatandaşa verdikleri vaatlerin yerine getirilmemesini türlü demagoji oyunlarıyla örtbas edeceklerdi.

2019 yerel seçimlerinden bu yana 3 yılı aşkın bir zaman geçtiği halde CHP’nin hiçbir büyükşehir belediyesinin ele avuca gelen bir hizmetini gören olmadı.

Bilhassa da CHP’nin en büyük ümit bağladığı İstanbul şehrinin belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, doğru dürüst bir hizmet üretemediği gibi tatile olan düşkünlüğüyle ve görev kapsamı dışındaki işleriyle gündemi bol bol işgal etti.

Ekrem İmamoğlu kamuoyu- nun radarına icraat yapmaktan çok boş işlerle uğraşmakla giren birisidir. Böyle olmasına rağmen kendisi “Toplum buna alışacak” zihniyetinde olduğu için geçtiğimiz hafta Esenyurt’ta birçok iş yeri ve aileyi mağdur eden su baskınları yaşanırken yine en çok anıldığı yerde, yani tatildeydi.

Tatilden döndükten sonra yoğun eleştirilere cevap vermek için arkasına belediye görevlilerini alarak kameraların karşısına geçti. Selde, baskında, kar yağışında vatandaşın yanında olmak varken kişisel takvimine göre hareket etmesini “Ben olmasam da belediye çalışanları görev başında değil mi” anlamına gelen sözlerle savundu.

İnsanların düğün, cenaze, hastalık, afet gibi acı ve tatlı anlarına ortak olmak her şeyden evvel toplumsal bir vazifedir. Seçim yoluyla makam sahibi olanlar açısından hem toplumsal hem siyasi bir vazifedir. Siyasidir çünkü vatandaş toplumsal meselelere karşı duyarlı politikacıları işbaşında görmek ister.

Siz cenazeye katılmasınız da o cenaze kalkar, düğüne gitmeseniz de o merasim tamamlanır, başkanı olduğunuz kenti sel götürürken tatilde bulunsanız da o sel baskınları bir şekilde engellenir. Fakat mesele tam da özü itibariyle o anda orada bulunarak sıkıntıların çözümü konusunda ciddiyetli bir duruş sergileyerek vatandaşı teskin etmektir. Sen olmadan da her şey oluyorsa “neden varsın” ki?

Ekrem İmamoğlu zevahiri kurtarmak maksadıyla kameraların karşısına geçerek kendisini daha zor durumlara düşürmüştür. Çünkü İstanbullunun hiçbir acısına, sıkıntısına ortak olmamayı, ben olmadan da işler yürüyor kurnazlığıyla açıklamaya kalkarken kayyum atanan HDP’li belediyelere görevi olmadığı halde dayanışma ziyaretleri düzenlediğini unutmuştur.

Terörle irtibatlı ve iltisaklı oldukları gerekçesiyle görevden alınan HDP’li belediyeleri ziyaret ettiğinde “Nefesimizin ne kadar daraldığını İstanbul’da hissettik” diyen Ekrem İmamoğlu’nda nasıl bir solunum sistemi varsa, HDP’li belediyelere kayyum atanınca daralıyor, İstanbullu perperişan haldeyken saat gibi işliyor. Ama artık kendisine oy veren insanların gözünde de İmamoğlu’nun nasıl vurdumduymaz bir başkan olduğu sorgulanmaktadır. Sorgulama yapmayan tek kişi varsa o da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin imajını yerle bir eden İmamoğlu’na bu zamana kadar hiç ses çıkarmaması garipsenecek bir durum. Çünkü devlet kurumlarının önünde halkçı Kemal tiyatrosu çeviren bir genel başkandan kendi partisinin belediye başkanını arayıp halkın mağduriyetleri karşısındaki bu sorumsuz tavrını eleştirmesi beklenirdi.

Ama Kemal Kılıçdaroğlu Ekrem İmamoğlu’nun giderek gözden düşmesini partisi adına bir prestij kaybı olarak değil, Cumhurbaşkanlığı adaylığında kendi ismini güçlendiren bir gelişme olarak görmektedir. İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanlığına yürüyebilme ihtimalini de göz önüne alarak onun tüm çapsızlıklarını sessiz bir şekilde kutladığı bile düşünülebilir. Vatandaş mağdurmuş, hizmet alamıyormuş CHP açısından ne önemi var ki. Her başın en büyük baş olmak için çırpındığı bir partide önce ülkem ve milletim şiarı elbette olmaz.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *