''Stratejik Derinlik'' garabeti
Kim ne derse desin 2010 yılında normalleşmiş, dostluk çizgisine doğru güçlü adımlar atılan Türkiye-Suriye ilişkisinin tüm dengesini bozan Ahmet Davutoğlu olmuştur. Onun Dışişleri Bakanlığında hangi dış politika varsa hepsinde de milli politikalarımız, komşuluk ilişkilerimiz büyük darbe ve yara almıştır. Hele bir de onun uydurduğu “Stratejik Derinlik” garabeti yok mu, işte o Türkiye’yi dış politika konusunda adeta çukura düşürmüştür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevinden alınınca ABD medyasının Ahmet Davutoğlu hakkında attığı “ABD, Ankara’daki adamını kaybetti.” Manşeti aslında “Stratejik Derinlik” garabetinin kimin hesabına işlediğinin de delili olmuştu.
2010 yılında Türkiye- Suriye ilişkileri olumlu yönde ilerlerken, karşılıklı İstanbul-Şam ziyaretleri, ailece yenen yemekler, beraber izlenen Suriye El İttihat ile Fenerbahçe takımı arasındaki dostluk maçı derken bir baktık Suriye’de ABD’nin körüklediği iç savaş çıktı.
Bu iç savaşın maliyeti en çok Suriye’deki sivillere ve Türkiye’ye çıktı.
Suriye’de iç savaşın çıkmasıyla birlikte yolu en çok açılan PKK’nın Suriye kolu YPG olmuştur.
Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” garabetinin en çok fayda sağladığı da YPG olmuştur. Bugün Suriye’nin Rakka, Haseki başta olmak üzere birçok büyük şehri YPG’nin elinde ise Ahmet Davutoğlu’nun büyük katkısı olmuştur.
“Kobani'ye selam ediyorum, Kobani'deki kardeşlerimin alnından öpüyorum” diyerek YPG’ye selam yollayan oydu.
“Aynı gün Salih Müslim’i Türkiye’ye getiriyoruz. Bakın kaç jest arka arkaya. Bir anlamda ‘meşru görüyorum seni’ diyoruz” diyen oydu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümünde, Barzani çapulcularının Türkiye üzerinden Suriye’deki YPG’ye silah götürmesini organize eden oydu.
Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” garabeti bu yolu açmıştı ve ondan sonra ABD terör örgütü YPG’ye silah yardımını düzenli hale getirdi.
Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı iken "Biz Suriye'de bütün alternatifi deneyerek bugünlere geldik ama bu sancılı sürecin çok uzun süreceğini düşünmüyorum. Artık bu süreci yıllarla ifade etmek yerine aylar veya haftalarla ifade etmek gerekir" diyerek hükümeti ve Türk devletini sürekli yanlış bilgilerle, yanlış adımlar atmaya zorladı. Bu söz üzerinden 10 yıl geçti ve Beşar Esad hala görevinde duruyor. Bu süreç içinde milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye geldi ve terör örgütü YPG Türkiye ile sınır olan birçok yeri işgal etmiş durumdadır.
Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı, Başbakan ve AKP Genel Başkanı iken “Stratejik Derinlik” garabeti Türkiye-Suriye ilişkilerini bu hale getirmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’da 15 Temmuz hain darbe girişimi sürecinden sonra Suriye üzerinde birçok terörle mücadele operasyonu talimatı vererek terör örgütü YPG’ye büyük darbe vurmuştur. Ahmet Davutoğlu ise hala “Suriye’deki Kürtler kendi kaderini kendi tayin etsin” masalları anlatmaya devam ediyor. Tam da YPG yandaşı Kemal Kılıçdaroğlu’nun figüranı olmaya uygun duruş yani…
Türkiye, Suriye’deki terör örgütlerine yönelik operasyon hazırlığı içinde iken Suriye yönetimiyle diyalog kurmaya dair gündem oluşmuştur. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Suriye'nin tek çıkar yolu siyasi uzlaşı. Teröristlerin temizlenmesi lazım. “ sözüyle başlayan süreç henüz somut adım atılmasa da olumlu atmosfer oluşturdu.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Dışişleri Bakanımızın Suriyeli muhaliflerle Esad rejimi arasında barışın tesis edilmesi hususundaki yapıcı ve gerçekçi sözleri kalıcı çözüm arayışlarına güçlü bir nefestir. Bundan hiç kimsenin rahatsız olmasına gerek yoktur. Türkiye’nin Suriye ile görüşme düzeyini siyasi diyalog mertebesine çıkarması, bu çerçevede terör örgütlerinin yuvalandıkları her coğrafi alandan işbirliğiyle sökülüp atılması önümüzdeki siyasi gündem konularından birisi olmaya namzettir ve hatta ciddiyetle ele alınmaya değerdir.” Şeklindeki sözleri de bu atmosfere güçlü destek oluşturdu.
Türkiye’deki Suriyelilerin vatanlarına dönüşü ve Türkiye’nin terörle mücadelesi Suriye yönetimiyle sağlıklı bir diyalog kurulursa başarılı bir sonuca ulaşabilir.
Bugüne kadar “Türkiye Esad’la görüşsün” diyen Türkiye’deki ruh sağlığı bozuk muhalefet, şimdi de “görüşülecek” atmosferi ortaya çıkınca bu durumu sulandırmaya çalışıyor. Zaten Suriye’deki terörle mücadeleye de karşılar. Ve bunlar “Türkiye’deki Suriyeliler gönderilsin” diyorlar.
Türkiye’deki kalitesiz muhalefetin halini de şu hikâye anlatmıyor mu?
“Baba ile oğlu uyuyorlarmış. Yan odadan gelen tıkırtılar üzerine, baba, oğluna, ‘git bak bakalım’ demiş...
Oğlu gitmiş. Ses seda çıkmayınca baba seslenmiş;
-Oğlum ne oldu?
-Baba bir hırsız tuttum.
-Tut kolundan getir.
-Gelmiyor.
-Bırak gitsin.
-Gitmiyor.
-Sen gel oğlum.
-Gelemiyorum.
-Niye gelemiyorsun?
-Ben onu bırakıyorum o beni bırakmıyor.”
Neyi savundukları da, neye karşı oldukları da belli değil… Ahmet Davutoğlu’nu masasına alanın Suriye hakkında konuşmaya hakkı olur mu? “Stratejik Derinlik” garabeti 6’lı masada devam ediyor gerçi…