İnsan hayvandan, hayvan insandan korunmalı!
Son yıllarda sokak hayvanları yani sokak köpek köpekleri Türkiye’de bir hayli gündem olmuştur. Nasıl gündem olmasın ki, insanlar sürekli sokak köpeklerinin saldırısına uğruyor. Kaç kişi yaralandı, kaç çocuk köpek saldırısında parçalandı, kaç çocuk köpek saldırısından kaçarken yola çıktığı için araç çarpmaları sonucu hayatını kaybetti. Geçtiğimiz haftalarda da bir çocuk köpek ısırması sonrası kuduz hastalığına yakalanarak hayatını kaybetti. Sokak köpeklerinin insanlara saldırısı yanında elbette bu ülkede insanların sokak hayvanlarına yönelik zulüm ve işkenceleri de sürekli gündemdedir.
Ne sokak hayvanlarının insanlara saldırıları, ne de insanların hayvanlara saldırıları rıza gösterilecek bir durum değildir. Öncelik elbette insanın hayatı, sağlığı, huzuru ölçüsünde önlemler alınmasıdır. Hayvanlara nerede olursa olsun işkence ve zulüm edenler de gereken cezayı almalıdır. Konya’daki Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde bir görevlinin elindeki kürekle bir köpeğe vurarak öldürdüğü görüntüler aklın alacağı, vicdanların kabul edeceği bir manzara değildir. Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde bu vahşet yaşanıyorsa başka nerde neler yaşanmaz ki?
Ama maalesef adı Huzurevi olan yerlerde yaşlı insanlara zulüm ve işkence ederek huzurları kaçıranları da gördü bu toplum…
Hastaneye tedavi için yatan hastalara işkence eden sözde hemşire ve sağlıkçıları da gördü bu toplum…
Akla, mantığa tezat bu tür olaylar maalesef oluyor. Bireysel eğitimin zayıflığı, ceza oranlarının caydırıcılıktan uzaklığı birbirini besleyince birçok yerde bu ve benzeri olayları artarak izliyoruz.
Asıl konumuza dönecek olursak, Türkiye’deki sokak hayvanları meselesi köklü bir çözüm beklemektedir. Sokaklardaki başıboş gezen köpeklerin bir tehlike olduğu netleşmiştir. Bunun tartışılacak bir yönü dahi kalmamıştır. Özellikle sokak köpeklerinin insanlara saldırmasının, çoluk çocuğu parçalamasının, öldürmesinin önüne geçecek çözümler artık hayata geçmelidir. Sokak köpeklerinin toplanıp barınaklarda kontrol altına alınmasının bir sakıncası yoktur. “Sakıncası var” diyenlerin insanın canına, sağlığına bir hassasiyeti olmadığını anlayabiliriz. Sokak hayvanlarının, hayvan severlerinde kontrol edebileceği barınaklarda bakılmasında ne sakıncası olabilir? Ya da evinde, bahçesinde, çiftliğinde sahiplenip bakabileceklere teslim edilmesinde ne sakıncası olabilir? Meselenin özü bu sokak hayvanlarının insanlara zarar vermeyecek sınırlar içinde kontrol altına alınmasıdır. Hayvanseverler sıfatıyla sokak köpeklerinin toplanıp barınaklara alınmasına karşı olanların hangi biri kendi çocuğunun sokak köpekleri tarafından ısırılmasına, sakat bırakılmasına yahut öldürülmesine rıza gösterebilir ki?
Köpeğin tabiatında koşan, yürüyen yahut duran kişilere saldırmak vardır. Bu durumun kaç tane acı sonuçlarına sokaklarda şahit olduk. İnsanın canını ve sağlığını öncelikli görmeyen hayvanseverlik zaten eksik ve sakat bir bakış açısıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz yıl “Maalesef medyada sık sık çocuklara saldıran başıboş köpeklerin yol açtığı facialarla ilgili üzüntü verici haberlere rastlıyoruz. Öncelikle sahipsiz hayvanların yerinin sokaklar değil barınaklar olduğunu unutmamalıyız. Şimdi ben buradan birinci derecede büyük şehirlerimiz olmak üzere tüm belediye başkanlarıma sesleniyorum. Sahipsiz hayvanlar için lütfen sıcak ve güvenli barınaklar kurarak gıda artıklarından hayvan maması üretimini teşvik ederek pek çok gönül kazanabiliriz, gönül kazanabilirsiniz. Böylece hem vatandaşlarımızın sahipsiz hayvanların yol açacağı tehditlerden kurtulmasını sağlamış hem de kendisi de bir can olan hayvanlara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz” şeklinde belediye başkanlarına anlamlı bir çağrısı olmuştu. Hem insanların, hem hayvanların canını korumak için alınması gereken tedbir ve önlemlerle sonuca gidilmelidir. Köpek saldırısından ölen ve yaralanan insanların gündemi, bu ülkenin gündemi olmamalıdır. Aynı zamanda insanların sokak hayvanlarına yönelik zulüm ve işkenceleri de gündem olmaktan çıkarılmalıdır. Hayvanlara zulüm eden insanlara caydırıcı ve ağır cezalar verilmeli ki, kimse o cesareti kendinde bulamamalıdır.
İnsanların hayvanlara, hayvanların insanlara saldırılarını engelleyecek devletin köklü çözümleri olmalıdır. İnsan hayvan ilişkisindeki olaylar Türkiye’nin her yerinde yaşandığı için, bu köklü çözümler sistemli olarak her yerde uygulanmalıdır.
Öyle köklü ve sağlıklı çözümler olmalı ki, insanı hayvana, hayvanı insana emanet ettiğimizde gözümüz arkada kalmamalıdır.
Daha geçtiğimiz hafta içinde İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde kaldırımda yürüyen Ekrem Binak’a bir köpek saldırması sonrası aniden yola fırlamasıyla kamyon çarpması sonucunu hayatını kaybetmesi ve Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde bir görevlinin köpeği kürekle vurarak öldürmesi Türkiye’nin son örnekleri olmalıdır.