Yerli ve milli üretime inançsızlar
Seçimden önce Atatürk Havalimanı alanının SNC isimli yabancı şirkete havacılık projeleri için kullandırılacağı ile ilgili bir projesini sunmuştu Kılıçdaroğlu.
Burada hemen yerli ve milli kavramları arasındaki ayrıma, bu köşelerde neredeyse 5 yıl önce yazdığım bir yazıdan dikkat çekmek istiyorum.
“Aslında bu iki kelimenin belki de ilk beraber kullanımına rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in Dokuz Işık’ı takdiminde rastlamak mümkün. “Yüzde 100 yerli, yüzde 100 milli maneviyatçı bir doktrin” olarak tanımladığı Dokuz Işık’ı bir takdiminde “Türk milleti, kendi millî tarihini, örf, âdet ve ananelerini kendi millî hasletlerini dikkate alan, modern ilmi ve tekniği önder alan yüzde yüz yerli ve millî bir idare sistemi kurmalıdır” demiştir. [1]
Yerli ve milli bir süredir beraber kullanılsa da ayrı ayrı anlamları da önem taşıyor.
Yerli; malın fiziki olarak Türkiye’de üretilmesi anlamına geliyor. Anlamını biraz daha açarsak Türk tasarımcı, mühendis, işçiler tarafından üretildiğini çıkarabiliriz.
Milli ise çıkışı itibarıyla “milli sporcu” deyimindeki gibi Türkiye’yi temsil eden anlamına geliyor. Milli ürün tanımının anlamını açtığımızda, sahibinin Türkiye olması, o mala bakıldığında Türkiye’nin akla gelmesi, malın fonksiyonlarının çalışırlığının tamamen Türkiye’nin garantisinde olması, malı üretme üretmeme kararının tamamen Türklere ait olduğunu çıkarabiliyoruz. Yani ürünün anahtarının kimde olduğuna göre şekillenen bir tanımdan bahsedebiliriz.
Dolayısıyla yerli olmamak dışarıya bağımlı olma anlamına gelirken, milli olmamak da, anahtarın sahibinin başkasında olmasında hareketle, dışarıya bağımlı olma anlamına gelmektedir.”
Gördüğünüz üzere bu SNC isimli şirket, birkaç Türk tarafından kurulmuş ve hisselerine sahip olunsa dahi, bugün ne yerlidir ne de millidir. NASA, ABD Ulaştırma Bakanlığı, ABD Savunma Bakanlığı fonları ile desteklenen, varoluşunu bunlara borçlu bir şirkettir. Geçmişte lobicilik ile iş aldığı ile ilgili birçok habere de konu olmuştur. Vergisini de ABD’ye ödemektedir. Ürettiği fikri mülkiyetin nihai sahibi de ABD’deki merkez şirketi olacaktır.
Hâl bu iken herhangi bir ihale olmaksızın bu alanın ismiyle bir şirket işaret edilerek bu şirkete verileceğinin ilan edilmesi devlet adamlığı elbisesine yakışmadığı gibi, eski bir devlet memuruna da hiç yakışmamıştır.
Bunu yapacaksanız bile rekabeti engelleyemezsiniz, rekabetsizlik ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdikleri Baykar’ın dahi Türkiye’de biri devlet iştiraki TAI TUSAŞ olan en az 5 rakibi vardır ve bunlar da hem devletimizden hem de yurt dışından işler almaktadır.
Ar-Ge başlığında ise devlette üst seviyede Ar-Ge yönetimi bir program dâhilinde yapılır, program açıktır herkes görür, herkes dâhil olmayı deneyebilir. Ar-Ge sonucunda topyekûn yerli ve milli sektörel kalkınma hedeflenir, bir Amerikan şirketine para ve fikri mülkiyet kazandırmak değil!
Diğer bir konuya da dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’de uzay ve havacılık alanında çalışmalar yokmuş gibi, bir Amerikan şirketini getireceğini iddia etmek bir anlamda Türk mühendislik ve sanayiine hakaret etmek değil midir? Neden kendimizi ezik görmemizi istiyorsunuz?
Kılıçdaroğlu'nun önerisinin neresinden bakarsanız bakın, temelsiz ve çok hatalı olduğunu söyleyebiliriz. Bu öneri Kılıçdaroğlu’nun yerli ve milli üretime inançsızlığını da ortaya koymuştur. Bu öneri sadece yeni teknolojilere ilgisi varmış gibi bir görünüm verme çabasıdır. Türk milleti, kalelerinin maskeli Amerikanlar tarafından zapt edilmesine izin vermez.
[1] Alparslan TÜRKEŞ, Yeni Ufuklara Doğru