23 Kasım 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram

Yavrum Sebahattin, ortaokul yıllarında başına bir iş mi geldi senin?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hayattaki en büyük eğlencelerimden birisi olan Sebahattin Önkibar’ın rüyalarına nasıl kâbus olarak girdiysem artık Ulusal Kanal’da durduk yere şahsımı yine hedef aldı.

Ortaokul mezunu olduğum ve MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “şahsıma milletvekili maaşı kadar maaş verdirerek, ona-buna küfürlü yazılar yazdırdığı” iftirasını atacak kadar yine kâbusun etkisinde kalmış…

Defalarca yalanlarını, iftiralarını kendine yedirdiğim halde, inanın nasıl bir karakterse doymak bilmiyor. Yüzüne tükürüyorsun yağmur yağıyor sanıyor. Kazık gibi cümleler sokuyorsun “ses nerden geliyor” diyor.

Doğu Perinçek, sicilinde her türlü ahlaksızlığı barındıran böyle bir karakteri, bir gün yanına çağırıp “Ulan Sebahattin, bu Yıldıray Çiçek’e ortaokul mezunu diye konuşuyorsun, yazıyorsun sen nasıl bir zeka sahibisin? Ortaokul mezunu adam nasıl oluyor da Erciyes Üniversitesi Meslek Yüksel Okuluna ve Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler bölümüne kayıt yaptırabiliyor? İçip içip kendini böyle rezil ediyorsun da, benim gazetemi, televizyonumu niçin rezil ediyorsun?” diye soramıyor. Çünkü onun gazete ve televizyonlarının Ülkücülere iftira atması bir misyondur. Doğu Perinçek bu işten zevk aldığı için böyle bir adamı sırf zevkleri uğruna kullanıyor. Eskiden gazete ve dergilerinde hedef gösterdiği Ülkücüler şehit ediliyordu. Şimdi de Ülkücülere itibar suikastı yaptırıyor.

Ortada “şeref, haysiyet, namus” adına bir ölçü olsa bırakın Aydınlık’ta yazabilmesini, bu adam insan içine çıkabilir mi?

Biz, her haltı karıştırdığını biliyorduk ama Türkiye gazetesinde yazılanları yeni duyduk.

Şaşırdık mı?

Elbette hayır…

Bizim bildiğimiz halde edepten, hayâdan yazamadığımız o kadar konu var ki, duysanız tiksinir, kusarsınız. Ama az daha zorladığında edep, haya bir kenara elbette konulacaktır. Bu Önkibar gazeteci, yazar falan değil bu sıfatı sadece paravan olarak kullanıyor. Zaten kendisinin ifadesi de Ankara Temsilcileri patronlarının iş takipçisi durumundaydılar.  Ben de takip ettim demişti.

Biliyorsunuz bu iftiracı, İhlas Holding bünyesindeki Türkiye gazetesi ve TGRT isimli televizyon kanalında popüler oldu.

Elbette onu en iyi tanıyanlar da onlardır.

Geçen gün “Sabahattin Önkibar nasıl bir adammış bizden dinleyin. Bir tetikçinin gerçek yüzünü ifşa ediyoruz.” diyerek Türkiye gazetesinde bunun ahlaksız sicili hakkında bir yazı paylaştılar.

Türkiye gazetesinin en büyük iddiası, bu iftiracının Sözcü gazetesi patronu Ertuğrul Akbay’dan 350 bin lira aldığı yönündedir.  Belge olarak da bu konuyla ilgili bir WhatsApp yazışmasını yayınladılar.

Bu iftiracı, ahlaksızla ilgili Türkiye gazetesinde yayınlanan diğer iddiaların konu başlıkları da şunlar:

Hastalığını kullanarak İhlas’tan 140 bin dolar götürdü.

Ankara büroda çalışan altı personeli işten çıkarttı ve bunu İstanbul’a bildirmedi. 2 yıl boyunca işten attığı muhabirin maaşını kendi cebine indirdi.

TGRT ve Türkiye gazetesi bürosunda çalışan muhabirlerin ve kameramanların yurt içi ve yurt dışı harcırahlarını hiç ödemedi. Daha sonra bu harcırahları kendi cebine indirdiği anlaşıldı.

Ankara büroda çalışan bir kadın muhabiri taciz etti. Bütün muhabirler ve kameramanları göreve göndererek tacize yeltendi. Kadın muhabir işten ayrıldı.

Televizyon programına çıkardıklarından para alıp cebine indirdiği daha sonra ortaya çıktı.

2001 yılında Ankara büronun taşınması sırasında eski binadaki görev arabaları ve binadaki demirbaş eşyaları bizzat kendisi satarak cebine indirdi. Binada ne musluk bıraktı ne klozet kapağı ne de kapı kolu.

Ayrıca İhlas’ın anlaşmalı olduğu akaryakıt istasyonundan yüzlerce litre benzini, makam aracında kullanılmış gibi göstererek yeğeninin evine depoladı. 

İhlas Holding’in o yıllarda distribütörü olduğu Citroen marka bir araç bina önünde sergileniyordu. Alkollü olarak direksiyonun başına geçip aracı hurdaya çevirdi. Kazayı da bir muhabirin üzerine yıktı.

 Biliyorsunuz bu iftiracı Yeniçağ Ankara temsilcisi iken yanında çalışan muhabir S.K.Öztürk isimli bir bayanı da taciz etmişti. O bayan açtığı davada yaşanan tacizin tüm ayrıntılarını şahitleriyle anlatmıştı. Ama nasıl olduysa o taciz dosyası mahkemede sümen altı edildi.

Benim kendisine hak ettiği kelimeleri kullanmama çok bozulmuş ve mahkemenin lehime karar vermesine çok içerlemiş. Bu durumu da eski Yargıtay Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk’un kendisini arayıp, bu konuda hazırlayacağı kitaba hukuk konusu olarak koyacağını duyuruyor.

Sebahattin Önkibar sana tavsiyem Sami Selçuk’u tekrar ara ve Can Yücel’in mahkemede verdiği cevabı da örnek olarak koymasını söyle.

Yazılarında “g*t” kelimesini açık açık kullandığı için mahkemeye verilen Can Yücel, mahkemedeki sözlü savunmasını “ne diyeyim hakim bey, bizim köyde g*te g*t derler” diye bitirmiş ya, onu da kitabına eklemezse darılırım yoksa. Madem kelime ve cümlelerim örnek olarak hukuka katkı sağlayacak, Can Yücel’in o örneği de o kitapta olsun.

Zoruna gidiyorsa kaşınma oğlum Sebahattin!

Niye kaşınıyorsun?

Ben seni en son olarak 3 ay önce yazdığım yazıda “Benimle uğraşma, yazılarında adım dahi geçmesin, MHP’ye ve Lideri Devlet Bahçeli’ye iftira atma seni maymuna çeviririm. Sonra kendi başına, elinde muzla oynar durursun Önkibar…” diye uyarmadım mı? Uyardım.

Benim her yazım cevaben yazılmış bir yazıyken, hem iftira atıp, hem de “niye bana küfür ediyor, hakaret ediyor?” diye ağlıyorsun?

Yazma oğlum, konuşma oğlum, kaşınma oğlum, iftira atma oğlum. Senin Yıldıray Çiçek’ten başka, MHP’den başka bir derdin yok mu?

Git onlarla uğraş…

Kaşınırsan, elbette ben de seni kaşırım!

Kaşınma demişken meşhur o papağan fıkrası aklıma geldi.

 Sebahattin Abuzer isimli biri papağan almaya karar verir. Beğendiği papağanı almak için dükkân sahibi ile anlaşırken dükkân sahibi, 

– Beğendiğiniz papağanın ağzı biraz bozuktur, size tavsiye etmem der. 

Sebahattin yine de papağan hoşuna gittiği için alır onu.

Eve getirdiği papağanın ağzından çıkan ilk laf, 

– “Sebahattin ben senin gelmişini geçmişini öperim.” Olur.

Gel zaman git zaman papağan bu lafı ağzından hiç düşürmez. Hemen papağanı aldığı yere gider çaresini papağanı aldığı adama sorar. Aldığı tavsiyede papağanın kafesi üzerine örtü örtülüp 60 gün açılmamasıdır. O zaman düzeleceğini söylerler. Aradan bir hafta geçer örtülü papağandan ses çıkmaz. 2 hafta üç hafta derken 59. gün dayanamayan Sebahttin papağanın öldüğünü düşünüp örtüyü aralayıp papağana bakmak ister. Örtüyü araladığında papağanla göz göze gelir. Ve papağan derki; 

– Sebahattin malum yerin yine mi kaşındı?

Bizim klozet araklayıcısı Sebahattin’i üç ay önce çok net uyardığım halde, yine dayanamadı ve yine kaşındı. En büyük eğlencem olduğun halde, geçtiğimiz 3 ay içinde bir gün olsun, bir yazımda adı geçti mi evladım Sabahattin?

O halde durup durup niye kaşınıyorsun?

Benden ne istiyorsun Sebo?

İçki bilmem, kumar bilmem, taciz bilmem, hırsızlık bilmem, dolandırıcılık bilmem, iftira bilmem, yalan bilmem!

Seninle bir protokolümüz var da ben mi bilmiyorum?

Seninle bir tarikat kurduk da benim mi haberim yok?

Okul konusunu defalarca yazdım, defalarca vurguladığım halde niçin aynı yalana başvuruyorsun?

Okuduğun Ortaokul’da başına bir iş geldi de sürekli onu mu hatırlıyorsun?

Sana Ortaokul’da kim ne yaptı?

Ortaokul’un mahzeninde kirlettiler mi seni?

Anlat oğlum bize, anlat psikiyatristlere de senin bu takıntılarına, kabuslarına bir çözüm bulalım?

Senin iftirana geçtiğimiz yıl şu cevabı verdiğim halde niçin dönüp dönüp aynı iftirayı atıyorsun? :

“Gelelim benim okul durumuma…

Yeni beyin ameliyatı yaklaşmış olan Sebo "orta mektep kaçkını" cümlesi nedir? Bu cümle olmadan benimle ilgili yazı yazamayacak kadar mı çapsız adamsın?

Mesela sana "Yıldıray Çiçek orta mektep kaçkını" cümlesini öğreten, yazdıran onun-bunun çocuğu kimdir?

Bu Rospi çocuğu her kimse "orta mektep kaçkını" ifadesini sana nasıl anlattı?

"Kaçkın" bir yerden kaçan kişiye denir. Kayseri Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi mezunu iken nasıl "orta mektep kaçkını" oluyorum.

"Üniversite kaçkını" dersen anlarım. Daha önce de anlattım. 2000 yılında Erciyes Üniversitesi'nde öğrenciyken, bir "gel" çağrısıyla Ankara'ya Ülkü Ocakları Genel Merkezi'ne geldim. Gelirken,  geride bırakılan aile, okul ve gelecek kaygısına hiç düşmedik. Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde Ortaöğretim başkanlığını, Ülkü Ocakları Dergisi, Genç Arkadaş ve Türkü dergilerinin yayın yönetmenliğini ve Ülkü Ocakları Genel Sekreterliği yaptım. Şimdi de MHP Genel Merkezi'nde danışmanlık görevi yapıyorum. Ankara'da da Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler bölümünü kazandım. 2. Sınıfta iken son Erciyes Zafer Kurultayı dönüşü ağır trafik kazası geçirdiğimden dolayı kayıtımı dondurdum. Okul o yüzden bitmedi. Tüm mesele bu… 

Şimdi buna göre "orta mektep kaçkını" ifadesi nedir Doğu Perinçek'in maaşlı fikir çocuğu?”

Gelelim diğer bir konu olan, hakkımda “Devlet Bahçeli küfür ettirmek için bir milletvekili kadar maaş verdiriyor” iftirasını atmana. Bir milletvekilinin maaşının beşte biri kadar maaş aldığım halde, bu iddianı belgeli ispatlamazsan senden daha büyük şerefsiz, haysiyetsiz yoktur. Sen her iftiranın altında böcek gibi ezilmeye mahkûm musun?

Şahsıma, partime, davama, liderime attığın her iftiranın karşılığını misliyle alacaksın. Bunun adına sen “küfür, hakaret” de, ben hak ettiğin sıfatlar diyeyim.

Sende bu iftiralar, bende de hukuk tartışmalarına örnek olacak bu kelimeler varken çok ağlarsın Sabahattin evladım…

Ha bir de o gün programda “Bu Yıldıray Çiçek bir gazetede yazıyor. Ama gazetenin adını bilmiyorum” diyorsun. 1 yıl önce Ortadoğu gazetesinden ayrılmaların perde arkası bu proje imiş... Gazetenin adı da dinlediğime göre Türkgün olacakmış!” diye yazan sen değil misin?

Ondan öncede “Devlet Bahçeli, Yıldıray Çiçek’in küfür tazminatlarına dayanamayıp Ortadoğu gazetesinden kovdurdu” diye yazmıştın.

Yahu nasıl karakter erozyonu yaşıyorsun böyle, it osurdukça yalan söyler mi bir adam?

Sahi Ortaokul’da başına ne iş geldi senin yavrum Sabahattin?

O yılları çözersek, senin meseleni de çözeceğiz.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *