Siber Dayanıklılık
Hafta başında Ukrayna’ya ait 3 askeri geminin Rusya tarafından saldırıya uğramasının hemen ardından Ukrayna Savunma Bakanlığı ve Donanmasına ait web sitelerinin erişilemez hale geldiği bildirildi. Bunun bir tesadüf olmadığını düşünmek için çok sebebimiz var.
Konvansiyonel saldırı ve güç gösterilerinin siber alanda da eş zamanlı uygulanmaya başlandığını sıklıkla görüyoruz. Bununla beraber siber saldırılar bir karşı tepki yöntemi de olabiliyor. Birkaç örnek bu noktada iyi olacaktır:
- 2007 yılında Estonya’nın Rus döneminden kalma Meçhul Asker anıtını kaldırma kararı sonrasında haftalarca Estonya finans sistemini çalışamaz hale getiren siber saldırılar
- 2008’de Güney Osetya’nın Gürcistan’dan koparılması sırasında Gürcistan’ın internet bağlantısını kesmeye yönelik, başarılı da olan siber saldırılar
- Dış basın tarafından siber saldırı olarak tanımlanan, 2008’de Refahiye’de Bakü Tiflis Ceyhan boru hattındaki patlama olayı
- Kızışan sözlü çatışmaya eş zamanlı olarak Kuzey Kore tarafından ABD şirketlerine yapılan siber saldırılar
- 2013’te Gezi olayları sırasında Türk devlet kurumlarına Anonymous isimli “belirsiz!” grup tarafından yapılan DDoS saldırıları
- 2014’te Rus uçağının düşürülmesini takip eden ay içerisinde Türk internet alan adları sunucularına yapılan ve 10 gün süren DDoS saldırıları (Bu saldırıların Rusya tarafından mı, ya da Rusya’yı andırmak amacıyla üçüncü kişilerce mi yapıldığı belirsiz)
- Dış basın tarafından İran’ın yaptığı siber saldırıların sebep olduğu belirtilen, 2015’te Türkiye’nin büyük kısmını etkileyen elektrik kesintileri
- 2015’te, Türkiye’nin Suriye’de muhalifleri desteklemesine karşılık Suriye Elektronik Ordusu ismiyle kendini anan bir grubun en üst devlet kurumlarımızın bir kısım epostalarını ele geçirerek afişe etmesi, Türk ve Amerika şirketlerinin alan adlarını ele geçirmesi
- 2015-2017 arasında Kırım’ın kanunsuz şekilde Rusya tarafından ilhakı sırasında ve sonrasında Ukrayna’daki ciddi elektrik kesintilerinin ilişkilendirildiği siber saldırılar
Türkiye malumunuz zorlu bir dönemden geçiyor. 15 Temmuz’ da dış güçlerin başını çektiği aleni saldırı ve işgal cüretiyle beliren ve halen de devam eden tehdidin yanında ülkemizin güney ve doğu komşuları birer yangın yeri. Türkiye kendisini bölmeye çaba gösterenlere dimdik karşı duruyor. Suriye ve Irak coğrafyalarında, ülkemiz içine terör tehdidinin girişinin ve kültür havzamızda suni nüfuz alanları oluşturma çabalarının engellenmesi yolunda çalışıyor.
Başta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından ifade edildiği üzere, kutuplaşmaların bilendiği, sokakların karıştırılmak istendiği, ekonomik kırılganlıkları da kullanan yeni bir şer oyunu planlanıyor. Böylesi bir ortamda siyasi, askeri ve ekonomik önlemler almanın yanı sıra siber dayanıklılığımızın artırılması gerektiği de tartışmasız.
Siber güç; bütününde siber dayanıklılık, siber caydırıcılık, siber savunma, siber kapasite, siber anti-propaganda gibi birçok alt bileşenin bir bütünüdür. Bunlardan biri olan siber dayanıklılığın güçlendirilmesi sırasında tehdit kaynağı unutulmamalıdır.
Türkiye için tehdit doktrini tüm zihinlerde değişmiştir. Tehdit artık 15 Temmuz’un da destekleyicisi ülkeler ile nihai aşamada kurulmak istenen BOP iken, siber dayanıklılığı bu projelerin sahipleri ve onların ürettikleriyle sağlayabileceklerini düşünenlere ancak gülünür. Emin olun bu safça yaklaşıma en başta da bu projelerin sahipleri ellerini ovuşturarak gülerler. Yabancının en yabancısını, en Amerikanını, en yahudisini, en pahalısını, en herkesin aldığını, “teknolojinin uç noktası bu” sebeplendirmesiyle “kullanmak iyidir” diyen zihniyete artık yer bırakılmamalıdır. Konu beka konusudur, çözümü ise bu ciddiyette ele alınmalıdır.