Dijital Teknolojilerde Neredeyiz?
Son hafta içinde Tüsiad tarafından kapsamlı bir rapor olarak “Dijital Teknolojiler ve Ekonomik Büyüme” raporu yayınlandı. Bu raporda dikkat çeken noktalar var. Öncelikle raporun dijital teknolojilerin büyümeye etkisini incelerken üretim faktörü ve tüketim malı olarak iki ayrı kapsamda ele aldığını belirtmek istiyorum. Buna ek olarak teknoloji malları da teknoloji hizmetlerinden ayrılarak incelenmiş. Bu rapora göre;
Türkiye’de dijital teknoloji malları üretiminde çalışan sayısı özellikle 2009’dan sonra düzenli bir artış göstererek 2015’de 24,000 kişiye ulaşmıştır. Dijital teknoloji hizmetlerinde ise özellikle 2010’dan sonra hızlı bir istihdam artışı gerçekleşmiş, bu sektörlerde çalışan sayısı 2004’de yaklaşık 91,000 kişiyken, 11 yılda iki kata yakın bir artış göstererek 164,000’e ulaşmıştır.
İmalattaki artış en fazla elektronik parça ve iletişim araçlarında olurken dijital teknoloji hizmetlerindeki 2 kata yakın yükselişin kırılımında tek düşen sektörün iletişim (posta, haberleşme) olması dikkat çekiyor.
Dünyada dijital teknoloji hizmetleri ihracatı 2000 yılında yaklaşık 57 milyar dolardan, 2015’de 460 milyar dolara artış göstermiştir. 2000-2015 döneminde ortalama yıllık artış oranı da %15 ve son derece yüksektir. Bu artış büyük ölçüde bilgisayar ve enformasyon hizmetleri ihracatına dayanmıştır.
Dünyada iletişim cihazları en hızlı dönen teknolojik ihracat malı olurken, ihracat hacmi en az artan ise tüketici elektroniği (televizyon, beyaz eşya vb.) olmuştur. Buradan Türkiye’nin güçlü olduğu tüketici elektroniğinde dünya pazarının bir doygunluğa ilerlediği ve ülkelerin yerel ürünler üretebildiği sonuçları çıkarılabilir. Üstelik iletişim cihazlarının kg değeri 240 $/kg (2014) iken tüketici elektroniğinde bu değer 40 $/kg olmuştur.
2015’e kadar olan on yılda tüm dünyadaki teknoloji ürünleri ihracatı 4 kata yakın artarken, Türkiye’nin dünya tüketici elektroniği ihracatındaki payı %0,2 ’lerden ancak %1’e çıkabilmiştir. 2015 yılı için Türkiye GSYİH oranının dünyaya oranının %1,1 seviyesinde olduğu düşünülürse Türkiye’nin geride olduğu bu tüketici elektroniğinde, en azından GSYİH oranını yakaladığını söyleyebiliriz.
Yine 2015’e kadar olan on yılda dünyada teknoloji hizmetleri ihracatı 10 kata yakın artmıştır. Türkiye’nin toplam dijital teknoloji hizmetleri ihracatı 2008’e kadar neredeyse 3 kat artarken, bu tarihten sonra düşmeye başlamış ve 2015’i 2002’ye yakın kapatmıştır. Dolayısıyla dünyada 10 kat artan teknoloji hizmetleri ihracatından Türkiye pay alamamıştır.
TÜİK tarafından AB mevzuatına uygun şekilde yapılan anketlere göre hane halkında internet 2009’da %30‘a yakın yaygınlaşabilmiş iken 2016’da bu oran %75’i geçmiştir.
Türkiye’de internet kullanan kişilerden alışveriş, eğitim ve iş arama amaçlı kullananlar her bir başlık için %20’nin altında kalmaktadır. Buradan çıkarılan sonuç da evlerde internetin ağırlıklı olarak sosyal medya amaçlı kullanıldığıdır. Bu anlamda üretkenliğe etkisi tartışmalıdır.
Dijital dönüşüme odaklanan bütünleşik bir kamu politikası öneren rapor, bu politikalarda 3 temel çerçeve görmekte. Dijitalleşme kamu yararına olarak tanımlandığından devletin de kamu yararına altyapı ve çerçeve koşullarını sağlaması; dijital teknolojilerin kullanımının Kobilerde, orta-yüksek teknoloji sektörlerinde ve emek yoğun sektörlerde yaygınlaştırılması; dijital iş gücünün geliştirilerek, yeniliklerle dijital dönüşümün sağlanması bu 3 çerçeve olarak belirtiliyor.
Bu dönüşüm, son 30-40 yıl içinde Yeni Ekonomi, İnternet Ekonomisi, Ağ Ekonomisi, Dijital Ekonomi, Sanal Ekonomi, Bilgi Ekonomisi, Enformasyon Toplumu, Bilgi Toplumu, Bilgiye dayalı Ekonomi, Sanayi sonrası Toplum, Tekno kapitalizm, Bilişsel Kapitalizm ve Sanayi 4.0 gibi isimlerle tanımlansa da, tanımları koyabilen toplumları, tanımlara ancak bakabilen toplumlardan ayırdı.
Bu raporda dahi 2008’lerdeki kırılmaları ve geriye gidişleri görünce, bu dönüşümü sağlayacak tutarlı strateji ve politikaların, sistemli ve sürekli şekilde uygulanmasının gerekliliği saptamasına katılmamak mümkün değil. Dijital teknolojiler olarak tanımladığımız ve bu köşede zaman zaman kırılımlarındaki alt teknoloji ve akımlardan bahsettiğimiz bu yeni ekonomiye uyumumuz, ekonomik büyümemizle rastlantısal olmayan bir ilişki içinde olacaktır.