Türkçenin alternatifi yok
HDP’nin yeni sürümü olan DEM’in Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan TBMM’deki konuşmasına Kürtçe olarak başladı.
Kürtçe Türkiye topraklarında Türkçeden sonra konuşulan dillerden birisi.
Arapça, Zazaca, Çerkezce, Boşnakça, Gürcüce, Lazca gibi birçok başka diller de mevcut.
Hepsi de kültürel zenginliğimizi ifade eden bu dillerin yanında, Türkiye’yi bir bütün olarak “iletişimde tutma” görevini sadece resmi dilimiz Türkçe karşılıyor.
HDP’liler resmi mecralarda Türkçe konuştuğunda bizim cebimize fazladan para girmiyor.
Yahut onlar Kürtçe konuşmaya başladıklarında zannettikleri gibi ırkçılık damarımız da kabarmıyor.
Resmi düzeyde Türkçe konuşma ve yazmanın Anayasal bir zorunluluk olması 85 milyonun bölünmez bütünlüğüne gösterilen titizlikle ilgili.
Resmi alanlarda Türkçeden başka bir kullanılmasına müsaade edilmemesi sadece Kürtçenin önüne koyulan bir bariyer de değil.
Arapça, Zazaca, Çerkezce, Boşnakça, Gürcüce, Lazca gibi öteki yerel diller de aynı kurala tabiler.
Bu konuyu PKK partileri sürekli olarak Kürtçe üzerinden gündeme taşıdığı için sanki Türkiye’de bir Kürtçe düşmanlığı varmış algısı yaratıyorlar.
Kendi seçim bölgelerindeki vatandaşların sorunlarını, sıkıntılarını meclise taşımak yerine her defasında Türkiye’nin milli bütünlüğünü kurcalayan meselelerle dikkatleri ve tepkileri üzerlerine çekiyorlar.
Türkçenin ortak dil olarak resmi alanlarda kullanılması Türkiye Cumhuriyeti’yle başlayan bir uygulama da değil.
Osmanlı Devleti’nin 1876’da ilan edilen ilk anayasası Kanuni Esasi’nin 18. Maddesinde şu ifade geçer:
“Tebaai osmaniyenin hidematı devlette istihdam olunmak için devletin lisanı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.”
Yani, çok uluslu bir imparatorluk olan Osmanlı devleti memuriyete alacağı kişilere Türkçe bilmelerini şart koşmuştur.
Bu zamana kadar Osmanlı Devleti için “ırkçı, tek tipçi, dışlayıcı” nitelemesinde bulunan tek bir tarihçi görülmemiştir.
Fransız Türkolog Jean-Paul Roux “Türklerin Tarihi” eserinde Osmanlı İmparatorluğunu oluşturan milletlerin dillerinin ve kültürlerinin çok iyi korunduğunu, bu sayede kısa bir süre içerisinde tüm özgünlükleriyle Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Arap devletlerinin bir bir kurulduğunu söyler.
Osmanlı farklı kültürlerin özgünlüklerinin korunmasına müsaade edecek kadar hoşgörülüdür ama devlet dairelerinde Türkçe bilmeyi zorunlu tutacak kadar da akılcıdır.
Anadilleri birbirinden farklı olan insanlar ancak ortak bir dil vasıtasıyla iletişim kurabilirler çünkü.
Dolayısıyla ortak dilimizi savunmak toplumsal bütünlüğümüze hizmet ederken onun yanına alternatifler iliştirmeye çalışmak bölünmeye hizmet eder.
Alfabede harf bırakmayan bölücü partilerin beslendiği ideoloji olan Kürt ırkçılığının nihai hedefi de budur zaten. Türkiye’yi ve Türk milletini kültürden siyasete her alanda bölük pörçük etmek…