Sessiz ve derinden: Yapay zekâ
Elon Musk, bundan 1 yıl kadar önce, Nisan 2023’te, yapay zekânın oluşturabileceği tehlikeler nedeniyle 6 aylık bir mola verilmesini istemişti. 2017’de konuşan ünlü gelecekçi Raymond Kurzweil, yapay zekânın 2029 yılında insan zekâsını geçebileceğini öngörmüştü. Musk, ise Kasım 2023’te, yapay zekâyı 'insanlığın karşı karşıya olduğu en acil varoluşsal risk' olarak tanımlamıştı. Bundan daha 6 ay geçmeden, bugünlerde Musk, '2 yıl içinde yapay zekâ insan zekâsını geçebilecek' demektedir.
Gerçekten de, sektörde çalışan insanlar açısından dahi bu gelişmenin ivmesini göz alıcı. Bir sabah uyanıyorsunuz ve bir yapay zekâ servisi ortaya çıkmış, bir mesleği ortadan kaldırmış. Bu bugün içerik yazarlarına, grafik tasarımcılara oluyor. Yarın birçok alandaki çalışanların yerini alacak da görünüyor.
Yapay zekâ sessiz ve derinden geliyor. Milyarlarca dolar yatırımlar alan ve sanayi casusluğuna karşı büyük gizlilik ile çalışan şirketler ansızın servislerini duyuyor ve satışa başlıyorlar.
“Bu sadece yazılımcıları etkiler” gibi yaklaşımlar ise sondan önceki son cümlelerden olabilir. Zira;
- Finans sektöründe, yapay zekâ tabanlı algoritmalar, yatırım stratejilerini optimize etmek, piyasa trendlerini analiz etmek ve dolandırıcılığı önlemek için kullanılıyor.
- Eğitim alanında, özelleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunarak öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına uygun olarak desteklemek için kullanılıyor.
- Sağlık sektöründe, yapay zekâ destekli teşhis ve tedavi yöntemleri ile hasta bakımını iyileştirirken maliyetleri düşürmek, tedavi süreçlerini hızlandırmak için kullanılıyor.
Bu örnekler yapay zekânın yer aldığı basit birkaç alan. Gördüğünüz gibi işler değişiyor. İş gücü değişiyor. Ülkelerin vergi kaynakları değişiyor. Demek ki ekonomi değişiyor. Sanayiyi yakalayalım derken birden eski sanayiyi yakalamaya çalışır pozisyonda kalmanın arifesindeyiz. Barışta ekonomi değiştiği gibi savaş da değişiyor.
Bu değişime, yapay zekâ uygulamalarına, “yeni bir internet sitesi işte” şeklinde bakanlar, gelecekte fakirleşecek bir ülke ve neslin mimarı olabilirler. Bu nedenle bugünün devlet yöneticileri, politikacıları, yöneticileri yapay zekâya bir “devrim” olarak bakmak zorundalar. Aksi halde, bugün nasıl Osmanlı için, “matbaa devrimini yakalayamadı ve çöküşe ilerledi” şeklinde bir eleştiri yapılıyorsa, geleceğin yapay zekâyı ıskalamış Türkiye’si için de benzer önermeler yapılabilir, bunların müsebbibi de bugünün sorumluluk sahipleri olurlar.
Evet, yapay zekâ 'sessiz ve derinden' gelişimini sürdürmekle birlikte, bu ilerlemenin toplumsal, ekonomik ve etik yönleri üzerine derinlemesine düşünmek ve hazırlıklı olmak gerekmektedir. Bu hazırlığı da her seviyede yapmak zorundayız: Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar, sanayi, KOBİ’ler, meclis, partiler, sivil toplum kuruluşları gibi tüm politika yapıcılar. Maalesef yarın çok geç, bugün hızlanmalıyız. Kötümserlik değil, gerçekçilik diyelim: bugün hızlansak dahi yakalayabileceklerimiz sınırlı.