CHP'nin ahlaki iflası
Kandil’deki teröristlerin 10 ay önceki seçimlerde desteklediği Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. PKK’nın dağ örgütlenmesi Kemal Kılıçdaroğlu’na omuz veren açıklamalarıyla sürekli gündeme geldiler. Kandil’deki teröristler neden Türk siyasetine bu kadar müdahil olma heyecanı yaşadılar? Çünkü muhalefetteki “kesin kazanıyoruz” havası muhalefetin tüm unsurlarını zamansız bir zafer sarhoşluğuna sürükledi.
Bu durumun deyimsel ifadesi olan “Ceketi atsak kazanıyoruz” genişliği, altılı masayı terör partisiyle siyasi ilişkilerini açıktan yürütmeye teşvik ederken, muhalefetin PKK tehlikesini koynunda beslediğini daha iyi görme fırsatı bulan Türk milleti sandığa giderek ülkenin bekasına sahip çıktı.
Muhalefetin vatan, millet, bayrak, beka başlıklarındaki mezhebi geniş hallerini tiksintiyle izleyen sağduyulu seçmenler Türkiye’nin terörle mücadele yörüngesini kaydıracak bir projeye geçit vermediler fakat muhalefet de kazanıyoruz gevşemesiyle ortalığa saçılan ifşaatın siyasi neticelerinden ders alarak, 31 Mart’taki yerel seçim stratejisini terörün siyasi yapılanmasıyla daha yumuşak bir birliktelik üzerine kurdu.
31 Mart’ta CHP-DEM ortaklığı, bazı il ve ilçelerin dışında “müstakil adaylarla girme” görüntüsü altına itilirken ittifakın Kandil/PKK bağını buğulaştırma amacıyla “Kent uzlaşısı” deyimi uyduruldu.
DEM, İstanbul’un 22 ilçesinde CHP’yi desteklerken Türkiye’nin en kritik seçimleri addedilen İBB seçimlerinde Meral Danış Beştaş’ı aday göstererek Ekrem İmamoğlu’nun “partiler üstü aday” stratejisine destek yarattı.
Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ın İBB adaylığını veto eden PKK/DEM’in stratejik pozisyonunu terörist elebaşı Mustafa Karasu, “İttifaklarını güçlendirerek, var olan ittifakları sahiplenerek, ittifaklara değer vererek bu mücadeleyi yürütmek gerekiyor” ifadeleriyle açıklamıştı. Demek ki Meral Danış Beştaş’ın İBB adaylığı “ittifakları güçlendirme, sahiplenme” düşüncesiyle Ekrem İmamoğlu’nu yeniden seçtirmeye yarayan düzmece bir adaylıktı.
Haddizatında İstanbul seçimlerinin Ekrem İmamoğlu tarafından kotarılmasının ardından DEM’in İBB adayı Meral Danış Beştaş’ın ilk ifadesi “İmamoğlu 'Bu oylar benimdir' demesin sakın. Aldığı oylar onun değil. Bizim seçmenlerimiz oraya oy verdi. Neden? AK Parti'yi cezalandırmak istedi, cevap vermek istedi” şeklinde oldu.
Meral Danış Beştaş’ın seçim sürecinde fazla ter akıtmaması hem DEM’li kitlenin kafasını bulanıklaştırmamaya hem de DEM çekincesiyle Ekrem İmamoğlu’na mesafeli duracak kimi seçmenlerin tuzağa çekilmesine hizmet etti.
Seçim sonuçlarını yorumlayan terörist elebaşı Mustafa Karasu da “Herkes de biliyor ki DEM Parti'nin İstanbul tabanı %10 civarındadır. Bu oyların en azından yüzde 8'i İstanbul'daki demokrasi isteyen güçlerin parçası olmuştur. İmamoğlu'nun 2019'dan daha güçlü kazanmasında önemli rol oynamıştır” ifadeleriyle 31 Mart seçim stratejilerinin başarıya ulaştığından dem vurdu.
Sonuç odaklı bakarsak CHP ve PKK/DEM’in seçim stratejisi başarılı oldu mu? Evet. Hatta CHP, DEM’siz kentlerde bile DEM’den faydalanmasını bilerek seçim kazanmasını bildi. DEM karşıtı milliyetçi naraların atıldığı Afyon ve Balıkesir seçimleri böyle kazanıldı. Peki, seçim vaadi, “DEM’lileri belediyeden içeri sokmamak” olan CHP Afyonkarahisar Adayı Burcu Köksal, mazbatasını alır almaz soluğu kimin yanında aldı? CHP’yi DEM’in kucağına düşüren siyasi kırılmaların mimarı Kemal Kılıçdaroğlu’nun…
Dolayısıyla CHP'nin 31 Mart’ta birçok belediyeyi heybesine doldurduğu nasıl görünen bir gerçekse, partinin ahlaki olarak iflas bayrağını çektiği de ayrı bir gerçek. İttifaklar, konjonktürel gelişmeler, bazen böyle “eğreti” neticelere kapı aralayabilir. Fakat ahlakın yitimi? O kolay kolay silinmez.