22 Kasım 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram

Türk vurgusu ve Türk dünyasının dayanışması

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Türk vurgusu ve Türk dünyasının dayanışması

Bir Kafkasya’dayım bir Çin’deyim.
Gök bıçaklar sapladım karanlığın karnına
Sürüsü yitmiş çobanların izindeyim.
İçim içime sığmıyor, maytaplardan deliyim;
Bir bayrak dalgalansa yüceden;
“Hadi” dese birisi
Peşindeyim, vallahi peşindeyim.

Dilaver Cebeci

Cumhur ittifakının, yaşatmaya çalıştığı milli politikalar ve bu manada attığı adımlar Türk milletinin geleceğine anlamlı katkılar sağlamaktadır.  Cumhur ittifakının Türk dünyasıyla kurduğu ilişki ağı, en güçlü dönemini yaşamaktadır. 30 yıldır Ermeni işgalindeki Karabağ’ın kurtarılması da bunun nişanesi olmuştur.

Türk dünyasını oluşturan devletlerin arasında her manada artan iş birliği, dayanışma ve gönül bağı olumlu yönde ve güçlü bir ivmeyle ilerlemektedir. Kurulan “Türk Devletleri Teşkilatı” da bunun sözde değil özde olduğunun ispatıdır. Eğer Türk dünyasının bu dayanışma çizgisi güçlendirilmiş şekilde devam ederse Türk milletinin yarınları her alanda garanti altına alınmış olacaktır. Dünyanın değişen şartları ve ilişki ağında yaratılacak güçlü bir Türk dünyası, hem dünyanın çeşitli ülkelerindeki Türkler için hem de zulüm altındaki mazlumlar için şarttır. “Türk Devletleri Teşkilatı” yıllar öncesinden ete-kemiğe bürünmüş olsaydı bugün dünyanın çehresi, Kafkasya ve Ortadoğu bölgesinin dengeleri çok farklı olabilirdi. Fakat her çağın kendine ait bir muamması vardır. Önemli olan şimdiki belirsizliklerden Türk’ün menfaati adına yön tayin etmek, yakalanan fırsatları değerlendirmek, Türk dünyasının gönül bağlarını her manada güçlü kılmak, Türklük cevherini ‘zalimi durdurmak, mazlumu korumak adına’ çelik kalkan haline getirmek olmalıdır.

Çin’in zulmü altındaki Doğu Türkistan’ın, Irak ve Suriye’deki Türkmenlerin, Balkanlarda asimile edilmeye çalışan Türklerin velhasıl kucaklaşmaya hasret kalan her Türk’ün gözü, kulağı Türkiye ve Türk dünyası üzerindedir.

Geçtiğimiz günlerde Çin’e ziyaret gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın verdiği mesajlar, orada yaşadığı diyaloglar Türklük hasretinin soydaşlarımızın gözlerinde nasıl alev alev yandığını göstermiştir.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Urumçi ve Kaşgar’ı ziyaret edeceğim. Bu iki şehir, Çin’in kültürel zenginliğine katkıda bulunan iki kadim ‘bildiğiniz gibi’ Türk İslam şehridir. Bu şehirler Çin’le Türk dünyası arasında, aynı zamanda Çin’le İslam dünyası arasında bir köprü rolü oynamakta, tarihi dostluğumuzun ve komşuluğumuzun sembolleridir.” kullandığı ifadeler; Türk dünyası ve Doğu Türkistanlılar nazarında sevinçle karşılanmıştır. Türkiye tarafından bu bölgelere çok ölçülü bir dille Türk mührü vurulması da önemlilik arz ediyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Doğu Türkistan ziyaretinde çocuklarla, gençlerle, yaşlılarla yaşadığı diyaloglar, sanki Türkiye’de İstanbul’da, Konya’da, Kayseri’de, Kars’ta bir Türk mahallesindeki muhabbet gibiydi. Türkiye’den bir yetkili görmenin mutluluğu, heyecanı herkesi sarıp sarmalamıştı.

Geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Doğu Türkistan ziyaretinde de bu vuslat manzaralarını yaşamıştı Doğu Türkistanlı soydaşlarımız…

Çin, bu güçlü Türklük gönül bağını görmeli ve kabul etmelidir. Doğu Türkistan üzerindeki baskı ve zulümlerini kaldırmalıdır. Uluslararası tüm insan hakları raporlarında Doğu Türkistan’da zulüm yaptığı tescillenmiş olan Çin’in, bu asimile politikalarından vazgeçmesi hem hukuki hem de insani anlamda kendisine yer bulacaktır. Çin’den beklenen, zor da olsa budur.

Türkiye’nin, Türk Dünyası’nı güçlendirme ve büyütme çabaları işte Doğu Türkistan gibi milli meselelerimizde güçlü bir duruşla kendisini göstermelidir.

O yüzden Türk dünyasındaki dayanışmayı kesintisiz sürdürmek, güçlendirmek sorumluluk sahibi herkesin görevidir. 

“Haklının değil, güçlünün kazandığı” dünya sisteminde ayakta kalabilecek, düşmanlıkları bertaraf edecek Türk dünyası; Türk milletinin en acil ihtiyacıdır.

Cumhur ittifakının Türk merkezli çizgisi, duruşu güçlendikçe emin olun dünyaya adalet ve huzur gelecektir. Şanlı mazimiz bunun en açık delilidir.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Urumçi ve Kaşgar, iki kadim ‘bildiğiniz gibi’ Türk İslam Şehridir.” ifadesi, daha önce de  “Irak'ın asli ve kurucu unsurlarından olan Türkmenlerin ana yurdu olan Kerkük'te olanları üzüntü ve kaygıyla karşılıyoruz"  ifadeleri soydaşlarımızın yaşadıklarını yakından takip edildiğini, coğrafyamız uzak da olsa bir ve birlik olduğumuzu ve onların varlıklarının Türkiye için olan önemini de vurguluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’un fethi münasebetiyle yaptığı konuşmada  "Birileri hala kabul etmese de İstanbul Türk'tür, İstanbul Müslümandır ve ebediyen öyle kalacaktır."  şeklindeki ifadeleri de birilerini rahatsız ettiği aşikar… İstanbul’a başka korsan kimlik vermeye çalışanlar gereken mesajı almıştır.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Merhum Hocamız Prof. Dr. Erol Güngör’den mülhem diyorum ki;

Tarih şuuru, tarihin akışı hakkında belli bir görüş sahibi olmak demektir.

İnsan tarih olaylarını manalı bir bütün içindeki parçalar hâlinde gördüğü anda “tarih şuuru” kazanmış olacaktır.

Millî devletler “millî tarih şuuru” üzerinde kurulmuştur.

Millî tarih şuuru millete ait tarihin basit vakalar yığınından ibaret değil de bugünkü kaderi çizen manalı bir zincirin halkaları hâlinde anlaşılmasından başka bir şey değildir.

Tarih bir milletin hayatıdır; yani hayat içinde karşılaşılan ve büyük ölçüde başkalarınınkinden farklı olan şartların ve bu şartlara yapılan tepkilerin hikâyesidir; kültür ise bu tepkilerden doğan inanç, norm ve davranış özellikleridir.

Bizim siyasetimiz, bizim önerilerimiz tarih ve kültür havzasında olgunlaşmaktadır.” sözlerinden yola çıkarak diyorum ki, milli tarih şuuru bizi güçlü Türk Dünyasına davet ediyor.

Türk dünyasının dayanışmasına, güçlenmesine katkı sağlayan Cumhur ittifakı, tarihe güçlü bir hazine bırakmaktadır. Her Türk bunun farkına varmalı ve bu milli çabayı desteklemelidir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *