Türkçe Düşün
İstanbul
AÇIK
29°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Kim kimdir? Kim, kim değildir?

Kim kimdir? Kim, kim değildir?

YAYINLAMA:

Merhum şair Abdurrahim Karakoç “Müzelik Şiir” isimli eserinin bir bölümünde şöyle diyordu.

“Güvenmek aldanmaktır… ölçü-tartı izafî
Mert-namert, güzel-çirkin, eksi-artı izafî
Çoğunun cebindeki kimlik kartı izafî
Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor
Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.”

Bu durum inanın hayatımızın her anında artık karşımıza çıkıyor. Bu durum karşısında hassasiyeti, duyarlılığı olan herkes gerçekten zorlanıyor. Gerçekleri, doğruları mı dile getirelim, yoksa yalana, yanlışa itirazsız inanalım mı? Çünkü herkesin kabullendiği gerçek şu ki; yalan söyleyen, iftira atan, aldatan, kandıran yol alıyor, doğruyu, gerçeği söyleyenler nefes bile alamıyor. Toplumun birçok kesiminde bu manzara var ve bu durum artık kemikleşmiş bir vaziyet aldı.

Hüseyin Nihal Atsız bile yıllar önce adeta bugünü tarif ederek “Fahişeler vardır, namustan bahseder. Kanaatini ve kalemini satmışlar vardır, vicdandan dem vurur. Vurguncular vardır ağızlarından fazilet sözü düşmez. Çifte pasaportlular vardır, vatan diye haykırır. Palikaryalar vardır, kahramanlık iddia eder. Bazı iyi niyet sahipleri de bunların hepsine inanır . Gel de bu insanların arasında huzur içinde yaşa.” demiştir… 

Aslında bu manzara dünün kendi şartlarında vardı. Bugünün de kendi şartlarında çoğalarak ilerlemekte… Hele siyasette, hele o menfaat âleminde şairin dediği gibi manzara: “Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor”

İdeolojiler, kavramlar birbirine karışmış, kimlikler değiş tokuş olmuş… Kim Milliyetçi, kim Ülkücü, kim Devrimci, kim Solcu, kim İslamcı, kim liberal, kim kapitalist, kim Cumhuriyetçi, kim Atatürkçü? Herkes maskeli… Ruh başka yerde, beden ayrı yerde!

Dün sabah evden tam çıkmaya hazırlanırken, haber bülteninde Madımak katliamının yıl dönümü ile ilgili bir habere denk geldim. Görüntülerde Özgür Özel ile PKK’lı Tuncer Bakırhan aynı pankartı tutarak omuz omuza yürüyordu. Dediğim manzaraya en iyi örneklerden birisi de işte bu…

Birisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün miras bıraktığı CHP’nin başındaki genel başkan, diğeri terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklıktan hapis yatan, Irak’ın kuzeyinde 12 askerimizi şehit eden PKK’lı teröristler öldürülünce onlara "Biz onların sesi soluğu olmaya devam edeceğiz" şeklinde sahip çıkan, on binlerce insanın ölümünden sorumlu teröristbaşı için “Sayın Öcalan’a özgürlük ve üzerindeki tecrittin kaldırılması için 1-15 Şubat tarihleri arasında bir yürüyüş gerçekleştirilecektir. Biz de DEM Partisi genel merkezi olarak bu yürüyüşü destekliyoruz.” diyen kişi…

Bu iki isim için “İnsan hayatı konusunda çok duyarlılar. O yüzden Madımak’ta öldürülen canlar için dayanışma içerisinde hareket ediyorlar” diye düşünsek, bu durum eylem ve söylemlerine baktığımızda asla mümkün değil. Çünkü birisi on binlerce insanı öldüren terör örgütü PKK’ya yıllardır hizmet eden kişi, diğeri de on binlerce kişiyi öldürmüş, yaralamış, sakat bırakmış terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak ve iş birliği yapan kişi…

On binlerce insan ölecek, binlerce askerimiz, polisimiz şehit olacak bunlar onların hiçbir duyarlılık alanına girmeyecek ama Madımak’ta provokasyon sonucu öldürülen 35 kişi için bunlar yas tutacak öyle mi?

On binlerce kişiyi öldürene hizmet et, onların siyasi uzantılarıyla arandan su sızmasın; sonra çık Madımak’ta hayatını kaybeden 35 kişi için yas tut… Bunun mantıkta bir yeri var mı? Madımak’ta öldürülen 35 kişi PKK’nın mensubuydu da bizim mi haberimiz yok?

Aklımızla ve insanlık değerleriyle alay etmek bu kadar kolay mı?

Özgür Özel’in omuz omuza yürüdüğü yoldaşı PKK’lı Tuncer Bakırhan, on binlerce insanı öldüren PKK’ya yardım ve yataklık ettiğinden utanmadan, yüzü kızarmadan ve suçluluk duygusu duymadan “Bu ülkede yaşanan hiçbir cinayet, hiçbir bir katliam cezasız kalmayacak.” demiş…

Bunu da kundaktaki bebekleri dahi kurşuna dizen PKK’lı teröristler için "Biz onların sesi soluğu olmaya devam edeceğiz" diyen insanlıktan nasibini almamış Tuncer Bakırhan söylüyor.

Atatürk, Cumhuriyet, Kuvâ-yı Milliye nutukları atan Özgür Özel’in yoldaşları işte bunlar!

Bu Özgür Özel, 5 ay önce mahkemede “Türk devleti anavatanım Kürdistan’ı işgal etti” diyen ve yüzlerce askerimizin, polisimizin şehit edilmesinde başaktör olan PKK’lı Selahattin Demirtaş’ı da cezaevinde ziyarete hazırlanıyor. Onu ziyaret edecek olmanın heyecanından kıpır kıpır şimdi…

İnanın aklın, mantığın durduğu, doğrunun, gerçeğin yok sayıldığı bir çağda yaşıyoruz.

Bir insan yıllardır ölüm kusan PKK gibi bir terör örgütüne mensup olup, nasıl insan canı üzerinden nutuklar atabiliyor?

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün partisini, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışanların yoldaşı haline getirenler var. Bir de “Biz de Milliyetçiyiz, Ülkücüyüz” diyerek bunlara oy veren, destek verenler var. Bu manzara karşısında insan aklını yitirmesin de ne yapsın?

Her şeyin her şeye karıştığı, sahteliğin, yalanın itibar gördüğü, doğruyu söylemenin suçlandığı toplumda değerleri, gerçekleri korumak zorlaşır. Fakat böyle bir zorluk var diye, doğrulardan, gerçeklerden vazgeçecek değiliz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *