Küfelik oldular
“Özgür’ün mü var, derdin var”… CHP’li arkadaşlara “iyi saatte olsunlar” bize de şenlik geldi.
***
Perşembenin gelişi Çarşambadan belli oldu.
Erken seçim çığırtkanları koro halinde haykırıyor.
Özgür Bey bu koronun solisti olarak söylüyor da söylüyor…
Her ortama teşne mübarek, nihaventten giriyor hicazdan çıkıyor...
Sahibin sesi… Ne diyelim Abdülkadir Selvi’nin Özgür’ü işte…
Güllü Erhan olsaydı; “Ah Aptil ah! Keşke bunu daha önceden görebilseydin. Bu kadar cilaya gerek olmazdı. Kaval’a ve Gezi Mücrimlerini aklamaya çalışmazdın.” Derdi...
SAVAŞMA SÖĞÜŞ
Hani siyasetimizde yeni bir çağ açılıyordu? Hani “savaşma söğüş siyaseti” başlıyor ve ülkeye “siyasi bahar” geliyordu, ne oldu şimdi?
Ne olacak, “Takke düştü kel göründü”. Bu kadar yumuşamaya dayanamadı Özgür Özel.
Selvi’nin kullandığı “Vermel” de işe yaramadı, tüh!
Hazır Ekrem İmamoğlu’nu susturmuşken “Cumhurbaşkanı ben olayım” hayallerini neden kurmasın canım…
Şöyle seçmenini bir gerecek ki attığı okun menzili uzun olsun.
Veriyor coşkuyu… Bir bakıyorsunuz batı cephesinde bir bakıyorsunuz doğu cephesinde.
Bir gün önce Barış Harekâtımızın ellinci yılı dolayısıyla KKTC’de tertip edilen kutlamalara katılıyor, ertesi gün de “KKTC topraklarının bir kısmını Rumlara verelim” diyen Mustafa Akıncı’yı ziyaret ediyor.
Gülmeyin yahu, adam siyaset yapıyor. Her cenaha sesini duyuracak; her zeminden yandaş, her fraksiyondan yoldaş bulacak…
***
Gandi Kemal emekliye ayrıldı ayrılalı boş durmuyor ya Özgür Bey de korkudan ne yapacağını şaşırdı.
Şimdi de sırtına küfe koymuş, “erken seçim” istiyor.
Sonunda “küfelik oldular”… Bu ne demek diye de sakın sormayın, eskiler bilir.
Siyasetçilerimiz arasında vuvuzela çalanları da görmüştük, arıcı tulumu giyenleri de lakin Sayın Özel’in sırtına “BOŞ KÜFE” alarak seçim otobüsüne çıkması çok manidar.
Kendine bir isim arıyordu ya, tamam şimdi buldu: KÜFECİ ÖZGÜR.
YOL AYRIMI
Halk Fırkası yol ayrımında. Yok yok, Kemal Tahir’in romanı Yol Ayrımı’ndan bahsetmiyorum. Bu defa iş biraz daha ciddi.
Hem önlerinde durumu toparlayacak bir Gazi de yok.
Müteahhitlerle, bürokrat torunları; ulusalcılarla etnik bölücüler; mezhepçilerle laikler; liboşlarla halk çocukları birbirine girmek üzere…
Demedi demeyin. Durum son derece vahim.
Belediyelerin sıkı kontrolü sebebiyle müteahhitler kaymaklı kaldırım işi alamıyor, eski bürokratların torunları da kolayca makam elde edemiyorlar artık.
Bu iki CHP sınıf sıkışınca da diğerlerini hiç sormayın…
İşin içine bir de fikir ayrılıkları girince aradaki fay hatlarının nasıl bir potansiyele sahip olduğunu hemen anlarsınız.
***
Yine CHP diyelim… Bunak Bidon’dan medet ummuş, Türkiye’de iktidarı değiştirmeleri için yardım istemişlerdi.
Şimdilerde ABD’de iktidar değişikliği kapısı aralandı. Kasım ayında yapılacak seçimlerden sonra ABD’de ya Cumhuriyetçi Trump ya da Demokratların bayan adayı Kamala Haris başkan olacak.
Bizim için ikisi arasında pek bir fark yok. Ha kel Hasan, ha Hasan kel!
Trump, Katil Netanyahu ile fotoğraf vermeye başladı bile. Başkanlığı döneminde Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan da yine oydu.
Yani, İsrail katliamlarının ilk ve baş mimarlarından biri de Trump diyebiliriz.
Yine aynı dönemde “Türkiye sınırlarını aşarsa ekonomisini mahvederim” diyen de bu vahşi kovboydu.
Kamala zaten Biden’in politikalarını sürdürecek bir ekolden geliyor.
Eee ne değişecek? Hiçbir şey.
İster Trump, ister Kamala seçilsin ABD dünyaya ateş vermeye devam edecek ve ceberrut tavrını sergileyecektir.
Dünya savaşının fitilini ateşlerler mi bilmiyoruz lakin bölgesel savaşları körüklemeleri devam edecektir.
Hal böyle iken CHP ile derin ABD arasında ilişkiler hiç değişmeyecek, Kasım Gülek’ten bu yana sıkı düğümlerle birbirine bağlanan derin ABD ve CHP ilişkileri sürecektir.