Ara buluculuk için tek seçenek Türkiye
Yaklaşık 1 ay sonra 7 Ekim’in üzerinden 1 yıl geçmiş olacak. İsrail’in, geçen süreç zarfında uluslararası hukuku, insan haklarını ve savaş kurallarını hiçe sayarak sürdürdüğü soykırımda 40 bin 534 masum hayatını kaybederken, 100 binden fazla kişi yaralanmıştır.
İsrail’in hukuk tanımaz ve devlet aklından çok uzak şekilde izlediği politikalar karşısında Batılı devletler yaptıkları kısık sesli açıklamalarla katliamı kınamaktan öteye gidememiştir. Küresel güç olduğu iddiasında bulunan bazı devletler de soykırımın son bulması yerine takip ettikleri politikalar ile savaş sahasını genişletecek gündemlerin peşine düşmüşlerdir. Özellikle de ABD geçmişten günümüze İsrail’e her anlamda destek verirken Gazze’de soykırımın başlamasıyla beraber gelişen hadiseler sonrası savaş gemilerini bölgeye yönlendirmiş, silah ve mühimmat desteğini artırmış, siyasi anlamda da İsrail’in arkasında olduğunu açıkça göstermiştir. ABD, uluslararası kurumlar tarafınca da suçluluğu kabul gören İsrail Başbakanı Caniyahu’yu kendi meclisine davet edip ayakta alkışlayarak zulme taraf olduğunu da tüm insanlığa ilan etmiştir. Kuruluşundan itibaren İsrail’e 13 milyar doları son 4 yılda olmak üzere toplamda 300 milyar dolar yardımda bulunan ABD verdiği bu destek ile katliamın ortağı olmuştur. Kaldı ki İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’ın Gazze’deki katliamlarını Batı Şeria’ya da taşıyacaklarını açıkça ifade etmesinin de yine ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın geçtiğimiz hafta “sözde ara buluculuk” adına gerçekleştirdiği İsrail ziyaretinin ardından gerçekleşmesi şaşırtıcı olmamıştır.
Böylesi şartlar altında ABD’nin ara buluculuğa soyunmasının gerçeklikten ve hakkaniyetten çok uzak beyhude ve taraflı bir çaba olduğu kendini açık etmektedir. Yahudi lobisinin ABD içerisindeki etkinliği, ABD’nin Ortadoğu üzerinden kurguladığı dünya düzeni, ortaya atılan ekonomik temelli projeler de göz önünde bulundurulduğunda ABD’li politikacıların İsrail’i rasyonel bir zeminde müzakereye ikna etmesinin mümkün olmadığı anlaşılabilmektedir. Bununla birlikte Batılı devletlerin hiçbiri ara buluculuk anlamında yeterli kapasiteye sahip olmadıkları gibi güvenilirlik açısından da tartışmalı durumdadırlar. Yine bölgesel anlamda bakıldığında ise Türkiye hariç diğer devletler yeterli seviyede lojistik, askeri ya da siyasi kapasiteye sahip değildirler.
Hem küresel hem de bölgesel anlamda değerlendirildiğinde Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanması, Ortadoğu’nun kalıcı huzur ve barışa kavuşabilmesi adına en etkili ve tek güç Türkiye olarak öne çıkmaktadır. Türkiye, insanı temel alan, kalıcı barış ve istikrarı önceleyen, İnsanlığın huzurunu hedefleyen Ankara merkezli bakış açısıyla takip ettiği dış politikası ve bununla beraber sahip olduğu siyasi yetkinlik, askeri kabiliyet ve lojistik imkânları ile ara buluculuk görevini tam manasıyla yerine getirebilecektir. Gerek Karabağ’da ortaya koyduğu irade, gerek Rusya-Ukrayna savaşında gösterdiği başarılı diplomasi gerekse de Filistin-İsrail meselesindeki mazlumdan yana ve tüm insanlığın faydasını gözeten duruşu Türkiye’nin bu anlamda nihai ve hakkaniyetli sonuca varabilecek kabiliyete muktedir olduğunu açıkça ifade etmektedir. Öyle ki Türkiye’nin bu kabiliyeti de hemen her çevre nazarında zaten kabul görmüştür.