İsrail saldırıyor, İran susuyor

İsrail’in geride bıraktığımız haftalarda Lübnan’da çağrı cihazı, telefon ve telsizleri patlatarak gerçekleştirdiği saldırının ardından Hizbullah bahanesi ile Beyrut’u bombalamış ve saldırıların şiddeti giderek artmıştır. Beyrut yangın yerine dönmüş pek çok can kaybı yaşanmıştır.

Saldırılar sonrası İsrail’den yapılan açıklamalarda operasyonun adı “Yeni Düzen” olarak belirtilirken, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın ve tüm üst komuta kademesinin tamamının öldürüldüğü ifade edilmiştir. Hizbullah da yaptığı açıklama ile Nasrallah’ın ölümünü doğrulamıştır. Diğer yandan bundan sonraki hedefin İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in olabileceği ihtimaline karşın Hamaney’in güvenli bir bölgeye götürüldüğü gündeme gelmiştir. 

Bilindiği üzere Hizbullah, İran destekli bir örgüttür. Geçtiğimiz aylarda İsrail-İran arasındaki gerilim oldukça artmış, iki ülke arasında savaşın her an çıkabileceği gündeme gelmiştir. Ancak İran göstermelik karşı saldırılar ve etkisiz açıklamaların ötesine geçememiş, tüm dünyaya bir savaş tiyatrosu izletmiştir. Pek çok kez ifade ettiğimiz üzere İsrail ve İran Ortadoğu’da birbirlerine muhtaç iki devlettir.  Kasım Süleymani’nin ölümü, Haniyye suikastı, İran’ın Suriye’deki Büyükelçiliği’nin vurulması Hizbullah’a yönelik saldırılar, Nasrallah ve tüm komuta kademesinin öldürülmesi… İran vasat bulan bu hadiselerin karşısında adeta sessizliğe gömülmüş, ne söylediğini yapabilmiş ne de imajını koruyabilmiştir. Keza bu süreç içerisinde kendi Cumhurbaşkanlarını da şaibeli bir helikopter kazasında kaybetmiştir. İran’ın bu denli sessizliğe gömülmesi ABD, İngiltere ve İran arasında arka planda yeni bir gündemin takip ediliyor olabileceği konusunu akıllara getirmektedir.

Diğer yandan ise İsrail bu saldırıların operasyonların sonu olmadığını İsraillileri tehdit edenlere karşılık vereceklerini ifade etmektedir. Esasında İsrail yönetimi bu açıklaması ile zulme karşı olan herkesi tehdit etmektedir. İsrail Lübnan’a yaptığı saldırılar ile ülkenin istikrarını bozarken diğer yandan da hem Hizbullah’a karşı hem de eli kolu bağlı bekleyen İran’a karşı psikolojik üstünlüğü ele almıştır. İran’ı da kendi gündemine hapsettikten sonra Mısır, Irak ve Yemen’i hedef haline getirebilecektir. Yine bununla beraber Ürdün de muhtemel hedefler arasına girebilecektir. Özetle İsrail Ortadoğu’da geniş bir çatışma sahası oluşturmayı hedeflemektedir. İsrail bu hesabın içerisinde elbette yalnız değildir. Bölge dışı aktörler karanlık hesaplarını gerçekleştirebilmek adına açık ya da örtülü şekilde İsrail’e yoğun desteklerini sürdürmektedirler.

İsrail artık kontrolden çıkmıştır. Malum çevrelerden aldıkları desteklerle beraber yine aynı çevrelerin İsrail’in elini rahatlatmak adına üçüncü taraf ülkelerin silahlanmasının yolunu açması (Güney Kıbrıs’ın silahlanmasının ABD tarafından önünün açılması) daha da cesaretlenmelerine olanak tanımaktadır.