24 Ekim 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram

Devlet Bahçeli’nin uzanan elini, sıkılan yumruğunu anlamak

YAYINLAMA:
Devlet Bahçeli’nin uzanan elini, sıkılan yumruğunu anlamak

15 Temmuz 2016 tarihindeki hain darbe girişi akşamı, millet iradesinin doğal refleksiyle adına Cumhur ittifakı denilen milli duruş yükümlülüğüne sahip bir ittifak kuruldu.

Altına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin imza attığı protokol metninde de "Cumhur İttifakı" sadece bir seçim ittifakı olmayıp, Türkiye'ye yönelik iç ve dış kaynaklı hasmane girişimler karşısında, millî ve ahlâkî bir duruş ve bu çerçevede sürdürülecek tarihi bir birlikteliktir.” cümlesi yer almaktadır.

AK Parti ve MHP birlikteliğinden oluşan Cumhur ittifakının bu ülkede her kesim tarafından kabul edilen en büyük başarısı terörle mücadele kararlılığıdır. Sadece Türkiye sınırlarında değil, Irak ve Suriye üzerinde de Cumhur ittifakı kurulduğu günden beri aralıksız terörle mücadele operasyonlarını sürdürüyor. “Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı, Zeytin Dalı, Pençe-Kilit” gibi operasyonlarda binlerce terör örgütü mensubu öldürüldü. Terör örgütü PKK’nın sözde en üst düzey yöneticisi olan yüzlerce mensubu da öldürüldü. Hatta teröristbaşı Öcalan’ın "kendisinden sonra örgütte sözü geçecek kişi" olarak tarif ettiği Ali Haydar Kaytan da öldürülenler arasında... Terör örgütü PKK, Türkiye’de terör eylemi yapma işlevini emniyet güçlerimizin kararlı mücadelesi sayesinde kaybetti. Irak ve Suriye’de de alanları daralmış haldeler. En azından Türk devletinin kararlı mücadelesi sayesinde, terör örgütü PKK gerek Irak gerekse Suriye sınırından Türkiye’ye yönelecek terör saldırılarını önlemekte ve operasyonları ilerleterek alanlarını daraltmaktadır. Türk devletinin Irak hükümetiyle ve bölgesel güçlerle yapmış olduğu anlaşmalar ve terörle mücadelenin devamlılığında olumlu kazanımlar sürerken, Suriye’de de terör örgütü PKK’nın kolu olan YPG’ye çok büyük darbe vurulmuştur. Özellikle Zeytin Dalı Operasyonu’nda öldürülen YPG’li terörist sayısı 4600’dür. Öldürülen her PKK’lı teröristin elinde ABD silahı vardı ama Türk devleti içten ve dıştan birçok cephenin karşı çıkmasına rağmen bu mücadelesinden geri adım atmadı.

ABD “Afrin operasyonu istikrara yarar sağlamaz”, dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Afrin'in içine girilmesini doğru bulmuyorum”, İyi Parti "Afrin savaş senaryolarına tamamen karşıdır.”, HDP “Afrin ve Suriye genelindeki savaş ve işgal politikalarına son verilsin” diyordu. ABD ve onun çizgisinde hizalanan bu partiler Afrin konusunda bu mücadeleyi önleyici duruşu sergilerken, terör örgütü PKK’yı Suriye’de ezme kararlılığı gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan “Güney sınırımızı terör örgütünden arındırma operasyonunu Afrin’le devam ettireceğiz", MHP Lideri Devlet Bahçeli de “Ya Afrin yıkılsın ya da teröristler yakılsın. Ya istiklal ya ölüm ya zafer ya da son nefere, son nefese kadar şehadet.” haykırışıyla desteklerini göstermişti. 

Tüm bunları niye hatırlattım? 

Çünkü içinde bulunduğumuz gündem bunları tekrar tekrar hatırlatmayı zaruriyet haline getiriyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin son 1 ay içinde attığı adımlar, yaptığı uyarılar, bulunduğu çağrılar Türkiye’nin ana gündemindedir. MHP Lideri Devlet Bahçeli, tavizsiz terörle mücadeleden, şehitlerimizden, gazilerimizden ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünden yana olan bir duruşun sahibidir. Türkiye’de herhalde bu duruşu inkâr edecek yahut yok sayacak kimse yoktur. Türkiye, Irak ve Suriye sınırları içerisinde gerçekleşen terörle mücadeleyi desteklemekte, terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık eden DEM’li Belediyelere kayyum atanmasında ve o Belediye Başkanlarının tutuklanmasında, PKK’lı terörist Selahattin Demirtaş gibi terör eylemlerinde aktif rol almış sözde siyasilerin cezalandırılmasında zerre siyasi merhamet göstermeyen, taviz vermeyen bir partinin lideridir Devlet Bahçeli!

MHP, teröristbaşı Öcalan’ın dahi “Eğer MHP'nin elinde olsaydı bizi 2 saat bile yaşatmazdı.” dediği bir yerde konumunu, duruşunu belirlemiş bir partidir. MHP Lideri Devlet Bahçeli, son iki haftadır MHP Grup Toplantısında tarihi konuşmalar yaptı.  Her iki konuşmasının merkezine aldığı ve omurga haline getirdiği konu Türkiye’de terör örgütü PKK’yı bitirmek ve Türkiye, Irak, İran ve Suriye üzerinde terör faaliyeti sürdüren terör örgütü PKK’yı parçalamak, birbirlerinden bağını koparmak olarak görebiliriz. Sağduyulu düşünen, vizyonu olan herkes bu ana omurga halindeki amacı zaten hissetmektedir. 

Vadedilmiş Topraklar haritası içinde Türkiye’nin bir bölümünü de içine alan İsrail’in bölgedeki yayılmacı ve işgalci hedefini ülke ismi vererek genişleteceğini duyurması, ABD ve İsrail’in Suriye üzerindeki ve sınırımızdaki terör örgütü YPG’yi kara kuvveti olarak kullanmak için silahlandırması, eğitmesi ve onları adeta devletçik düzeni haline getirmesi, ABD ve İsrail taşeronluğu yapan Kandil’deki teröristbaşı Duran Kalkan’ın “Tabii ki dananın kuyruğu Kıbrıs'ta kopacak. Bu savaşın merkezi Türkiye'dir. İçinde yer aldığı sisteme en karşı konumda olan, sistemle en çok çelişen 3. dünya savaşının bir tarafı olan Türkiye'dir. Sıra Kıbrıs'a gelecek. Türkiye sınırına gelecek ve savaş Türkiye'de yoğunlaşacak.” açıklamasını yapması, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin terör örgütü PKK’yı bitirme, onları parçalama, onları birbirinden koparma kararlılığını hızlandırmıştır.

Tüm bu adımları atarken de Kürt kökenli kardeşlerimiz üzerinden denenen etnik fitne tezgâhlarını bozan “Vashingtondakiler sizi benden daha fazla sevemez. Brükseldekiler sizi benden daha çok anlayamaz. Erbildeki peşmerge sizi benden daha çok sahiplenemez.” açıklamalarını tekrar tekrar yapmakta veKürt kardeşlerim, gelin bir olalım, beraber olalım, aramıza girmek isteyenleri, bozgunculuk yapanları tarihin çöplüğüne gönderelim. İmanımız bir, kıblemiz bir, irademiz bir, bayrağımız bir, milletimiz bir, devletimiz bir, anımız bir, acımız bir, geleceğimiz bir, biz hep birlikte Türk milletiyiz.” açıklamalarıyla da Türk milletinin çatısı altındaki birlikteliği her zaman yaptığı gibi sağlamlaştırmaya çalışmaktadır.

Gelin MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin son iki hafta içinde yapmış olduğu, “terörü bitirme” odaklı açıklamalarını tekrar hatırlayalım.

  •  “Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle müzakeresi, görüşmesi, anlaşma yolları araması, yeni süreçlerin imal çabası, sadece ve sadece terör örgütünün değirmenine su taşımak demektir.”
  • “Bölücü terörün kökü kazınmalı, Türk ve Türkiye Yüzyılında bin yıllık kardeşlik pekişmelidir.”
  • “Terör örgütünün taleplerine boyun eğmek, yeni saldırıların ve hain emellerin teşvik edilmesinden ve özendirilmesinden başka hiçbir şeye yaramaz. Devlet terör örgütüyle pazarlığa tutuşmaz, müzakere etmez, sonuna kadar, kıran kırana mücadele eder.”
  • “Kürt kökenli kardeşlerimin, bölücü terör örgütüyle hiçbir ortaklığı, benzerliği, yakınlığı, irtibatı ve ilişkisi yoktur.”
  • “Terör çıkmazına saplanarak Türkiye’ye ihanet eden her kademedeki PKK militanları için yegâne çıkış yolu,

1 - Terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek,

2- Silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak,

3- Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olacaktır.”  (15 Ekim 2024)

***

  • “Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır. Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür.”
  • “Bölücü terör örgütü PKK’nın silahlı eylemleri başarısızlığa mahkûmdur. Terörle hiçbir yere varılmaz, varılamaz, varılamayacaktır. Türkiye bölücü teröre asla rıza göstermeyecek, müzakere ve mütareke dayatmaları işe yaramayacaktır.”
  • “Terörün belini kırmak her şart ve durumda görevimizdir.”
  • “Türkiye Cumhuriyeti devleti, bölücü terör örgütünü emelleriyle birlikte imha etmeye muktedirdir.”

 

Bu açıklamaların içinde teröristbaşı ve terör örgütünün hedeflerini kutsayan, onların bölücü amaçlarına yol açan ve taviz veren, Türk devletinin terörle mücadele kararlılığını sekteye uğratan bir cümle bulamazsınız. Tüm bunları yaparken kurduğu milli oyun terör örgütü PKK’yı hem Türkiye hem de komşu ülkeler üzerinde yok etme düşüncesi taşımaktadır. 

MHP Lideri Devlet Bahçeli geçtiğimiz hafta bu hedefi için “Türkiye’ye getirilirken, “her türlü hizmete hazırım” diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin.” açıklamasını yapmıştı. Geçtiğimiz salı günü de siyasi ironi temelindeTeröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.” çağrısında bulundu.

Bu çağrısı içinde de “Ne Kandil ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.” cümlesiyle birbirine bağlı görünen terör unsurları içinde çok ince bir ayrım yapmıştır. Bu ayrımı Türkiye ve bölge üzerinde ABD ve İsrail taşeronluğu yapan Kandil ve ezeli Türkiye düşmanı Yunanlılar anlamıştır. 

Yunanlı araştırmacı Nikos Michailidis "Umarım Kürtler bu faşist teröristin sahte "kardeşlik" çağrılarına kulak asmaz. Bölgemiz tarihi anlar yaşıyor. Türk devleti artık kimseyi kandırmaz. Büyük Kürdistan geliyor… Bahçelinin çağrısının amacı, PKK’yı lağvedip Kürtlerin önünü alıp, büyük Kürdistan’ı durdurmaya çalışıyor." diyerek, Kandil’in sözde üst düzey yöneticisiHelin Ümit, “Türkiye'de soykırımcı siyasetin mimarı olanlardan bir tanesi Devlet Bahçeli. Gidip Dem Parti ile böyle meclisin açılışında tokalaşmaları normal bir durum değil. Herkes anlamak istiyor, anlam vermek için de bir tartışma yürüyor Türkiye'de. Hareketimizin yönetiminden açıklamalar oldu. Şimdiye kadar açığa çıkan tablo şöyledir, bir özel savaş oyunuyla daha karşı karşıyayız. Ben şunu söyleyebilirim, Devlet Bahçeli'nin bu girişiminden çok hayırlı sonuçlar beklemek gaflet olur. Öncelikle onu söylemek istiyorum. MHP'nin grup toplantısında Önder “Apo silahları bırakma çağrısı yapsın” dedi. Yani gerçekten derler ya günahını bile karşılıksız vermeyecek bir kişiliktir Devlet Bahçeli. Onu öyle bilmek, tanımak lazım. Böyle hiç Devlet Bahçeli'nin güzellemesine de girişmemek gerekiyor.” diyerek, KONGRA-GEL’in eşbaşkanı Remzi Kartal, “Bu tür çağrıları büyük bir teşekkürle ve memnuniyetle karşılamak tek kelimeyle gaflettir” açıklamasını yaparak telaşlarını göstermiştir. Çünkü onlarda biliyor ki, bu çağrı; terörle mücadelede tavizsiz olan ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü her bedeli ödeyerek koruyacaklarını bildikleri MHP Lideri Devlet Bahçeli’den geliyor.

Türk milliyetçiliğinin lideri Devlet Bahçeli, Türk milleti üzerinde oynanmak istenen oyunları bozma düşüncesine dayalı bu son çağrılarını, Türk milletinin destansı tarihi içerisinde önemli bir yeri olan, Türk boylarını birleştirerek ilk defa Türk birliğini kuran Oğuz Türklerinin Lideri Oğuz Kağan’a atıfta bulunarak “Oğuz Kaan Rozetini ve yüzüğünü” takarak çıktığı meclis kürsüsünden yapmıştır. 

Oğuz Kağan’ın kendi zamanında “Ben Türklerin kağanıyım. Sizlerden itâatinizi istiyorum. Kim benim buyruğuma baş eğerse, kendisini dost sayarım. Her kim de baş eğmezse, ona gazab eder, üzerine ordu çekip, baskın yapar, hemen astırıp, yok ederim!” şeklinde ifade etmişti. Şimdiki zamanda da Aslında MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin konuşmalarının özünde Türk milletinin birliğini, beraberliğini bozmaya çalışanlara ve varlığına düşmanlık edenlere karşı çok net mesajlar içermektedir. 

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin her iki konuşmasını baştan sona hiç atlamadan okuyan herkes görecek ki, temel gaye terör örgütü PKK’nın varlığını Türkiye’de bitirmek ve bölgede parçalamaktır. Bunu yaparken de ABD ve İsrail’in taşeronu Kandil’i, Hendek ve Kobani terör olaylarıyla Türkiye’yi Suriye’ye dönüştürmeye çalışan ve CIA ajanı Henry Barkey’in yakın dostu PKK’lı Selahattin Demirtaş’ı bir tarafa koyarak, 25 yıldır Türk devletinin elinde tutuklu bulunan teröristbaşı Öcalan ile CHP’nin ittifak ortağı DEM’i yüzleştirmeye çalışmaktadır. Bu bir açılım değildir, bu bir çözüm süreci değildir. Terörle mücadele kararlılığı her cephede sürerken, terör örgütü PKK’yı kuran teröristbaşı ile terör örgütüne siyasi alandan hizmet eden DEM arasında bir yüzleştirme yaptırarak “Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini” duyurmayı ve tescillemeyi hedefleyenayağı yere sağlam basan bir adımdır. Bu çağrının Türkiye’nin terörle mücadelede en kararlı ve tavizsiz duruşuyla bilinen Devlet Bahçeli gibi bir liderden gelmesi olayın hem önemini hem de atılan adımın ciddiyetini göstermektedir.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, PKK DEM’liğine ve teröristbaşı Öcalan’a yaptığı “terörü bitirme” odaklı çağrıyı bir gün olsun, PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak ve iş birliği yapan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geçmişte duyamadık ve bugünlerde de Özgür Özel’den duymak mümkün değildir. Her ikisi de hep terörle mücadeleye engel olmuşlardır. Gün gelmiş sınır ötesi terör operasyonlarına, gün gelmiş belediyelere kayyum atanmasına, gün gelmiş yayın organlarının kapanmasına, gün gelmiş terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık yapanların tutuklanmasına karşı çıkmışlardır. Bir gün olsun HDP, Yeşil Sol ve DEM’in İmralı ve Kandil ilişkisini sorgulamamışlar, “terör örgütlerine hizmet etmeyin” çağrısında bulunmamışlardır. Çoğu zamanda terör örgütü PKK’nın talepleri noktasında yan yana gelmişlerdir. DEM ve benzeri partilerin oy potansiyelini kullanmak için terör örgütü PKK’ya her türlü tavizi vermişlerdir. Hatırlayın, Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel terör örgütü PKK’nın yayın organlarına (IMC TV-Medya Haber) çıkarak onları tatmin edecek açıklamalar yapmıştı.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin durduğu nokta bellidir. Yaptığı çağrının amacı ve hedefi bellidir. Bunu başkasının siyasi ilişkileriyle, menfaatleriyle karşılaştırmak ise mümkün değildir.

Bugüne kadar Türk milletine kurulan tuzakları ve oyunları bozan, terör örgütlerinin Türkiye üzerindeki hesaplarını deşifre eden, hangi adımı atarsa atsın belli bir zaman sonra haklılığı tescillenen yine odur.

Siyasi menfaatleri için terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla iş birliği ve ittifak yapanlar, “Devlet aklını” anlamamış gibi rol yapıyorlar. Oysa yerel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde beraber hareket ettikleri Kandil çok iyi anlamış… Dostlarına kulak verirlerse MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi çok net anlayacaklardır. 

Devlet Bahçeli elini zamanında uzatır, yumruğunu da zamanında sıkar.

Milli şairimiz Mehmet Emin Yurdakul’un “Bırak Beni Haykırayım” şiiri üzerinden aslında onun uzatılan elini, sıkılan yumruğunu anlayabilirsiniz.

“Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.

Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;

Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.

 

Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;

Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,

Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;

 

Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,

Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;

Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!..”

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *