BM’den Filistin’e destek
Geride bıraktığımız Perşembe gecesi Birleşmiş Milletler İktisadi ve Mali Meseleler Komitesi, “Filistin halkının Doğu Kudüs dâhil Filistin topraklarındaki daimi egemenliği ve Suriyeli Arapların Golan'da öz kaynaklarını kullanma hakkı” başlıklı karar tasarısını kabul etti. Oylamada 170 ülke evet oyu kullanırken, ABD ile beraber 6 ülke hayır oyu verdi. 11 ülke ise çekimser kaldı.
170 ülkenin oyuyla kabul edilen karar tasarısında yer alan “Filistin halkının kendi kaderini tayin etme ve bağımsız devlet kurma hakkı teyit edilir” cümlesi dikkat çekerken, Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) 19 Temmuz'da İsrail’in Filistin topraklarındaki varlığını yasadışı saydığı karar gerekçesiyle de gereğinin yapılması çağrısında bulunuldu.
7 Ekim 2023'ten beri Gazze’de süren İsrail soykırımının son bulması ve bağımsız, egemen, siyasi ve toprak bütünlüğü tescillenmiş, 1967 sınırları dâhilinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasının yolunun açılabilmesi açısından müspet bir gelişme olmuştur. Burada dikkat çeken husus tabii olarak İsrail soykırımına en başından beri destek veren, diğer yandan da suni ve etkisiz barış çağrıları yapan ABD’nin ortaya koyduğu tutum olmuştur. ABD’nin tasarıyı reddetmesi esasında şaşırtmamıştır.
ABD’de gerçekleşen seçimler sonrası ülkenin 47. Başkanı olarak ikinci kez seçilen Trump’ın kampanya boyunca sıklıkla dile getirdiği “savaşları sonlandıracağım, yeni savaş çıkarmayacağım” söylemleri çerçevesinde gelişmelerin ne yönde olacağı gündemi ağırlıklı olarak meşgul etmektedir. Bir yandan özellikle de Rusya-Ukrayna savaşı ekseninde barışın sağlanacağı yönünde iddialar gündeme gelirken, Orta Doğu’da ne olacağı ise herkes tarafından merak edilir olmuştur. Zira ABD’deki Siyonist lobinin baskısıyla beraber Trump’ın Filistin konusunda herhangi bir adım atamayacağını gösterebilmektedir. Her ne kadar İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes teklifinin Trump tarafından onaylandığı Amerikan ve İsrail basının da yer alsa da Filistin konusunda yeni ABD yönetiminin de İsrail’e destek vermekten vazgeçemeyeceği şimdiden kendisini açık etmiştir.
***
Bir diğer husus ise Türkiye ve ABD arasındaki en büyük problemlerden olan PKK ve FETÖ konusudur. Malumunuz olduğu üzere ABD, PKK’ya her anlamda desteğini üst seviyelere taşırken, FETÖ’ye ise karargâh olmaya devam etmektedir. Türkiye dışında başka bir aktörün tercih edilmesinin bölgede rasyonel bir izahı olmadığı gibi, teröre destek vermenin de hiçbir çevreye faydası olmadığı muhataplarımız tarafından da açıkça görülmüştür. Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında vereceği bir taviz yoktur.
Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan sosyal medya üzerinden yayınladığı tebrik mesajında “Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan başkanlık seçimini büyük bir mücadelenin ardından kazanarak yeniden ABD Başkanı seçilen dostum Donald Trump'ı tebrik ediyorum. Amerikan halkının seçimiyle başlayacak olan bu yeni dönemde, Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlenmesini, Filistin meselesi ve Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere bölgesel ve küresel çapta yaşanan krizlerin, savaşların son bulmasını temenni ediyor; daha adil bir dünya için daha fazla çaba sarf edileceğine inanıyorum. Seçimlerin dost ve müttefik ABD halkı ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.” İfadeleriyle hem ikili ilişkilerimiz hem de küresel politikalar anlamında arzu edileni açıkça ifade etmiştir. ABD’nin de bundan başka seçeneği yoktur. Zira 21. Yüzyılda Türkiye ile makul ilişkiler kuramayan çevrelerin hem bölgesel hem de küresel anlamda bir şey elde edemeyeceği açıkça görülmektedir. Bu kapsamda Trump ve kabinesine düşen de Türkiye’nin hassasiyetlerini gözeterek makul diyalog zeminin de işbirliklerini geliştirmeleridir.