Lübnan-İsrail ateşkesi, ABD ve Fransa hâkimiyetine zemin oluşturabilir
Geride bıraktığımız gün İsrail’deki Lübnan saldırganlığını sona erdirecek ateşkes anlaşması imzalandı. İmzalanan 13 maddelik ateşkes anlaşmasında Lübnan’ın Hizbullah ya da diğer grupların İsrail’e karşı operasyon düzenlemeyeceği buna karşılık olarak da İsrail’in Lübnan’da sivil veya askeri unsurlara saldırı düzenlemeyeceği taahhüt edildi.
İsrail ve Lübnan arasında bir ateşkese varılması elbette müspet bir gelişme olmuştur. En azından İsrail’in katliamları şu aşamada durmuştur.
Anlaşmayı duyuran ABD Başkanı Joe Biden’ın “Eğer Hizbullah ya da başka bir grup anlaşmayı bozarak İsrail'e doğrudan bir tehdit oluşturursa İsrail meşru müdafaa hakkı saklı tutuluyor” ifadeleri ise bölgedeki sorunun sadece tek taraflı olduğunu savunur nitelikte bir anlamı karşımıza çıkarmaktadır. Yani bu koşullar altında İsrail’e olası bir saldırı ateşkesi rafa kaldıracak, İsrail’in katliamlara devam etmesi için meşru bir yol açılacaktır. Biden’ın esasında söylediği tam olarak budur.
Anlaşmanın 8. Maddesinde yer alan “ABD ve Fransa, Lübnan için Askeri Teknik Komitesi içinde mümkün olan en kısa sürede Lübnan'ın güneyine Lübnan askeri kuvvetlerinden 10 bin askerin konuşlandırılmasına çalışacaktır. ABD ve Fransa ayrıca, Lübnan'daki konuşlanma seviyelerinin artırılması ve yeteneklerinin geliştirilmesi için uluslararası toplumla birlikte çalışarak Lübnan askeri kuvvetlerine gerekli desteği sağlamaya çalışacak.” İfadeleri metindeki en dikkat çekici kısımlardan birisi olmuştur.
Bu maddeye bakıldığında ABD ve Fransa’nın Lübnan’a bağlı resmi ordunun dolaylı yoldan kontrolünü el almayı hedeflediği yorumu yapılabilmektedir. Diğer bir husus ise Hizbullah varlığının silah bırakarak Lübnan ordusuna katılması tezidir. Bu şartların da gerçekleşmesi durumunda ABD ve Fransa kendi askeri varlığını kullanmadan yeni bir hakimiyet sahası elde edebilecektir. Bununla beraber anlaşma metninde yer alan “ABD ve Fransa'nın bu bölgede istikrar ve refahı ilerletmek için Lübnan genelinde ekonomik kalkınmayı desteklemek için uluslararası çabalara öncülük etmeye çalışacağı” ifadeleri de bölgede ekonomik temelli olarak da ABD-Fransa işbirliğinin baskın olmasının önünü açabilecektir.
13 maddelik anlaşmanın Suriye’deki muhaliflerin Halep’e doğru ilerlemeye başladığı bir süreçte gerçekleşmiş olması da dikkatlerden kaçmamaktadır. Anlaşmada Lübnan askeri birliklerinin güney bölgesinde yoğunlaşacağı (İsrail’e sınırı) ifade edilirken kuzey bölgesi ile bir tasarrufun gelişmemesi görünürde tabii bir gelişme olmakla beraber az evvel bahsetmiş olduğumuz Hizbullah’ın Lübnan ordusuna katılma tezi çerçevesinden bakıldığında farklı konuları akıllara getirmektedir.