Türk devlet aklıyla uğraşanlar
Bir Milletin büyüklüğü o milleti oluşturan fertlerin topraklarına olan bağlılığıyla ölçülür. Bu sebeple her kim bir devlete karşı husumet besliyorsa ilk olarak o devletin insanlarının aidiyet duygularıyla oynamaya çalışır. Yüzyıllardır Türk Milleti aynı kaderi yaşamakta ve bulunduğu coğrafyada birçok devlet tarafından iç unsurları ayrıştırılmaya çalışılmakta ve dış egemenliği iç egemenliğine bağlı olarak yıkılmaya, bastırılmaya, ortadan kaldırılmaya uğraşılmaktadır.
Bir yandan asrı saadete duyulan özlem, bir yandan toplumda meydana gelen çürümüşlük ve başı bozukluk devletimizin kaçınması ve derhal önlem alması gereken durumlardır. Çünkü bundan en fazla yarar sağlayacak olanlar şüphesiz küresel dünyanın oyun kurucularıdır.
Uluslararası sistemde devletler arasındaki küresel savaş ortamı önüne gelenin bayrağı salladığı, meydan okuduğu bir alan haline gelmiştir. Birbirleriyle tarihin hesaplaşmasına dayalı olarak toprak savaşına giren devletler ne Hukuk ne antlaşma tanımaktadır. Tüm bunların meydana geldiği bir kaidesiz bir toplumda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırlarını, devletini, milletini, mütefekkirlerini, çitçisini, esnafını; kısaca her nev’iden vatandaşını koruması önlemin de ötesinde bir var oluş meselesi haline gelmiştir.
Tarihin hiçbir döneminde emperyalizmi, vatandaşları sınıflara ayırmayı kendine hak bilmemiş Yüce Türk Devletlerinin tamamı, emperyalizmin Hukukunu ve sistemini kendine esas almayı bırakmalı ve bu Milleti muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak için gecesini gündüzüne katarak çalışmalı ve emek vermelidir.
MHP Genel Başkanımız, Bilge Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ: “Muzaffer olduğu kadar, nice haksızlığa ve hücuma uğramış soylu bir medeniyetin bugünkü varisleri olarak ülkemizi ve milli ülkülerimizi müdafaa kararlılığımız hiç tavsamamalıdır. Uyanık ve uyarılmış şuur yardımıyla muhtemel veya muayyen tehditlerin iç yüzünü, can alıcı noktalarını, eklem yerlerini basiret derinliğiyle görmek ve buna karşı tedbir geliştirmek hayati önemdedir. Kudretli olduğumuz dönemlerde ayağımızın altına halı gibi serilen kıtaların, kamçı darbelerimizle titreyen coğrafyaların, güçlü nefesimizle ürperen muhasım devletlerin, yorgun ve zayıf düştüğümüzde nasıl da iki ucu keskin bir bıçağa dönüştüğü iyi bilinmektedir. Hayat boşluk kaldırmaz, tarih ise zafiyet kabul etmez. Devamlı tetikte, devamlı teyakkuzda, bununla mündemiç olmak suretiyle gözü ve vicdanı açık halde bulunmaktan başka her seçeneğin maliyeti kabarık ve çok karmaşıktır.”
Tarihimizin bizlere yüklediği misyonla tarihin bir adım bile gerisine düşmemeliyiz. Bu sebeple milli varlığımızın taşıyıcısı olan dilimizi korumalıyız. İşe buradan başlamayız. Bizler Nene Hatunların Banu Çiçeklerin sesleriyiz. Onların bu Millete aidiyetlerinin taşıyıcılığı dil aracılığıyla olmuştur ve bizler dili nesiller arasında ne kadar iyi taşıyabilirsek o kadar ileri gidecektir. Dünyadaki seyri değiştiren Türk Milleti dilini korudukça neslini de korumuş olacaktır. Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi: “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” Bunu; diliyle, emeğiyle, canı pahasına yapacaktır.
Hesaplaşılacak rotayı hep Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırlarına çevirenler bilmelidir ki: Resmi kaynaklarda 7.000 yıllık Türk Tarihi ne dar kalıplara ne de günlük heveslere kurban edilemeyecek kadar büyük bir Millettir. Ahileriyle, dervişleriyle, ilim erbabı büyüklerimizle hem insanı hem dini hem de milleti beraber kaynaştıran; dualı bir Devleti yenmeyi akıllarından bile geçirmesinler.
Merhum Cemil Meriç’in aynısıyla vurguladığı gibi; “Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.” Biz de buradan hareketle diyoruz ki: Dünyanın bütün toprakları bir tek insanın dahi hakkına girmeye değmez.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde:
-Her kademeye FETÖ'cü yerleştirip ardından düzgün vatan evlatlarının hepsini ayıklayarak Türk Hukuk Sistemi'nde "önleyici adaletin" gerçekleşmesinin önüne geçip bu Savcıların "onarıcı adaletine" karışmaktadırlar.
-"Hukuku" uygulayıp terör seviciliğini düşünce ve ifade özgürlüğü olarak değerlendirmedikleri için yaftalamaktadırlar.
-MHP ve Ülkü Ocakları'na Pensilvanya'dan aldığı emirle operasyon yapmaya çalışan teröristlerin oyunlarını bozanları görevlerinden ettiler.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yıllardan beri varlığını ortaya koymuş Türk Devletleri'nden süzülerek gelen bir devlet aklının savunucusu, koruyucusudur. Günümüzde sınırlarımız üzerinde oynanan oyunların bizatihi oyun kurucuları bunu çok iyi bilmektedirler. Türk'ün eski kudretine kavuşacağına duyulan korkudan kaynaklı olarak günümüzdeki sınır aşırı hamlelere bu sebeple yeltenmektedirler.
Dünya düzeni içerisinde devletler bazında çatışmalar, kavgalar, siyasi denklemler her zaman var olmuştur ve olmaya devam edecektir fakat günümüzdeki kadar birbiri içine geçmiş ihanetlerle bezeli bir sistem daha önce görülmemiştir.
İnsanoğlunun metayı kendine ilah edindiğinden ve gerçeği çeşitli araçlarla unuttuğundan ve unutturduğundan beri düzen bir daha eskisi gibi olmamıştır. Her şeyin taklidi olunmuş, hiçbir şeyin esası kavranamamıştır. Eğitiminden esnafına, sağlığından hukukuna kadar tüm düzlemlerde çatlaklar meydana gelmiştir. Bunun sebebi insanın kendi değerlerini ve özünü anlama kapasitesinin dış araçlarla bastırılması ve "modern dünya düzeni" adını verdikleri sistemde eritilmesidir.
Kişilerin çıkarlarının devreye girdiği yerde norm koymak tahmin edersiniz ki büyük bir dirayet gerektirir. Gerek ulusal gerek uluslararası sistemde kritik konularda belli bir sistematik düzen oturtulamamasının başlıca nedeni de budur fakat nedenler ne olursa olsun bu düzenden faydalananlar hep Batılı Devletler olmuşlardır. Günümüzde de parçalı Devlet modelleri, gri kümelerle bezeli toplumlar, sömürgeciliğin yeni bir kılıf altında deri değiştirerek devam etmesi Batılı devletlerin bu yararları kendi lehine, Uluslararası toplumun aleyhine kullanmasının bir özetidir.
-Yunus Emre'deki sevgi
-Fatih Sultan Mehmet'in karaya gemi getirtmesindeki azim,
-Nizamü’l Mülk’teki ilim,
-Seyit Onbaşı'nın vatan sevgisindeki manevi kudret,
-Anafartalar Komutanı, Cumhuriyetimizin Banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü Samsun'a çıkartan güç bu Devletin köklerinin sağlam olduğunun yegane göstergelerindendir!
Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi; Yaşayan görecektir, Türkiye ve Türklük ölmeyecektir.”