Türk beklenen, bayır bucak direnendir
Ünlü Tarihçi İbnü’l Adim’e göre Suriye’ye ilk Türk girişi EMİR HAN-OĞLU HARUN buyruğundaki Türkmen(Oğuz) atlılarıyla birlikte Halep Bölgesi’ne gelmeleriyle başlar. Suriye’deki Türkmenler o günden beri Kerkük’teki gibi mücadeleden, sınavlardan geçmekte ve yanında Türkiye Cumhuriyeti Devleti bulunmaktadır.
29.11.2024 Tarihli Yazımızda “Türk Devlet Aklıyla Uğraşanlar” isimli yazımızda dile getirdiğimiz gibi:“Uluslararası sistemde devletler arasındaki küresel savaş ortamı önüne gelenin bayrağı salladığı, meydan okuduğu bir alan haline gelmiştir. Birbirleriyle tarihin hesaplaşmasına dayalı olarak toprak savaşına giren devletler ne Hukuk ne antlaşma tanımaktadır. Tüm bunların meydana geldiği bir kaidesiz bir toplumda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırlarını, devletini, milletini, mütefekkirlerini, çitçisini, esnafını; kısaca her nev’iden vatandaşını koruması önlemin de ötesinde bir var oluş meselesi haline gelmiştir.”
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARAFINDAN IRAK’IN KUZEYİ VE SURİYE’DE GERÇEKLEŞTİRİLEN HAREKÂTLAR
Türkiye’nin özellikle 2015’ten beri hem Irak’a hem de Suriye’ye karşı başlatmış olduğu birçok harekât dizisi mevcuttur. Bunlardan ilki Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye sınırına yönelik ilk operasyonu olan ve 2016 yılında başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtıdır. Fırat Kalkanı Harekâtı, 24 Ağustos 2016 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu mensupları iş birliği ile başlatılmıştır.
20 Ocak 2018 tarihinde Suriye’nin güneyinde terör örgütleri tarafından “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” adıyla ilan edilen bu özerk yapılanmanın ilerleyen süreçte bölgede bir terör devleti kurmasını engellemek için Zeytin Dalı Harekâtı adında yeni bir sınır ötesi harekât başlatılmıştır.
Barış Pınarı Harekâtı’nda sınır güvenliğini sağlamak ve Zeytin Dalı Harekâtı’nda olduğu gibi güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun ve bir terör devletinin kurulmasını önlemek, DEAŞ, PYD ve PKK başta olmak üzere milli güvenliği tehdit eden örgütleri etkisiz hâle getirmek, Türkiye’de bulunan Suriyelilerin topraklarına dönüşleri için imkân sağlamak gibi nedenler operasyonların başlıca unsurları olarak kamuoyuna bildirilmiştir.
Sahada gösterilen başarının sağlamlaştırılması adına 27 Şubat 2020'de Bahar Kalkanı Harekâtı başlatılmış, TSK ve Suriye Milli Ordusu tarafından Suriye’nin İdlib şehrine karşı oluşturulan özel birlikler atağa geçmiştir.
Günümüzde 12 Temmuz 2019’da son bulan ve 143 PKK’lının öldürüldüğü Pençe Kilit Operasyonları devletimiz ve milletimiz açısından kayda değer bir gelişmedir.
-Şam nasıl bu kadar hızlı düştü?
Amerika, Rusya, Körfez ülkeleri, Türkiye, İsrail’in işin içine girdiği ve ortak bir kararlar silsilesinin durumu bugünlere getirdiği açıkça ortadadır. Esatsız bir Suriye’ye karar verilmesi yeni bir durum değildir. Bu bir devletlerarası operasyondur.
- Putin 12 yıldır koruduğu Esad’ı neden şimdi korumadı?
Bunun en büyük nedenlerinden biri Ukrayna sahasında yorulmuş olmasıydı. 2015’ten beri Suriye hava sahasında mevcudiyetini sürdürüyordu. Rus Askeri Polisi bölgede gözetleme ve irtibat görevindeydi. Bununla birlikte bölgedeki bir diğer güç olan İran’la arasındaki rekabetin bezginliği; kısacası Rusya’nın kendi arka bahçesiyle meşgul olması Esad’ın savunmasız kalmasına yol açtı.
-Bundan Sonraki Süreç Nasıl İlerleyecek?
Bölgede: ABD’nin fonladığı PKK, HTŞ ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) olmak üzere başlıca üç temel silahlı güç bulunmaktadır. Bu geçiş döneminde şiddet yağmalama mevcut ve pazarlık daha çok siyasi alanda yürümektedir. Esad Rejimi bir tarafta muhalifler bir tarafta durumu olsa da bölgede yumuşak bir geçiş de mevcuttur. Başbakanlık için ismi geçen kişi 2011’de Esad’ın Başbakanı olan isimdir. Dolayısıyla daha esnek tutulmaya çalışılan bir dönemin varlığından söz edebiliriz.
Suriye stratejik önemine rağmen işgal edilen, parçalanan ve rejimi değiştirilen ülkelere göre (Libya-Irak) yer altı ve yer üstü zenginliği olmayan bir devlettir. Emperyalizmin iştahını köreltecek, derhal elini uzatacak herhangi bir avantaj durumu bulunmamaktadır. Bu sebeple çok hızlı bir şekilde değişimlerin olmayacağını fakat anayasal düzene de hemen geçilemeyeceğini söylemek mümkün gözükmektedir. Bunun nedeni bölgede birçok terör örgütünün varlığıdır. Libya’da Kaddafi giderken bu kadar güçlü örgütler yoktu sadece belli bir ideoloji etrafında birleşenler vardı fakat Suriye’deki bileşenler farklılık arz etmektedir.
7 Ekim’den bu yana yaşanan katliam, daha öncesinde Netenyahu’nun başını çektiği, Trump ve Putin’le ortaklaşa yürütülmek istenen “Suriye Barış Planı” ortadaki haritayı daha net görmemizi sağlamaktadır. “Bir ve Birlikte” olmayan toplumlar bu sömürü dünya düzeninde başı çeken devletler tarafından karıştırılmakta ve bölünmektedir. Esad gibi bir zalimin gidişi yüreklere su serperken; Orta Doğu, Kafkasya’nın yeni baştan yapılandırılma girişimi unutulmamalıdır.
Bunun yanında diğer bir önemli husus Rusya İran’ın Suriye’deki gücünü kırmak ve bu sayede İran’ın hem Hizbullah hem Lübnan üzerindeki etkisini kırarak İsrail’in güvenliği gibi onlara göre önemli bir konuda başarı kaydetmek istemektedir. Suriye Barış Planı’nın da Rusya tarafından bakıldığında amaçlarından biri İran’ın Suriye’den çıkarılmasıydı. Böylelikle İsrail Suriye’deki azınlıklar üzerinde bir egemenlik kurma girişime karışabilecekti.
Ankara'da 15. Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında konuşan Dış İşleri Bakanımız Sn. Hakan FİDAN: "Suriye'de yeni bir dönem başlamıştır, artık ileriye odaklanmak gerekmektedir. Zor günlerinde Suriyeli kardeşlerine el uzatmış Türkiye, Şam'da açılan yeni sayfada da yanlarında olacak.” İfadelerini kullandı.
MHP Genel Başkanımız, Bilge Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’nin ifade ettiği gibi: “Suriye toprakları, Suriyelilerindir. Bu ülkenin demokrasi sınırları içinde anayasal sisteme geçmesi şarttır. Halep’in huzur ve sükûnet bulması da yegane dileğimizdir. Şu gerçeği millet huzurunda haykırmak dava ve siyaset namusumuzun şaşmaz ve şüphe götürmez bir gereğidir: Halep deyince yüreği titremeyen bir vatan evladına rastlayamazsınız. Çünkü Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman’dır. Bunu sadece biz söylemiyoruz; tarih söylüyor, coğrafya söylüyor, hakikat söylüyor, ecdad söylüyor, Halep kalesine çekilen Türk bayrağı söylüyor.”
Suriye’de Ne İşimiz Var Diyenlere:
Astana süreciyle Suriye’de Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı başladı. Esad Yönetiminin hakim olmadığı yerlerde Türkiye Sosyal sorumluluk projesi yürüttü. Halep, İdlib, Hama, Humus, Lazkiye gibi Türkmen soydaşlarımızın nefes aldığı topraklarda aynı zamanda bizler de varız. Türkmen kardeşlerimiz ve tüm dünya bilmelidir ki: Tarih coğrafyaya dar geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti her zaman elini uzatmaya hazırdır.
Sednaya adlı hapishaneden gelen görüntüler Esad Rejimi’nde insanlara nasıl zulmedildiğini, insan hakları ihlallerin en ağır boyutlarda yaşandığını gözler önüne sermektedir.
Devlet aklının yürüttüğü her politikaya itiraz edip “Ne işimiz var Suriye’de? Libya’da Irak’ta?” diyenlere; “Ne işimiz var değil; çok işimiz var” diyoruz. Tüm mazlum coğrafyaların, şark dünyasının davasını üstlendiğimiz tarihin başlangıcından beri bilinmektedir. Bu görevi Türk Cihan Hakimiyeti’nin varlığından bu yana; Kaşgarlı Mahmut’tan, Ahmet Yesevi’den, Mevlana’dan, Nizamül Mülk’ten, Pir Sultan Abdal’dan, bu vatan topraklarının evlatlarından ve milli mücadelenin ruhundan aldık.
Savaşımız adaletin kaim kılınması içindir.
Savaşımız İlay-ı Kelimetullah içindir.
Nerede mazlum, gözyaşı varsa biz oradayız.
Nerede emperyalist emellerin başrolleri sahadaysa biz oradayız.
Bu kapsamda 8 Aralık İstanbul’da sonuncusu gerçekleştirilen Bilge Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’nin himayelerinde, adını zatıalilerinin koyduğu “Bir ve Birlikte Hilale Doğru Türkiye Toplantıları” ile de anlatılmak istenen bir ve beraber olmayan toplumların Suriye, Libya, Irak gibi muhtelif bölgelerin içine düştüğü durumu gözler önüne serip hazırlıkların yapılmasının zaruri olduğunu duyurmaktı. Bunu anlamak istemeyen ve Cumhur İttifakı’nın her söylemine ve politikasına karşı çıkan muhalefet; devletin ve milletin derdini düşünse gelinen noktada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin nasıl bir oyuna çekilmeye çalışıldığını görür.
Bir kez daha Liderimiz Dr. Devlet BAHÇELİ’nin şu sözleriyle haklılığına şahit olduk: “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez.”
Masaya oturacaklar ABD, Rusya, HTŞ’nin arkasında kim olacak? Masa nasıl kurulacak? Cihatçı bir devlet mi kurulacak? Yoksa anayasal düzene dayalı demokratik bir düzene geçiş gerçekleştirilebilecek mi? Önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Konuşsana Türkmen Ninem;
—“Erdoğan BEY” geldi mi?
—“DEVLET” yetişti mi?
Bayır, Bucak, Kesepteki Türkmen kardeşlerimiz gününüz aydın olsun…
Suriye’deki geçici hükümet Başkanı’nın Abdurrahman MUSTAFA’ya selam olsun…
Sınırımızda, hareketlarda şehit olan tüm şehitlerimizin aziz ruhu şad olsun…
Günümüzden 11 Asır önce; Sultan Alp Arslan oğlu Suriye (Dımaşk) Selçuklu Devleti’ni kuran Melik TUTUŞ’a müjdeler olsun…
Selçuklular zamanında Suriye ve Filistin’i fetheden ATSIZ’a müjdeler olsun…
“Türk beklenendir”e canıyla kanıyla mazhar olan Şanlı Türk Ordusu’nda görev alan her bir Mehmetçiğe selam olsun…
Vardı bir hayalimiz…Destan yazdı Türkmen Dağında Selçuk Bey ahfadı Türkmen Kardaşımız!..
Bayırlı Aşık Ali Musa’nın sesine kulak verelim bir de…
Ayrı düşen Türkler yolların gözler
O Türklüğün canı sende al bayrak
İslamiyet sana açmış kucağı
Sensiz tütmez mazlumların ocağı
Sende özlemişsin Bayır Bucağı
Bayır Bucak şanı sende al bayrak”