“Terörsüz Türkiye” için bir parantez
Terörle mücadelede çok başarılı seviye yakalamış ve aynı kararlılıkla sürdüren Cumhur ittifakı bu mücadelenin içine “Terörsüz Türkiye” için bir parantez daha açmıştır. Bu parantez içinde, birbirinin besleyeni olan “DEM’e ve teröristbaşı Öcalan’a yapılan çağrı” karşılığını nasıl bulacak, herkes merakla onu bekliyor. Çünkü 40 yıllık terörle mücadele tarihimiz ve ülkenin kaderi, bu çağrılar makul karşılık bulduğunda belki farklı noktaya taşınacaktır. 40 yıldır yaşadığımız terör acıları son bulacak ve teröre ayırdığımız devasa bütçe Türkiye’nin başka meseleleri için kullanılacaktır. Yahut o bütçeyle yerli ve milli noktaya gelen Milli Savunma Teknoloji üretimlerimiz bu gibi taşeron terör örgütleri için harcanmayacak, İsrail gibi Türkiye’yi ve bölgeyi tehdit eden ülkelere karşı caydırıcı bir güç olarak büyütülecektir. Gün gelecek belki de savaşa gireceğiz. Gidişat onu göstermiyor mu?
‘Terörsüz Türkiye’nin elbette ülkeye hem maddi hem manevi birçok kazancı olacaktır. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin ısrarla iç cepheyi güçlü tutma vurgusu ile terörü bitirme kararlılıklarına dair adımlarını bu bağlamda değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır.
“Önderim Öcalan” diyen DEM (HDP-Yeşil Sol) ile bugüne kadar “teröre cephe alın” çağrısı yapmadan ittifak ve iş birliği yapmış Özgür Özel, Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ gibi kişisel ve siyasi menfaatlerini hep öncelikli tutan adamların fitneleri, iftiraları ve yalanları üzerinden değerlendirmeler yaparsanız o sağlıklı sonuçlara asla ulaşamazsınız. Zihniniz sadece kirlendiğiyle kalır.
DEM (HDP) ile defalarca seçim ittifakı ve çeşitli konularda iş birliği yapan partilerin, onların kıymeti harbiyesi olmayan genel başkanlarının DEM’e “Teröre cephe alın. Türkiye partisi olun” çağrısından rahatsız olması büyük bir ikiyüzlülüktür ve inanarak karşıtlık sergiliyorlarsa deli gömleği giydirilip psikolojik tedaviye gönderilmelidir.
Hayırdır beyler size, teröre yardım ve yataklık yapmayı sürdüren DEM mi lazım? 2015 yılından bu yana PKK’nın siyasi uzantılarının “Terör örgütü PKK ile ilişkisini” sorgulamayanlara bugün neden terörle mücadeleyi zaten başarıyla sürdüren Cumhur ittifakının açtığı bir parantez batıyor?
Sizler, virgül ata ata “DEM ile ittifaklarımızı, iş birliğimizi sürdürelim” derdinde olabilirsiniz ama Cumhur ittifakının özgüveni yüksek liderlerinin tek derdi Türkiye’de ve bölgemizde terörü bitirerek son noktayı koyma kararlılığıdır.
Diyelim ki terörü yaratma ve destekleme muhataplığındaki DEM ve teröristbaşı Öcalan, sınırı belli olan bu çağrılara pazarlıksız ve makul bir şekilde karşılık verdi, peki Türkiye’nin bundan ne kaybı olacak?
Ya da makul karşılık vermediler diyelim. Terörle mücadele mi durdu, Türk devleti silahını mı bıraktı? Mücadele her an sürmüyor mu?
PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak yapmış siyaset ikiyüzlüsü oradan “Teröristle müzakere olmaz, mücadele olur” diye sesleniyor. İttifak yaparken akıl edemediğini, terörle mücadeleye karşı çıkarken düşünmediğini, şimdi ne oldu da düşünme ihtiyacı hissediyor? Kaldı ki, ortada pazarlık mı var yoksa silah tutan her PKK’lı teröristi silahla gömme mücadelesi mi var?
Terör örgütü YPG’ye karşı yapılan ve stratejik olarak çok önemli olan Zeytin Dalı Operasyonuna karşı çıkmış CHP, İYİ Parti ve Ümit Özdağ ne anlatıyorlar şimdi, anlayan var mı?
Bunların eylemleri söylemlerine, söylemleri eylemlerine bir türlü uyum sağlamıyor. Dertleri günü kurtarmak ve siyasi menfaatlerini sürdürebilmek olan bunların, bir de ABD projelerini sürdürme figüranlıkları da mevcut olabilir. Aksi halde ittifak-iş birliği yaptıkları ortaklarına “Teröre cephe alın. Türkiye partisi olun” denmesinden bu derece niye rahatsız olsunlar ki?
MHP’nin ve Lideri Devlet Bahçeli’nin olduğu bir yerde Türk milletine bir ihanet olur mu? Bunu düşünebilecek bir insanın beyni olsa olsa kokuşmuşluk içindedir. MHP Lideri Devlet Bahçeli bir konuda parantez açıyorsa, onu Türk milletinin geleceğini ve varlığını koruma noktasındaki öngörü sınırları içinde değerlendirmek gerekir.
Heyet içinde yer alan Sırrı Süreyya Önder’in son konuşması içindeki “Yerine konulması imkansız olan iki şey, yitip giden canlar ve zamandır. Bu çatışmalı süreçte hayatını kaybeden, sağlığını kaybeden bütün şehitler ve gaziler, ülkemizin onurudur. Hepimizin onlara ağır bir sorumluluğu ve borcu vardır. Şehitlerimize ve gazilerimize borcumuzun altını böylece çizdikten sonra barış, çocuklarımızın gözüne bakarak kurmak zorunda olduğumuz bir şeydir. Çünkü bu ülkenin çocukları hiçbir dahillerinin olmadığı çatışmalı bir miras hak etmiyorlar. Onlara hem sorumluluğumuzun hem vicdanımızın hem de insan olmamızın gereği onlara barış içinde bir ülkeyi hazırlamak ve onlara bunu bırakmalıyız. Çok spekülatif tartışmalar oluyor. İnanın silah kadar zarar veren bir dil bu. 'Ülke bölünecek, çift bayrak, çift dil' falan. Arkadaşlar, gündemimizde ne böyle bir şey var ne bunu tartıştık ne de bunun iması yapıldı. Böyle bir şey yok.” şeklindeki cümleleri ve Ahmet Türk’ün “Kimseyle de bir pazarlık yok ama şu var ki bu seferki hem gelişmeler Kürtler ve Türklerin bir arada olmasını zorlayan bir süreç, zorunlu kılan bir süreç başka şansımız yok, eskisi gibi çok uç şeyleri gündeme getirmemek gerekir çünkü bir pazarlığa dönüşüyor, seçimle bunun ilgisi yok, bir pazarlık yok. Çok acılı, sancılı süreçler yaşandı. Toplumda bir ayrışmanın bir gerginleşmenin olduğu bir noktada, emperyalizmin tüm güçleriyle Ortadoğu’ya saldırdığı bir noktada kendi meselemizi kendimizin çözmesi gerek.” şeklindeki açıklamaları bile MHP’nin bu ülkede “sağduyuyu” güçlendirecek bir mekanizma olduğunun ispatıdır.
Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Türk ile bugüne kadar defalarca muhatap olan ve onların partisiyle sürekli ittifak yapmış olan CHP, bir gün bu atmosferi yaratmış mı, bir gün olsun böyle bir sağduyu ifadelerini kullandıracak niyeti olmuş mu?
Aksine CHP yıllardır terör örgütü PKK’nın eylemlerini ve söylemlerini savunan, onları toplum içinde meşrulaştıran bir politika izlemiştir. Açık söyleyeyim 2015 yılından beri PKK’ya cesaret veren bizzat CHP olmuştur. Ve ittifak yaptığı partilerin terörle olan bağlarını sorgulamamış ve hatta sorgulayanlarla hep kavga etmiştir. Bazı CHP’li aklı evvellerin “Biz DEM ile görüştüğümüzde bize neler diyorlar neler ama Devlet Bahçeli de görüştü” cümleleri en hafif tabiriyle ahmaklıktır.
Siz “YPG terör örgütü değil, vatanını seven oluşum”, “PYD Suriye’de devlet kursun”, “Irak ve Suriye’de Türk askeri bulunmasın, terörle mücadele yapılmasın” diyen olarak DEM ile görüşüyorsunuz, MHP Lideri Devlet Bahçeli ise “Silahlar ya gömülecek ya da silah tutanlar gömülecektir. Yurt içinde ve yurt dışında elinde silahla gezen hiçbir caniye ve terör örgütüne müsamaha yoktur.” Şeklindeki duruşun sahibi olarak görüşüyor. Farkı fark etmek için MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin terörle mücadele operasyonlarındaki milli duruşuna dönüp bir bakmakta fayda var.