15 Ocak 2025
weather
9°
Twitter
Facebook
Instagram

Planlamanın gıda enflasyonuna etkisi

YAYINLAMA:
Planlamanın gıda enflasyonuna etkisi

Son yıllarda dünya genelinde gıda fiyatları, pandemi, iklim krizi ve jeopolitik gerilimler gibi faktörlerin etkisiyle dalgalanmalar yaşamış olsa da Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verileri 2023 itibariyle küresel gıda fiyatlarında bir düşüş trendi olduğunu gösteriyor. Ancak ülkemizde tüketiciler olarak market raflarındaki fiyat etiketlerinin giderek kabardığını görüyoruz. Peki, küresel piyasalarda gerileyen gıda fiyatlarına rağmen ülkemizde fiyatlar neden astronomik bir şekilde artıyor? Bu yazıda cevap aradığımız soru da aslında tam da burada gizli. Bu sorunun yanıtı, birçok yapısal ve ekonomik faktörün bir araya gelmesinde yatıyor.

Ülkemizde gıda fiyatlarındaki artışın en temel nedenlerinden biri, ülkedeki yüksek enflasyon oranları ve TL’nin değer kaybıdır. Gıda sektörü, ham madde ve ara malı ithalatına bağlı olduğundan, döviz kurundaki dalgalanmalar üretim maliyetlerini doğrudan etkilemektedir. 2023 itibariyle TL’nin dolar karşısındaki sert değer kaybı, ithal gıda ürünlerinin fiyatlarının artmasına yol açmış, bu durum iç piyasada da zincirleme bir fiyat artışı yaratmıştır.

Tarımsal ürünlerde tüketici fiyatlarındaki artış, üretici fiyatlarının çok ötesinde. Üretici, tarımsal gıda ürünlerini ucuza satarken, tüketici pahalı yemeye devam ediyor. Tarladan markete fiyatların birkaç kat arttığı zincirde aradaki yüksek fiyat farkının hızlı ve etkin bir biçimde kapatılması gerekiyor. Tarımda hem üreticinin kazanması hem de tüketicinin pahalı ürün tüketmemesi için alınabilecek önlemlerin başında çiftçinin güçlü bir şekilde örgütlenmesi, yapılan üretim planlamasına sahip çıkılması ve pazarlama sorunlarının çözülmesi gerekiyor.  Kısacası üretenin (ya da tüketicinin) değil, aracıların kazandığı mevcut sistem kırılarak üreticinin nerdeyse aracısız şekilde tüketiciye ulaşması sağlanmalıdır. Ancak bu sayede hem üretici emeğinin karşılığını alabilir hem de tüketici uygun fiyata ürün bulabilir. Bunu sağlamanın yolu da KOOPERATİFÇİLİKTEN geçiyor. 

Yakın geçmişte ilk sebep, Pandemi. İkinci sebep, Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan gelmişti. Dünya yeni normale geçmeye hazırlanırken patlak veren Rusya-Ukrayna Savaşı, gıdaya ulaşım anlamında yepyeni sorunlar çıkarmıştır. Bu iki ülkenin gıdaya ek olarak enerji alanında da dünya üretiminde söz sahibi olması, enerji fiyatlarının da artmasına neden olmuştur. Tarım ve gıda sektörlerinin de ana girdilerinden olan enerji sektöründe fiyatların yükselmeye başlamasıyla maliyetler artmış ve gıda fiyatları dünyada daha önce görülmemiş rekor düzeylere yükselmiştir.

Dolayısıyla küresel gıda fiyatları ile ülkemizdeki gıda fiyatları arasındaki genişleyen uzaklaşma eğiliminin sürdüğünü söylemek mümkün. Sebeplerine baktığımızda ise küresel anlamda bitkisel yağlar ile et ve süt ürünlerinin fiyatlarındaki artışlar etkili oldu. Ülkemizdeki sebeplerini ise irdelemek gerekir. Ülkemizde küresel gıda fiyatlarının etkisinin yanında ahlak enflasyonu, ticari etik ve ahlak enflasyonu geliyor galiba…

Ülkemizde tarımsal üretim planlaması, gıda enflasyonunun kontrol altına alınmasında hayati bir öneme sahiptir. Bu alanda yapılacak reformlar, sadece ekonomik dengeleri sağlamakla kalmayıp aynı zamanda toplumsal refahı da artırabilir. Ancak bunun için uzun vadeli, bütüncül ve bilimsel bir yaklaşımla hareket edilmesi gerekmektedir.

 

DEĞİŞEN ŞARTLAR MI? YOKSA İNSANLAR MI?

İsrail’in 465 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze’de can kaybı 40 bini geçti, binlerce insan Filistin’de dünyanın en büyük soykırımına uğrarken… Bir yanda Suriye de rejim karşıtı gruplar Halep’te başlayan ve 12 gün süren ilerlemenin sonunda başkent Şam’da kontrolü ele geçirirken… Diğer yanda Los Angeles’ın değişik bölgelerinde 7 Ocak akşamı başlayan ve şiddetli rüzgârlar nedeniyle hızlıca yayılan yangınlar. Şu ana kadar 37 bin dönümden fazla alan kül oldu, 12 binden fazla yapı hasar gördü veya kullanılamaz hale geldi. Şimdiye kadar 16 kişi öldü ve 13 kişi kayıp. Orman yangınları kaynaklı ekonomik kaybın 57 milyar doları bulabileceği tahmin ediliyor.

Bazı insanlar soykırıma, açlık ve sefalete terkedilmişken, bazı insanların yer yurt arayışı devam ederken, bazı insanlarında evleri yanarken, yanan evlerini oturup izlemeleri varken, bazı insanların Los Angeles’ın değişik bölgelerindeki insanların Allah tarafından cezalandırıldığına inanırken bu yazıyı yazmak, ayrı bir trajedi olsa gerek.

Birinin acısının diğerinin sahte mutluluğuna, bir başkasının dramının ise diğerinin kahkahasına dönüştüğü dünyada; yaşam ve ölüm arasında ağır bir sınav veren insanoğlu için hayat devam ediyor dostlar. 

Ahlaki çöküntü başladı mı hemen her alanda fiyatlama davranışı da bozulmaya başlıyor. Mevcut küresel neoliberal ekonomik ağ her tarafı sarsa da yaşanan ekonomik gelişmeler nedeniyle fiyatlar artsa da olması gerekenin üzerinde yapılan her artış aslında aynı gemide olduğumuzu unutanların geçici mutluluğudur. Şimdi benim bunları yazmış olmam ve sizinle bunları konuşuyor olmamız bambaşka bir açmaz olsa gerek.

Altında, dövizde, evde, kiralarda, servis ücretlerinde, kırtasiyede, özel okul ücretlerinde, otomobilde vb. ürün ve hizmetlerde fahiş fiyat artışları maalesef oldu. Tek artış olmayan market poşetleri demiştik ki o da maalesef 1 Ocak’tan itibaren yüzde 100 zamlı olarak 50 kuruş. Ama en acı olanı da memuru, emeklisi, işçisi, günlük çalışanı, milyonları yakından ilgilendiren gıda tarafında olanıydı. Zira insan yemeden, içmeden yaşayabilen bir varlık değil!

Demem o ki insanoğlunun imtihanı zor, ağır ve çetin... 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, dünya üzerinde her 9 kişiden biri açlıkla mücadele ederken, her 12 kişiden biri obezite sorunu yaşıyor. Yapılan bir çalışmada ise dünya üzerinde yaklaşık 8 milyardan fazla insan yaşarken yıllık nerdeyse 11-12 milyar insana yetecek gıda üretiminin yapıldığı tespit edilmiştir. Dünya, son 50-60 yıllık dönemde altı kattan fazla büyürken, temel insan haklarına erişemeyen yaklaşık 4 milyar insan var karnede. Dolaysıyla dünya karnesinde notlar pek de iyi değil!

Son söz: Bu günlerde bizim çok kullandığımız “komşusu açken tok yatanların hatta komşusunun açlığını daha da derinleştirenlerin dünyasını yaşıyoruz.” Bu durum bize gıda güvenliği ve gıdaya ulaşma sorununun sadece arz yönlü olmadığını, dünya üzerindeki, ülke içindeki gelir adaletsizliği ve bölgeler ve bölümler hatta şehirlerarası ekonomik farklılıklarının da önemli bir etken olduğunu göstermektedir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *