Önleyen, koruyan ve sorun çözen devlet
Bolu Kartalkaya'daki Grand Kartal Otel'de çıkan ve saatlerce süren yangında 78 canımızı yitirdik. Birçok aile çoluğuyla çocuğuyla yok oldu. Onlarca kişi de yaralandı. Bu çok acı olayda milletçe kahrolduk.
Milletimizin vicdanı cayır cayır yanarken birilerinin buz gibi donuk yüzleri ile medya kanallarından sorumlu ben değilim, benim kurumum değil gibi erdemsiz açıklamalar yapmaları kabul edilebilir bir kriz yönetimi durumu değildir.
Yasa, kanun, mevzuat ortada. Yetki ve sorumluluklar belli. Buna rağmen olayın gerçekleştiği andan itibaren sorumluluğu olanların medya üzerinden mevzuatları yorumlayarak sorumluluk almak istememesi anlaşılır gibi değil. Bu tutumların halkı kurumlar üzerinden devlete karşı kin ve düşmanlığa tahrik etmenin ötesinde hiçbir faydası yoktur, olamazda.
Okuma yazma bilen her vatandaşın her türlü bilgiye her an ulaşabildiği dijital çağda, herkes her şeyin farkında. Sorumlu sorumsuzlar bilin ki konuştukça batıyorsunuz.
Otel yangınının sorumluluğunun başta otel sahibi ve yöneticileri olmak üzere Bolu İl Özel İdaresi, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Bolu Belediyesi arasında olduğunu bilmeyen var mı? Yok…
O halde bırakın benim sorumluluğum yok kavgalarını. Bırakın her şeyden anlayan ama hiçbir şeyden anlamayan yandaş sözde televizyon yorumcularının yönlendirmelerini. Bırakın devlet işini yapsın. Şüphesiz ki olaya ilişkin hangi kurumun, kimlerin, hangi konularda ve ne derece sorumlu olduğu adli soruşturma ve yargılama sonucunda belli olacak.
İktidar, devlet yönetme sorumluluğu ile hareketle yangınla ilgili “Meclis Araştırması” açılması için TBMM’ye önergesini sundu bile.
Milleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olan egemen Türk devleti güçlü bir devlettir. Gereğini yapmaktadır ve yapacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Devletin temel amaç ve görevleri şu şekilde ifade edilmiştir: “Madde 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
Egemen bir devletin ülkede yaşayan millete yani kişilere ve topluma karşı görevlerini yerine getirirken şu üç hizmeti sunması olmazsa olmazıdır.
Önleme hizmetleri: Olayın ortaya çıkmasından önce önlenmesi veya tamamen ortadan kaldırılması için yapılan çalışmalardır. Genel olarak, önleyici hizmetler kişisel yarardan çok toplumsal yararları sağlamak amacıyla gerçekleştirilir. Her türlü olaya karşı henüz olay ortaya çıkmadan önleyici çalışmalar yapılır. Önceden tedbirler alınır. Bu kapsamda; sorumlu kurum ve kuruluşların mevzuatlarının anlaşılır olması, görev tanımlarının karmaşaya mahal vermeyecek şekilde açık olması, tüm sorumluların akademik bir hizmet içi eğitimden geçirilmesi ve toplumda farkındalık oluşturulması vb. hizmetler bunlar arasında sayılabilir.
Koruyucu hizmetler: Henüz olayın oluştuğu anda yayılmasını engelleme ve risk altındaki durumları hedefler. Genel olarak sorunlar ilk ortaya çıktığında gerçekleştirilir. Bu kapsamda riskli durumlarla ilgilenilir.
Sorun çözücü hizmetler: Ortaya çıkan olaya yönelik gerekli tedbirleri almak, müdahale etmek, düzeltmek, iyileştirmek ve sonrasında tekrar olmaması için yapılan çalışmaları içerir. Krize müdahale çalışmaları bu doğrultudaki çalışmalardır.
Ülkemizde yaşayan milletimizi derinden etkileyen terör, deprem, yangın, su baskını, maden ocaklarındaki göçükler, trafik kazaları gibi çeşitli vahim olayların yaşanması durumunda devletin önleyici, koruyucu ve sorun çözücü hizmetler konusunda hazırlıklı olması beklenen bir durumdur.
Devlet tüm bu hizmetleri kurumlar aracılığı ile çalıştırdığı personelle yerine getirir. Son olay bir daha gösterdi ki, ister seçilmiş, isterse atanmış olsun görev ve sorumluluk verilen personelin eğitimli olması, liyakat sahibi olması, vicdan, ahlak ve erdem sahibi olması olmazsa olmaz olarak görülmelidir. Denetim ve hizmet içi eğitim sürekli hale getirilmelidir.
Aksi halde hak ve adalet terazisi şaşınca, yaşanan her vahim olay sonrası sorunlar ele alınır, sorumlular tartışılır, bilen bilmeyen herkes sorumsuzca konuşur. Suçlamalar, karşı suçlamalarla toplum kutuplaştırılır. Ta ki, yeni bir olay olana kadar. Dolayısı ile yaşanan her benzer olayda tarih tekerrür eder.