Türkçe ölümsüzlüktür!
Son dönemde sanatçı Kıraç, küçük yaşta yabancı dil eğitimine ve yabancı dilde eğitime karşı olduğunu belirttiği için kendini aydın sanan grup tarafından yabancı dil eğitimine külliyen karşı olmakla suçlandı. Hatta Cumhuriyet’in ve Sputnik’in hayli “medeni” yazar ve program yapımcısı Zafer Arapkirli tarafından “hıyar” kelimesiyle terbiye sınırlarının dışında eleştirildi! Yabancı dilde eğitimi savunarak cumhuriyeti savunduğunu sanan yazarı ve Cumhuriyet’i tartışmaya gerek bile yok.
Şunu belirtmek lazım ki, Kıraç’ın getirdiği bu söylem gerçekçi ve önemliydi. 2. Mahmut, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi açarken yaptığı konuşmada şunu diyor: “Çocuklar, sizlere Fransızca okutmaktan muradım Fransız lisanı tahsil ettirmek değildir. Ancak fenn-i tıbbı öğretip refte refte kendi lisanımıza almaktır. Etibba-yı hazıka yetiştirmeye acilen ihtiyacımız olduğundan, şimdi bir taraftan muhtaç olduğumuz etibbayı yetiştirip hidemat-ı lâzımede istihdam ve diğer taraftan dahi, fenn-i tıbbı kâmilen lisanımıza alıp, kütüb-i Türkçe tedvine say ü ikdam etmeliyiz”. Yani padişah bu okulu açarken Fransızca öğreteyim değil, “kısa vadede gerekli olan doktorları yetiştirelim ve bu sürede de tıp bilgisini Türkçe oluşturalım” diyor. Gerçekten de 30 yıl Fransızca eğitim yapan okul 1871’de Sultan Aziz tarafından Türkçe ’ye döndürülüyor.
Padişahın 1840’lardaki bu sözlerini bugün çok daha sade bir Türkçe ile söyleyebiliyoruz. Ancak bugün cumhuriyetin getirdiği bu dilde öze dönme kazanımlarını kaybettik, kaybediyoruz.
Bugün üniversitelerin bir kısmında yabancı dilde eğitim yapılıyor. Ben de yabancı dilde elektronik mühendisliği eğitimi görmüş birisi olarak itiraf etmeliyim ki, yabancı dilde eğitim, öğrenmenin önünde bir engel olduğu gibi, yabancı dilde eğitim demek dilin yabancılaşması da demek.
Daha kötüsü, yabancı dilde eğitim, yabancı dil eğitimi ile karışıyor, daha da alt yaşlara iniyor. Orta öğretim sisteminde dahi, biraz abartarak söyleyelim, sistemin ana amacı sanki yabancı dil öğretimi. Erken yaşta dil eğitiminin ise getirdiği birçok zafiyet var.
• Okullarda İngilizce öğrenebilmek adına yapılan kırmızı başlıklı kız gösterilerinde hangi kültürü alacaklar, kurttan korkması gerektiğini mi, bize yol gösterenin bir bozkurt olduğunu mu? Kaç ilkokul öğrencisi gösterilerde bir türkü ezberliyor ya da söylüyor, ya da örneğin çayda çıra oynuyor?
• Erken yaşta internetin de verdiği imkânlarla her türlü içeriğe ulaşan ve bunu yabancı dilde okuyup anlayabilen çocuklar hangi kültürü öğrenecekler?
• Erken yaşta yabancı dil öğrenen çocukların ister istemez kirleteceği Türkçe’yi nasıl temiz tutacağız?
Yetişkin dönemde de özellikle teknoloji, bilim, mühendislik alanlarında, yabancı nüfuzunun dilimize ne yaptığı ortada. Bu alanda kendinden bekleneni veremeyen Türk Dil Kurumu’nun eksiklerini, sivil toplum örgütleri, hatta yaygın takipçisi olan Türkçe gönüllüleri veriyor.
Bilişim alanında Türkiye Bilişim Derneği’nin geçmişte yaptığı çalışmalar oldukça kıymetli sonuçlar vermişti. Örneğin Türkiye’ye ilk “computer” geldiğinde bu derneğin kurucu başkanı Prof. Dr. Aydın Köksal tarafından Türkçe’ye “bilgisayar” kelimesi kazandırılmıştı. Bu ve devam eden çalışmaların bir özetini http://bilisimde.ozenliturkce.org.tr adresinde bulabilirsiniz. Mesleki kelimelerin Türkçe karşılıklarını üretmek ve kullandırmak her bir alandaki meslek örgütlerinin ana görevi olmalı.
Atatürk, bir yol gösterici olarak, “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” demişti.
Yüksek istiklalimizi korumak istiyorsak, ölümsüzlüğümüze (beka) uzun vadede en temel tehditlerden olan yabancı dilde eğitime, erken yaşta yabancı dil eğitimine ve bunların ister istemez yol açtığı kültürel dönüşüme karşı tavrımızı göstermeliyiz. Bu tavrı eyleme de dökerek eğitim politikası oluşumunda üzerimize düşeni yapmalıyız. Birer birey olarak da Türkçe’nin daha dikkatli kullanımına ön ayak olmalıyız.