YARATICILIĞIN EFENDİSİ
Picasso'nun oldukça üretken bir ressam olduğu su götürmez bir gerçek. Hayatı boyunca 13 bin 500 resim, 100 bin baskı, 700 heykel ve 4 binden fazla seramik yapan Picasso’yu, “yaratıcılığın efendisi” olarak görenler de yok değil.
Doğuştan bir sanatçı olan Picasso, bilinen şeyleri yeni şeylere dönüştürerek kuralları sonsuza dek değiştirmiş bir isimdi. Pek çok şairin arkadaşı olan Picasso, tıpkı en iyi şairler gibi sanatında yeni anlamların ortaya çıkmasına ve çatışmalara alan açtı.
Hayatın içindeki tüm durumları çalışmalarına yansıtan İspanyol ressam, yaşam, ölüm, zaman ve dönüşümü halk anlatılarıyla, felsefi sorgulamalarla iç içe sokarak sanatına yansıtıyordu. Sürrealist yılları bu güç dengeleriyle şekillenmişti.
‘EN ÇOK SEVDİĞİNİZ İNSANLAR, NEFRET EDEBİLECEĞİNİZ İNSANLARDIR’
Picasso, bu “özgürleştirici” modern anlayışı sağlamlaştırmak için herkesten fazlasını yaptı. Öncelikli işi heykeltıraşlık değildi, ancak üç boyutlu zekâsı hayranlık uyandırıyordu.
Bedenleri ve yüzleri ters yüz ettiğinde, sevgi ve nefreti de ters yüz ediyordu. Ressam Edgar Degas’nın “En çok sevdiğiniz insanlar, en çok nefret edebileceğiniz insanlardır” sözü, Picasso’nun çalışmalarında karşılık buluyordu.
Picasso’nun iki ve üç boyutlu çalışmalarında kurduğu gerilimler, görünmek ve olmak arasındaki derin insani çatışmayı yansıtıyordu.
Elbette, bu kadar büyük bir ressamın ilişkileri hakkındaki gerilimlere odaklanmak kimilerine kolay gelmeyebilir. Ama Sebastian Smee’in de alıntıladığı şair T.S. Eliot'ın şu ifadesi oldukça önemli:
“Sanat yalnızca diğer sanatla değil, aynı zamanda objektif gerçeklikle de dinamik bir ilişki içindedir. Her ikisinin de gücü serbest bırakıldığında, yaratıcılarından sıyrılarak serbest kalabilir. Biyografiler harikadır; ancak her sanat eserini biyografik terimlerle görmek zorunda değiliz.”
Bu çerçeveden, çelişkileri, hayatı, aşkları ve sarsıcı kimliğiyle Picasso, insanlığa sanatıyla yön vermeye devam ediyor.
Kaynak: Hürriyet