21 Ekim 2024
weather
11°
Twitter
Facebook
Instagram

Olacaklardan sorumlu değiliz

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

           İdlib konusunda Türkiye net, açık ve kesin bir tavır ortaya koydu. Bir geri adımın söz konusu olamayacağını bütün dünyaya gösterdi. Mesajımızı herkes anlamıştır. Biz İdlib’in fethi gibi bir arayış içerisinde değiliz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü her şartta savunuyor ve istiyoruz. Ancak, Suriye topraklarından varlığımızı hedef alan bir terör tehdidine, yeni bir göç dalgası gelmesine, belirsizliğin büyümesine de hiçbir şarta izin veremeyiz. ABD, Rusya, İran, İsrail, Fransa ve diğerleri farklı hesap içinde olabilirler. Onlar kuşatmanın, sömürmenin, paylaşmanın hesaplarını yapabilirler. Biz bekamızın, geleceğimizin, varlığımızın derdindeyiz ve amacımız da, kararımız da, duruşumuz da nettir ve bundan dönüş yoktur.

İTİRAZLARIMIZ DİKKATE ALINMALI

         Sayın Cumhurbaşkanı ile Rusya lideri Putin arasındaki görüşmenin bir dönüm noktası olması için, Türkiye’nin itirazlarının, beklentilerinin ve taleplerinin mutlaka dikkate alınması gerekmektedir. Şehitler vererek, bedel ödeyerek belli bir noktaya geldik ve hiçbir şekilde geri adım atamayız. Görüşme öncesinde gelen işaretler, Türkiye’nin taleplerini dikkate almak yerine, bir yatıştırma ve ikna etme yolunun deneneceğini gösterdi. Katil Esad’ın yaptıklarının tam tersi olarak, Türkiye ile iş birliği arama yönündeki açıklamaları, Putin’in görüşmelere geçilmeden önce, “Hiçbir kimse, Suriye askerleri dahil olmak üzere orada Türk askerlerinin bulunduğunu bilmiyorlardı. Yaşananlar ilişkileri zedelememeli" beyanı, bunun göstergesidir.

 SURİYE’DE, SURİYELİ KALMAYACAK

         Türkiye artık boş sözlerle oyalanamaz. Bu Esad’a güvenmek ve varlığını kabul etmek asla mümkün değildir. Esad’ın iradesi yoktur, yuları başkalarının elindedir. Seçim ilanı bir komediden öteye geçmemektedir. İdlib, Esad muhaliflerinin bölgesi olduğu için hedeftedir. Suriye’deki varlığını ve kanlı planlarını Esad üzerinden yürütenler, dikensiz gül bahçesi oluşturmaya çalışıyorlar. İdlib’i de temizledikten sonra, Suriye’de gerçek Suriyeli kalmayacaktır. Kan ve ölüm kusarak yapmaya çalıştıkları budur. Bunu hayata geçirmeleri durumunda İdlib’in Esad’a kalacağını zannedenler büyük yanılgı içindedirler. Türkiye’yi baskı altında tutmak ve sonrasında da hedefe koyabilmek için İdlib, PKK ve PYD terör örgütlerine sunulacaktır. Bunun işaretleri şimdiden gelmeye başlamıştır. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekâtları ile bozduğumuz kanlı oyunlar, kaldığı yerden devam ettirilecektir. Onun nedenle İdlib, bizim için Ankara’nın savunulmasıdır.

TÜRKİYE SÖZÜNDE DURDU

           Putin’in, “Türk askerlerinin orada olduğunu bilmiyorduk” sözlerinin içi boştur. Türkiye, koordinatların önceden verildiğini, ilk kalleşlikten sonra da tekrar ikazlar yapıldığını açıklamıştır. Kaldı ki, Rusya Dışişleri Bakanlığı, Türk askerlerinin olmaması gereken bir yerde olduklarını, Soçi sınırlarının dışında radikal gruplarla yakın temas halinde bulunduklarını söyleyerek, zaten kendilerini ele vermiştir. Buradan bir yere varılamaz. İdlib Çatışmasızlık Bölgesi’nin sınırlarını belirleyen Soçi Mutabakatı'na uyulması şarttır. Türkiye bu sınırlara uymuş ve sadık kalmıştır. Uymayan Rusya, İran ve rejimdir.

GÜVENLİ BÖLGE OLUŞTURULMALI

       Sayın Cumhurbaşkanının Putin ile yaptığı görüşmeden çıkan sonuç önemlidir, ancak Rusya’ya fazla güvenilemeyeceğini de biliyoruz. Sayın Bahçeli'nin görüşme öncesinde açıkladığı görüş ve öneriler, İdlib sorununun mihenk noktasını oluşturmaktadır. Rusya eğer samimi olarak bir şey yapmak istiyorsa, her şeyden önce zorba politikalarından vazgeçmeli, Astana ve Soçi ilkelerine kesinlikle bağlı kalmalıdır. Türkiye’nin 30-35 km derinliğinde bir güvenli bölge oluşturulması talebi hayati önemdedir ve bu gerçekleşmeden, tehdit ve tehlike bitmeyecektir. Putin’in açıklamaları yeterli değildir ve 27 Şubat katliamını ne unutmamız, ne de gereğini yapmaktan imtina etmemiz mümkündür. Türkiye’nin özür ve tazminat isteme hakkı her zaman geçerlidir. Esad unsurlarının gözlem noktalarımızın gerisine derhal ve ön şartsız çekilmesi esastır. M-4 ve M-5 kara yollarının kontrolü müştereken sağlanmalıdır.

OLACAKLARDAN SORUMLU DEĞİLİZ

          Türkiye şehitler verirken, ağır bedeller öderken Birleşmiş Milletler ve NATO uzaktan seyretmiş, söz ve beyanları kâğıt üzerinde kalmaktan ileri gitmemiştir. Türkiye kendi işini kendisi görmek durumundadır ve onu yapmaktadır. Sınırı geçmek isteyen mültecilerle ilgili karar doğrudur ve Avrupa’nın ikiyüzlü, dönek ve kabul edilemez tavrını bütün dünya ibretle izlemektedir. Avrupa Birliği insani dramlar karşısında sınıfta kalmıştır. Artık herkes şunu anlamalıdır. Ülkemizin sınırlarına yığılan sığınmacılarla ilgili alınacak tedbirlerde her ülke destek vermeli, katkı sunmalı, külfet eşit şekilde ve hakkaniyetle paylaşılmalıdır. Aksi halde, olacaklardan Türkiye sorumlu değildir. Türkiye’nin şakası yoktur.

KIZILELMA ŞUURU

           Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, İdlib meselesi bir beka müdafaasına, bir vatan muhafazasına sabitlenmiştir. Rusya ve Suriye, Türkiye’nin sabrını daha fazla zorlamamalıdır. Türk milleti; hakkını, hukukunu ve milli haysiyetini sonuçları ne olursa olsun kahramanlık duruşuyla, Kızılelma şuuruyla savunacaktır. Siyaset ve diplomasi başardı başardı, aksi halde Türk ordusu soluğu Şam’da almalı, zalim ve canavar Esad’ın kafasına çuvalı geçirmeli, kanlı ve kirli rejime son darbeyi indirmelidir.

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *