Korona sonrası dönemde sağlık ve teknoloji
Hastanelere gitmenin gittikçe ötelendiği bu dönem ve salgın hakkında durmak bilmeyen medya yayılımı, insanları hastalık belirteçlerinin neler olduğuna ve bunları kendinde yoklamaya yönlendirdi. Diğer yandan, Kovid-19 belirteçlerinden bir kısmı olanlar dahi hastanelere gitmekten imtina ettiler. Ayrıca diğer sağlık sorunları nedeniyle de hastaneye gidişler öteleniyor. Bu aslında her salgın döneminin bir karakteri olarak algılanmalıdır.
İşte bu karakter, sağlık ve teknolojinin kesiştiği yerlerde önemli atılımlara yol açmış oldu. Akıllı aygıt ve giyilebilir teknolojilerin tasarımları da yönlerini hemen bu talebe çevirdiler. Bundan önce hastanelerde göreve özel aletler olarak karşımıza çıkan EKG gibi cihazlar, saatlerin içine bir fonksiyon olarak girmeye başladı. Örneğin termometre, kalp atış ölçeri ve hatta kandaki oksijen satürasyonunu ölçen saatler dahi piyasaya geliyor.
Bu durum, tele-teşhis (tele-health) kitlerinin kabullenilmesini de hızlandırıyor. Özellikle yaşlıların kullanımı öngörülerek bir süredir geliştirilen bu kitler, en temel teşhis araçları olan tansiyon, ateş, nabız, şeker seviyesi gibi ölçümleri bireyin evde yapmasına olanak veriyor. Teşhislerin muhatap doktora çevrim içi iletilmesiyle de teşhis ve tedavi netleşiyor (tele-medicine). İşte bu kitlerin gittikçe daha yaygınlaşacağı bir döneme giriyoruz. Her ailenin evinde bulunan ve aile hekimine irtibatlı sistemler çok uzak ihtimaller değiller.
Bu süreçte yapay zekâ teknolojileri de kullanım alanı bulmuş oldu. Örneğin, radyoloji görüntülerine göre temiz, müspet, menfi görüntülerin öğretilmesi ile eğitilen bir yapay zekâya, herhangi bir radyoloji görüntüsü verildiğinde bunun niteliği anında alarmlanabilecek, hatta radyoloji raporları otomatik şekilde yazılabilecektir. Bugün Türkiye’de de bu çalışmalar üniversiteler ve Dijital Dönüşüm Ofisi tarafından yapılmakta. Çinli dev Alibaba şirketi de bu alanda yatırım yaptığını belirtmektedir. Bir diğer örnekte de Amerikan MIT Üniversitesi insan sesinden yeni koronavirüs etkilerini seçip yalnızca bir ses kaydından teşhis yapabilme üzerinde çalıştığını belirtmektedir.
Yapay zekânın kullanılabileceği alanlar bunlarla da sınırlı değildir. Bir ilacın bir tür patojen üzerinde etkisinin olasılığı, geçmiş ilaç ve etken maddelere göre eğitilmiş bir yapay zekâ ile çok daha hızlı tahmin edilebilecektir. Benzer yaklaşım ilaçların etkileme derecelerinin veya yan etkilerinin benzetiminin yapılması için de kullanılabilecektir. Bu benzetimler hayvan ve insan testlerine daha hızlı ilerlemeye el verebilecektir.
Sağlığın en az gıda kadar kendine yeter bir alan olması gerektiği de anlaşılmış görünüyor. Sadece bilinen pratiklerin iyi uygulandığı hastanelerle ve çok başarılı doktorlarla değil, medikal teknolojide, ilaçta da kendine yeterlik hedeflenmelidir. Kabul etmek gerekir ki, doktorlarımız iyi, ancak medikal teknolojide iyi değiliz. Solunum cihazları gibi alt-orta teknoloji alanında gösterilen başarıların orta- yüksek sağlık teknolojisi alanında da ilerletilmesine halen büyük ihtiyaç vardır.
Ülkemizde bu çalışmaların devlet güdümünde, Aselsan gibi daha önce savunma alanında başarı hikâyesine sahip şirketler tarafından yapılması ile ilgili bir irade oluştuğu görülmektedir.
Düşüncem bu noktada doğru politikanın, tek bir şirketin desteklenmesi yerine, rekabetçi, yani hedefe doğru eş zamanlı koşan alternatiflerle desteklenmesi gerektiğidir. Rekabet, hem yüksek kalite, hem de yedeklilik getirecektir.
Dünya pazarı birden fazla Türk alternatife de fazlasıyla açıktır.