Hatırlamak: Şehit diplomatlarımız
Dünyada en çok diplomatlarına saldırılan ülke sıralamasında Türkiye ilk sıradadır. “Şehit diplomat” ifadesi sadece Türkiye’de kullanılmaktadır. 1980’lerin iki kutuplu dünyasında birbirlerini yenmeye çalışan Doğu ve Batı bloğunun gündemiyle uğraşan dünyanın yoğunluğunu fırsat bilen terör hortlamıştı. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığı ile hareket eden ülkeler, Türk diplomatları şehit edildiğinde aldırmazlık sergilediler. Ermeni terörü, destek aldığı kaynakları da iyi kullanarak Türkiye’yi yıpratma ve yıldırma gayesiyle kendi yöntemlerine başvurdu: Terör. Zor dönemlerden geçen Türkiye’yi dış politikada güçsüzleştirmek için bombalı saldırılardan bile geri durmadılar. Amaç, Türkiye için kötü bir imaj çizmekti. Temellerini 1970’lerde atarak diplomatlarımıza karşı suikast planlarını hayata geçiren Ermeni terör örgütleri için şehit düşürdükleri insanın görevi o kadar da önemli değildi, yeter ki Türk misyonuna çalışan birileri ya da onların aile bireyleri olsun. Yetmişin üzerinde şehit edilen diplomatımız, misyon görevlimiz ve aile bireyleri vardır ki bu da dünya tarihinde en çok teröre kurban giden diplomatın Türkiye’ye ait olduğu anlamına gelmektedir. Türkiye’ye emsal başka ülke yok. Ne yazık ki bizler bazen bunun bilincinde değiliz. Sanki her alanda bize karşı savaş ve terör estiren Ermenilerin bu tutumu sıradanlaşmış, yani bu toplumdan bundan başkası beklenmez algısındayız. Sanki şehitlerimizi unutmuş gibiyiz. Onların ve ailelerinin acısı ise içimizden topyekûn kalkmış gibi. Fakat hatırlamak gerekir. Unutmamak lazım ki taviz tavizi doğurdu. 1973 yılında ilk şehit diplomatımız Başkonsolos Mehmet Baydar’a ve Konsolos Bahadır Demir’e karşı Amerika’nın Los Angeles şehrinde gerçekleştirilen saldırının ardından Viyana, Paris, Roma, Madrid, Atina, Sidney, Lahey, Cenevre, Lizbon, Boston, Ottava, Burgaz, Tahran, Beyrut şehirlerinde Türk diplomatları terörün kurbanı oldular. Şehirlerin birçoğunun Batı ülkelerinde yerleşmesi aslında şunu söylemektedir: Terörle, Batı 1970’lerde tanıştı fakat kurbanlar Türk olduğundan ciddiye almadılar. Bu nedenle şimdi teröre karşı birlik sergileme çabalarını yetersiz ve samimiyetsiz olarak değerlendiriyorum. Diğer taraftan da Türk diplomatlarının şehit edildiği şehirlere dikkat ettiğimizde ya Ermeni nüfuzunun yoğun yaşadığı şehirler ya da yönetim olarak Türkiye’nin varlığından rahatsızlık duyulan yerler olarak karşımıza çıkmaktadır.
40 yıl önce tam bugün, yani 31 Temmuz 1980 yılında Atina Büyükelçiliği İdari Ataşemiz Galip Özmen ve 14 yaşındaki kızı Neslihan Özmen, ASALA terör örgütü tarafından şehit edildi. Saldırı tüm aileye yapıldı, baba ve kızı şehit düşerken; eş Sevil Özmen ve oğulları Kaan Özmen olaydan yaralı kurtuldular. Şehit diplomatımızın eşi ise geçen yıl aramızdan ayrıldı.
Türkiye ve Azerbaycan karşıtı mitinglerde tekrar boy gösteren ASALA, 21 farklı ülkede yüzden fazla silahlı saldırı düzenlemiştir. Batı ülkelerinde terör örgütünün simgelerini taşıyan gömlekler giyerek, örgütün paçavralarını açarak büyükelçilik ve konsolosluklarımızın önüne toplanan Ermenilerin hâlâ daha terör yanlısı oldukları aşikâr. Bu ise insanlığa karşı suça ortak olmaktır.