24 Aralık 2024
weather
8°
Twitter
Facebook
Instagram

Sektörel açıdan Kovid-19'un yarattığı etkiler

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

2020 yılı Kovid-19 salgını gölgesinde geçti. Bu salgının ekonomiyi, ticareti ve iş yapma biçimlerini derinden etkilediği bir yıl olarak tarihe geçtiğini söyleyebiliriz. İzolasyon ve sosyal mesafe düzenlemeleriyle bağlantılı olarak bakıldığında, sektörler arasında değişken etkiler görülmüştür. Yaşanılanlara bu çerçeveden bakıldığında en temel saptama, “Kovid-19 salgınının hizmet sektörünü şiddetli derecede vurmuş olmasıdır.”

On beş aylık salgınla mücadele sürecinde ulaştırma, ticaret, konaklama, restoran, kültür, sanat ve eğlence gibi alanlara ülkemiz genelinde getirilen kısıtlamalar, ülkemiz gelirinin önemli bölümünü oluşturan hizmetler kaleminde ciddi bir daralma meydana getirmiştir. 2020 yılının ilk yarısında sanayi ve inşaat sektörlerinde de düşüşler olmuş, tarım alanında ise etkilerin daha hafif atlatıldığı görülmüştür. Tüm bu sektörel gelişmelerde, dünya ülkelerinin 2 Şirket bu yatırımla piliç eti ve pişirilmeye hazır ürün kapasitesini artırmayı hedefliyor. uyguladığı kısıtlayıcı önlemler eşliğinde ortaya çıkan arz kesintileri ile talep düşüşleri etkileşim hâlinde yaşanmış olup, “devlet desteklerine rağmen pandemiden sert şekilde etkilenen sektör özellikle KOBİ’ler” olmuştur. Aynı şekilde “turizm sektörü” de derin yaralar almıştır maalesef.

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) yılın son çeyreğini kapsayan, yurt dışı ikâmetli vatandaş ve turizm gelir-gider istatistiklerine bakıldığında, “2019 yılında toplam 51.7 milyon ziyaretçi ve 34.5 milyar dolar turizm gelirine ulaşılmıştır.” Kovid-19 salgını nedeniyle “2020’de gelen yurt dışı ziyaretçi sayısı 2019’a göre yüzde 69 düşüşle 15 milyon 963 bin 997 oldu.” 2021 yılında gelen turist sayısı ise milyon yerine binlerle ifade edilir hâle gelmiştir.

Genel resmin aksine, salgın sürecinden kazançlı çıkan başlıca sektör, “telekomünikasyon” olmuştur. Bu sektörün kazanç sağlamasında sosyal mesafe ve kısıtlamalarının hüküm sürmesi etkili olmuştur. Keza, krizin içeriğine ve ekonomik faaliyetin yoğunlaştığı diğer alanlara bakıldığında “sağlık hizmetleri, ilaç sektörü ve yıkılmaz kale tarım sektörü” sürdürülebilir sektör olarak öne çıkmıştır.

Salgının gölgesinde geride bıraktığımız yılda ekonomiler derin bir çalkantı yaşarken, birkaç ülke dışında tüm dünyada GSYİH’lerde %20’lere ulaşan daralmalar görülmüştür. Genel olarak bakıldığında ise 2020 yılında küresel mal ticaretinde gerçekleşen hacim kaybının, 2021 yılında ekonomik aktivitede beklenen potansiyel iyileşmeyle uyumlu bir şekilde toparlanacağı öngörülmektedir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) bu bağlamda, dünya mal ticaretinin reel bazda %7.2 oranında artacağını tahmin etmektedir.

Kovid-19 salgını gölgesinde sektörlere bağlı olarak ihracat durumumuz 2020 yılında toplam ihracatımız 169 milyar 482 milyon dolarla, 2020 yıllık ihracat hedefi olan 165.9 milyar doların üzerinde gerçekleşti. Ayrıca 2020 yılında, Türkiye’nin küresel mal ticaretindeki payı tarihinde ilk kez %1’i aştı. Yıllık toplam ithalat tutarı 219.4 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ihracatın ithalatı karşılama oranı 2020 yılında %77.2 oldu. Toplam dış ticaret hacmi 2020 yılında, 388.9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Tarım sektöründe birkaç kaleme baktığımızda; 7 milyar 301 milyon dolar ihracatla hububat, 2 milyar 731 milyon dolarla yaş meyve, 1 milyar 684 milyon dolarla meyve sebze mamullerini sayabiliriz.

Ülkemizin 2020 yılında genel olarak en çok ihracat gerçekleştirdiği ilk 10 ülke sıralaması şöyledir. 15 milyar 975 milyon dolarla Almanya, 11 milyar 237 milyon dolarla Birleşik Krallık, 10 milyar 184 milyon dolarla ABD, 9 milyar 135 milyon dolarla Irak, 8 milyar 75 milyon dolarla İtalya, 7 milyar 193 milyon dolarla Fransa, 6 milyar 686 milyon dolarla İspanya, 5 milyar 190 milyon dolarla Hollanda, 4 milyar 701 milyon dolarla İsrail, l milyar 495 milyon dolarla Rusya yer almaktadır.

2021 yılı itibarıyla, aşı programlarının yoğun bir şekilde devreye alınmasıyla birlikte ülke olarak ekonominin toparlanma sürecine gireceği beklense de, dünya hâlen belirsizliklerin yoğun olduğu bir dönemden geçmektedir.

IMF’nin açıkladığı son değerlendirmede belirtildiği gibi %6 seviyesinde bir büyüme beklentisi oldukça olumludur. Ancak ülkemiz ekonomisinin düzelmesi için sabırla beklenmesi gereken parametreler; işsizlik, enflasyon ve faizler olarak görünmektedir. Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM) 2021 Raporu da tek haneli enflasyon için 2022 yılını, tek haneli faizler için yine 2022 yılını ve tek haneli işsizlik için de 2023 yılını beklemenin gerekeceğini belirtmiştir. Hiç şüphesiz bu veriler oldukça iyimser tahminlerdir.

Salgın sürecinden alınan dersler temelinde, ülkemizin uygulayacağı risk azaltıcı politikalar bu anlamda önem kazanacaktır. Bu amaç çerçevesinde ülkemizin ajandasına alması gereken başlıca konular arasında sağlık sistemi, dijital ekonomi, tarım teknolojisi, yenilenebilir enerji, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik kapsamında yatırımlar yapılması gelmektedir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *