22 Aralık 2024
weather
6°
Twitter
Facebook
Instagram

Orta Doğu denkleminde kayıp on birinci kardeş!

YAYINLAMA:
Orta Doğu denkleminde kayıp on birinci kardeş!

Orta Doğu, kan gövdeyi götüren bir ortamda. Dünyanın en büyük açık hava cezaevinin bombalı katliamına dönüştürüldüğü günleri geride bıraktık. Filistinli çocuk ve sivillere karşı dünya ülkelerinin duruşu, ikiyüzlülüğü ve acizliğini yeterince izledik.  Son birkaç gündür gündem; “toprakları satılan, çocuk ve sivillerin katledildiği Filistin’den ziyade, Suriye’yi satma ihaneti…”

Aslında sözü çok da fazla eğip bükmeden, tarihi bir bilgi öğrenimi ve tespit amaçlı olarak siz okurlarıma soruyorum: Geçmiş günlerde Filistinli çocuk ve sivillerin katledilişine ses çıkar(a)mayanlar bu günlerde Suriye’yi satanlar; bekledikleri gün geldiğinde bizi neden satmasınlar ki? Irak’a özgürlük getireceğini söyleyenler, geçtiğimiz günlerde Filistin’in satılan toprakları üzerinden gündem oluşturanlar ve şimdilerde Suriye topraklarına dört bir yerden çökenlerin “cambaza bak” taktiği ile odak şaşırtarak yaptıkları plana uygun vaziyette ilerlediklerini düşünüyorum.

Biraz tarihi araştırdığımızda aslında her şey ortaya çıkıyor ve “çanlar kimin için çalıyor?” cümlesi hemen hepimizin aklına “acaba sıra kimde?” sorusunu getirtiyor.

Amerika ve İsrail genelde “karanlıkta göz kırpma” taktiğini kullanırlar. Amerika, kimsenin anlayamayacağı bir işarette bulunur veya bir söz söylerdi.  Abi Amerika artık küçük kardeşine çaktırmadan işmar etmiyor. Artık açıkça destekliyor ve yanındayım diyor! Abi kardeş için yıllardır aynı terane, “masumları katlet, yurtlarını gasp et, geride kalanları tahrik edip kendine saldırt, ardından onları da terörist ilan edip öldür.” Kısaca bu şekilde de formüle edilebilir.

Orta Doğu denkleminde “siyasal iletişimde” ve “sosyal psikolojide” özellikle “Türkiye Cumhuriyeti olarak güçlü olmak ve dik durmak zorundayız.” Siyasal iletişimde temel mantık mesajın tekrarıdır. Tekrar ne kadar güçlü ve etkili kullanılırsa düz değiştirmecelerle hedef kitle o kadar güçlü algılar. Sosyal psikolojide ki pekiştireç etkisi burada kendine yer edinir. Mesajın açık uçlu ve yorumlanabilir çoğaltımı kitleler üzerinde etkisini artırabileceği gibi kitleleri de bir arada tutar. Bu örneği en güzel güzel şekilde dile getiren Bilge Lider Sayın Devlet Bahçeli Bey olmuştur.

BOP’LU VE BİP’Lİ ORTA DOĞU

BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) veya BİP (Büyük İsrail Projesi) şeklinde tanımlanan planın ana stratejik noktası olan Irak’ta ki dağılma, tsunami gibi bölge ülkelerinden Filisitin’i bitiren şimdilerde Suriye’ye yayılan bu zihniyet karşısına çıkan her şeyi ezip geçecek mi?

İsrail, kurulmasını istediği Kürt Devleti’ni, “Orta İsrail” hayaliyle mi destekleyecek?

Yahudiler’in 11. Kayıp Kabile’si Kürt Yahudileri mi olacak?

Kürt kardeşlerimizin, Ortadoğu'daki dengelerde kendilerine biçilen rolden haberleri var mı? Müslüman Arap Denizi'nde tek başına kalmak istemeyen İsrail, neden Suriye’yi bir an önce egale etmek istiyor? 

Irak’ı bitiren Filisitin’i can çekişir halde bırakan şimdilerde Suriye’ye yayılan bu zihniyet; 11. Kayıp kardeşimiz diyerek şimdilerde bölge Kürtlerine mi göz kırpılıyor? BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) veya BİP (Büyük İsrail Projesi) şeklinde tanımlanan planın tamamlanması için İran ve Türkiye kalmıştır. 

Böylesi bir ortamı önceden sezen Sayın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa, Türk değildir; Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir” diyerek Türklerle Kürtlerin “ortak düşman ve ortak tehlike karşısında bulunduklarını” ve “Türklerin ve Kürtlerin birbirini sevmesi, her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır.” Sözlerini söylemiştir. Bu sözler öylesine, laf olsun diye söylenmiş sözler değildir. 

Sayın Devlet Bahçeli, Meclis Grup Toplantısı’nda “MHP, dün söylediklerini bugün tekzip edecek zaaf emaresi göstermeden, milli birlik ve kardeşliğin müdafaasından yanadır” diyerek tekrar üzerine basa basa: “Değil elimizi, gövdemizi sıra dağların altına koyarız. Biz gelecek seçimlerin hesabını değil, gelecek nesillerin hesabı içindeyiz.” “Torunlarımızın aynı felakete maruz kalmasını istemiyoruz. Terörün bitmesi milli ülküdür. Vatan tehdit altındayken oy düşünmeyiz. Kürt kardeşlerimizle kucaklaşıyoruz. Kara kampanya sahipleri ise sorunlardan besleniyor. Terör bitecek bölücülük tasfiye edilecektir.” Sözleriyle gelecekte ülkemizi nasıl bir felaketin beklediğinin önceden farkına varmış ve önlem alınması için bu ve benzeri cümleleri söylemiştir.

Şimdi Ortadoğu’da yaşanan gizli savaşların amaçlarını, sonuçlarını ve sıranın orta doğuda hangi etnik grubu kullanarak sıranın kimlere geldiğini daha iyi anlayacaksınız.

 “KRAL ÇIPLAK” DESEM Mİ?

Hemen herkes tarafından bilinen “kral çıplak” hikâyesinde “problem kralın çıplak olması mı yoksa krala çıplak olduğunu söylemek mi?” Bu durum kral ve hakikat tarafının bakış açısına göre değişir. Eğer kral tarafından bakarsak kralın çıplak olduğunu söylemek problem ama hakikat tarafından bakarsak da kralın çıplak olması problemdir.

Gelecekte kurulacağı açıklanan İsrail Devleti sınırlarının Nil’den, Fırat’a kadar uzanacağı belirtilerek, bu devletin Büyük İsrail olacağı artık iddia olmaktan çıkmıştır. Bu sadece mego ideal olamaz. Sadece dini inançları gereği diye olamaz. Bu döngü böyle değil! Bunu herkes biliyor. Ama kimse bu bakış açısıyla dile getirmiyor, getiremiyor…

GÜÇ ARTIK SAVUNMA SANAYİİYLE OLMUYOR! 

Gıdanın savaşlarda, uluslararası politikalarda ne kadar belirleyici olduğunu pandemi sürecinden bu yana hepimiz gördük. Bugün güvenlik politikaları kapsamında enerji bir başkası siber saldırılar, IT (veri depolama, sorgulama, kategorize etme ya da özetleme ile konuya özel sonuç üretme) çalışmaları kendi başına bir başlık. Güvenlik birimlerimiz MİT olsun askeri kurumlarımız olsun, enerji konusunda uzmanlar yetiştiriyor. Siber saldırılarla ilgili mühendisler, yazlım mühendisi uzmanlar yetiştiriyor, bünyelerinde istihdam ediyorlar. 

Peki, söyler misiniz? TARIM KONUSU HİÇ GÜNDEME GELİYOR MU? Ya da ne kadar gündeme getiriliyor?

Artık bu konunun çok farklı boyutlarıyla ülkelerin güvenlik birimlerini ilgilendirmesi gerekiyor. Dolaysıyla bununla ilgili ÜNİVERSİTELERDE KÜRSÜLERİN OLUŞTURULMASI gerekiyor.  Çünkü artık iş uluslararası politikalar nezdinde önem arz ediyor. Hatta artık “tarım mühendislerinin uluslararası dersler alması” gerekiyor.  Artık tarım her yerde! Tarımı artık geri plana atamayız, atamazsınız!

Son Söz: Yıllar geçiyor, biz aynı şeyleri konuşuyoruz, konusu aynı olan filmleri izlemeye devam ediyoruz. Çok şikâyetimiz var ama çözüm yolumuz yok! İçimizde ne orta doğuya yön verememenin hüznü var, ne de Amerika ve İsrail’e kafa tutmanın neşesi var…

Hem ülkemiz hem de ülkemiz tarım sektörü ve paydaşları olarak “Nasılsın” samimiyetsizliği ile “İyiyim” sahtekârlığı arasında bir yerdeyiz.

Çocuk, kadın ve sivillerin katledilmediği bir hafta diliyorum.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *