Tarımda 'Saman Edebiyatı'
Ülkemiz genelinde olmayan ama kısmi olarak yağış miktarında yaşanan düşüşe bağlı kuraklık riskiyle karşı karşıya kalan illerimiz var. Kuraklık denilince saman akla ilk gelenlerdendir. Saman, paketlere girince “taşınan ekonomik bir değer” hâline geldi. Saman ticareti yapılan Mardin, Urfa, Maraş, Adana illerinde sıkıntı yok gibi görünüyor. Trakya ve Marmara Bölgesi yağışını aldı. Konya-Aksaray ve Karaman sıkıntılı, nisan-mayıs yağışı alamadı. Ama bu illerde ülkemizin yonca deposu, silajlık mısırın en çok ekildiği yerler. Ayrıca paketlenmiş küspe üretiminin en çok yapıldığı yerlerdir.
Bir de illerimizin kendi aralarında üretim ve satış dengesi vardır. Ardahan çayırını Trabzon’a satar, Şanlıurfa ve Diyarbakır’dan saman satın alır. Bursa ile Balıkesir, Yozgat-Sorgun ile Samsun, Trabzon gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Genel olarak iller arasında ihtiyaçlar dengesi sağlanıyor.
Ne yazık ki ülkemizde söz konusu tarım olunca, çiftçi olunca o kadar rahat konuşuyor ve istediğimiz gibi mesnetsiz yorumlar yapabiliyoruz. Bazı bölgelerimizde il bazında hasat sezonu başladı. Diğer bölgelerimizde ise girilmesine az bir zaman kaldı. Şimdiden “saman lobisinin ekmeğine yağ sürülmeye başlandı” maalesef. “Tarladan buğday değil saman çıkacak!”, “ Saman fiyatlarında artış bekleniyor!” gibi cümlelerle algı yapılıyor.
Şimdiden “saman edebiyatını” yoğunlaştırmanın ve siyasi rant sağlamak amacıyla, “çiftçi borç batağında”, “kuraklık samanı da vuracak!”, “tarım bitti” vs. söylemlerle manipülasyon peşinde koşturmanın hiçbir anlamı yok!
Klavye silahşorlarının, bir kısım medya mensuplarının yalan yanlış haber yapmaya, söylenenleri cımbızla çekmeye, çiftçinin, üreticinin, besicinin moralini bozmaya, “saman üzerinden kimsenin spekülasyon yapmaya hakkı yok!”
Köylerde nüfus azaldı, tarımdan insanlar çekildi. Şehirlere göç oldu deniliyor ya, giderken insanlar tarlasını da sırtında götürmüyor. Başka bir çiftçi giden kişinin tarlasını ekiyor, üretim devam ediyor. Yani saman üretimine devam! Köylerde hayvan azaldı, sürüler kalmadı diyorsunuz ya, hayvan varlığımız azaldı ise bu samanlar nerede? Artması lazım! Ülkemizin yıllık saman üretimi ortalama 25 milyon ton civarında iken, hayvancılıkta yaklaşık olarak 15 milyon ton saman tüketiliyor. Geri kalan miktar, kâğıt endüstrisi, mantar yetiştiriciliği ve hayvan altlığı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla “tarımı iyi okumak gerekir.”
Saman fiyatları hasatın tam olarak başlamadığı dönemde: Adana 550-600 TL/ton, Yozgat’ta 600-650 TL/ton, Van’da 900-1000 TL/ton, Kahramanmaraş 750-800 TL/ton, Ardahan’da 1100-1200 TL/ton, saman lobisi işbaşı yaptı.
Ülkemiz “samana bağımlı değil”, “bizim samanımız bize yeter!” Bu işi bilen hayvan yetiştiricilerimiz önlemini alıyor. Reygras otu (süt otu), sorgum (sudan türü) ekmeye başladı. Diğer taraftan 2. ürün olarak silajlık mısır ekimi yapıyor.
Her şeyi kendin üreteceksin diye bir olay olamaz. Başta iklim buna müsaade etmez, ekonomiklik gibi vs. etmenler de vardır. “Ülkemizin saman ithal etme gibi bir utancı yoktur!” Saman ithal etmek suçmuş gibi bir hava yaratılıyor. Kuraklık olursa, herhangi bir doğa olayları olursa neden olmasın? Ülkemize yakın ülkelerden saman gelmesi, gayet normaldir.
Ülkemizde aldığı süt parasının % 65-70 ini sadece konsantre yem için ödeyen silaj ve kaba yemlerin önemini bilmeyen ve bu nedenle de para kazanamayan yetiştiricilerimiz var. Dolayısıyla “hayvancılığımızın kaba yem sorunu var!”
Tarımda sahada olmadan masa başında durum tespiti, analiz ve öneri yapamazsanız. Olmaz! Ancak çok kısa ömürlü spekülasyon yaparsınız, polemik konusu oluşturursunuz. Muhalefet olarak, siyasi rant sağlamak amacıyla, çiftçinin yanındaymış gibi yapmayı da bırakın! Çiftçinin yanında değilsiniz! Solunda değilsiniz! Sağında değilsiniz! Önünde değilsiniz! Hele arkasında hiç değilsiniz?
“Şeytanla ortak buğday eken, samanını alır!”
Ne kooperatifler, ne ziraat odaları, ne de çiftçiye destek olacağı düşünülerek kurulan birlikler, STK’lar çiftçinin yanında değiller maalesef! Üstelik bunların hepsini çiftçi besliyor. Âdeta bütün tarım sektörü çiftçinin sırtında! Tohum, ilaç, yem, gübre, tarım makineleri, traktör bayileri çiftçiyi bekliyor. Bu durumla ilgili aklıma baba ve çocukları misali geliyor. Bir baba 3 çocuğuna tek başına bakıyor, okutuyor, büyütüyor. Çocuklar büyüyüp, baba bakıma muhtaç olduğunda yetiştirdiği 3 çocuk bir babaya, anneye bakamıyor. Bakım evine bırakıyor. Bütün bu sektörleri çiftçi besliyor, büyütüyor. İçlerinden bir sektör çıkıp da çiftinin yanındayız diyemiyor, destek olamıyor maalesef. “Ortağınız, paydaşınız kurnaz olursa elinize bir şey geçmez!” Bugün çiftçinin içinde bulunduğu durum budur!
Hobi bahçelerine sattığı tarlasında; asgari ücret, artı SSK, artı yol, artı yemekle bekçi durup sonra isyan edenlere inat: Yakıp kavuran güneşin altında, gerekirse borçlanarak ekip, biçip ürün yetiştirmeye çalışan, üretime devam eden çiftçilerimize selam olsun!
Son söz: Ne darılacak kadar güvenin, ne de gönül koyacak kadar sevin insanları, içinde bulunduğunuz sektörü, paydaşları…