Alman şirketin Karabağ’daki ekolojik terörü
2. Karabağ Savaşı’nda yenilen Ermenistan bir süre daha bu mağlubiyetin hazımsızlığını yaşayacak gibi görünüyor. Kovulduğu yerleri yakıp yıkması, eline geçen her şeyi çalarak yanında götürmesi, Rusya barış güçlerine güvenerek ateşkesi zaman zaman bozması Ermenistan’ın hazımsızlığının göstergeleri. Anlaşılan, bölgeye tam olarak barışın gelmesi için komşunun saldırganlığından vazgeçmesi gerekmektedir. Aslında buna en çok Ermenistan’ın ihtiyacı var. Fakat nedense ekstremist zihniyet aç halkın duygularına karşı baskın çıkmaktadır.
Terörün her türlüsünü denemekten vazgeçmeyen Ermenistan, zaman zaman ekolojik terör yapmaktan da kendisini alıkoyamıyor. Hâlbuki ekolojik dengenin bozulması sadece bölgenin zararına değil tüm ekolojik dengenin etkilenmesine sebep yaratmaktadır. Ormanları yakmakla, nehirleri zehirlemekle, değerli ağaçları toplu hâlde kesmekle çevre terörü estirilmektedir. Şimdiki hedefleri ise benim de doğduğum topraklardan akan güzel nehir Okçuçay Nehri’dir. O bölgenin insanları için Okçuçay sadece bir nehir değildir, aynı zamanda kültürü ve edebiyatı da etkileyen bu nehir, Araz Çayı’nın kardeşi, işgalden sonra ‘hasret’, işgalden sonra ‘kavuşmak’ şiirlerini süsleyen kafiyedir Okçuçay.
Ermenistan'a bağlı olan Kafan ve Kacaran (eski Türk toprakları) madencilik atıklarıyla son derece kirlenmiş olan Okçuçay’ı endüstriyel atıklarla daha da zehirlemektedirler. Bu sular arıtılmadan doğrudan nehre boşaltıldığından ve kirlilik seviyesi normalden çok daha yüksek olduğundan onun su kaynaklarının Azerbaycan topraklarında kullanılması uygun görülmemektedir. Bu ise insan sağlığı için ölümcül, sudan beslenen tüm hayvan ve bitki florası da dâhil olmak üzere, doğanın diğer canlıları için genetik yıkım demektir.
Okçuçay, Güney Kafkasya'nın ikinci büyük nehri olan Araz Nehri’ne aktığı için nehirdeki kirlilik seviyesi Araz Nehri’ni de etkilemektedir.
Azerbaycan’ın ekilebilir arazisinin sulanmasında çok önemli rol oynayan bu nehirlerin kullanımı su kalitesinde meydana gelen ciddi düşüş nedeniyle son derece tehlikeli duruma gelmiştir.
“Azerbaycan’ın resmi kaynaklarından alınan bilgilere göre, nehir suyu ve dip çökellerin analizi, Azerbaycan Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine Almanya’nın uluslararası düzeyde akredite edilmiş SGS laboratuvarında gerçekleştirilmiştir. Okçuçay Nehri’nden alınan su örneklerinin test sonuçları, yüzey sularında yüksek düzeyde ağır metaller, özellikle demir, bakır, manganez, molibden, çinko, krom, nikel ve diğerlerinin yüksek içeriğini ortaya çıkarmış, hatta çökel örneklerinde tehlikeli maddelerin konsantrasyonunun normdan çok daha fazla olduğu ve nehrin kirlilik seviyesinin kritik olduğu tespit edilmiştir.”
İşin garip tarafı, bu doğa katliamını gözler önüne seren Almanya’nın uluslararası bir laboratuvarı olduğu gibi durumu bu hâle getiren de yine bir Alman şirketidir. Zengezur bakır-molibden fabrikasının hisselerinin çoğunun Alman CRONIMET Mining AG (%60) şirketine ait olduğu bilinmektedir. Kısaca CRONIMET’in yaptıklarını özetlersek:
- Şirket bölgede uluslararası standartları karşılamayan geniş bir alanda ekolojik bir felaket yaratmış,
- Okçuçay’a dökülen atık su, maden atıklarının boşaltılması, nehrin suyunun doğal bileşimini tamamen değiştirerek kullanılamaz hâle getirmiş,
- Hazar Denizi havzasında nehirler dahi dünyanın hiçbir yerinde bulunamayan balık türlerini tehlikeye sokmuş ve denizdeki canlı floraya yaratmış olduğu tehlikenin düzeyi artmıştır.
Okçuçay’ın yok edilmesi çevresel terörizm eylemidir ve Ermenistan hükümeti ve Alman “CRONIMET” şirketi uluslararası hukuka eşit seviyede sorumluluk taşımalıdır. Bu bağlamda her iki tarafın Okçuçay’a olan düşmanca tavrı doğaya karşı maksatlı bir soykırım olarak görülmeli, Ermenistan hükümetinden ve Almanya’nın “CRONIMET Mining AG” firmasından tatlı su kaynaklarının korunması için uluslararası sözleşmelere uyulması talep edilmelidir. Ermenistan hükümetinin ve Almanya’nın “CRONIMET Mining AG” şirketinin Okçuçay’a karşı işlediği ekolojik terör görmezden gelinemez. Yapılan bu ekolojik terör bir an önce durdurulmazsa geleceğimiz için güzel şeyler düşünmemiz anlamsız ve yararsız olacaktır.
Not: Bilgi ve veriler Azerbaycan Devlet Diaspora Komitesi ve Azerbaycan Cumhuriyeti Ekoloji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından alınmıştır.