Muhalefetten millete kanlı bir oyun daveti: SQUID GAME!
İnsanların favori etkinliği, konfor alanlarından, birilerinin dramına seyirci olmak. Sokakta bir kavga çıktığında, cinayet işlendiğinde yani herhangi bir trajik olay etrafında insanlar tarafından oluşturulan halkalar tam olarak bu yüzden… Aynı şekilde gündüz kuşaklarında yayınlanan ahlak dışı olaylar, çarpık ilişkiler ve akıllara durgunluk veren cinayetlerin seyirci oranlarının yüksek oluşu da tamamen bu hobimizle alakalı bir durum. İnsanlar ilginç bir şekilde birilerinin dramını izlemekten keyif alıyor. Elbette ki dizi-film sektöründe de bunun yansımasını görüyoruz. Son olarak “Squid Game” adlı Güney Kore yapımı Netflix dizisinin bir ayda gösterdiği izlenme oranının yüksekliği, bu tezi tekrar tekrar doğruluyor.
Nedir bu popüler kültürün en güncel sembolü haline gelen Squid Game..? Türkçe meali bir çocuk oyunu olan “Kalamar Oyunu”. İnsanların psikolojik yatkınlığını ve toplumun yapısını çok iyi tahlil ederek ortaya konmuş bir dizi. Bu sebeple çekim kuvveti oldukça yüksek. Dizide popüler kültürün araçları da etki uyandıracak bir şekilde kullanılmış. Popüler kültürün yayılım formülü uygulanmış yani kostümler, semboller ve replikler diziyi dikkat çekici hale getiriyor ve kitle yayılımını hızlandırıyor. Aynı zamanda popüler dizilere de atıfta bulunuluyor ve bu da dizinin, sektöre yüksek bir platformdan girişini sağlıyor. Algılara olta atan popüler kültür; basit bir algoritma ile herhangi bir şeyi kitlelere yayabiliyor, bir anda herkesin ilgisini odaklayabiliyor ta ki yeni bir şeye kadar. Bir şey, herhangi bir şey, ne olduğu, ne anlattığı, neyi talan ettiği, neye yönelttiği vesaire hiç önemli değil. İşte Squid Game dizisi de öyle bir şey.
Dizi, çocuk oyunlarının masumiyetini, kumara çevirerek kanlı bir oyun haline getiriyor. Bu yönüyle masumiyetin çocuklukta kaldığını vurguluyor. Ancak izleyici kitlesindeki çocuklar için bu geçerli olmayabilir. Bir çizgi film olan “Pokemon”u izleyip kendini bir pokemon sanan ve camlardan atlayan çocukları da gördük, bunlar sanalın gerçekliğe yansımasıydı. Haliyle Squid Game’in de çocukları büyük ölçüde etkileyebileceğini söyleyebiliriz tabi bu etkileyiş pokemon kadar masum olmayacaktır. Tekrar dizi konusuna gelirsek, dizi, kapitalist sistemi güçlü bir şekilde eleştiriyor ancak sunduğu çözüm önerisi öldürücü bir etkiye sahip.
“Sistem içerisinde yaşamak istiyorsan, ÖLDÜR!” mesajı veriliyor.
Apaçık bir şekilde, insani değerlere savaş açmış bir dizi ve izleyicisini de bu savaşın bir parçası haline getiriyor. Okuduğumuz bir kitap, izlediğimiz bir dizi veya film empati yeteneğini arttırır. Okuyucu/izleyici bir anda kendini karakterlerle özdeşleştirir ve karakterin mücadelesini kendi mücadelesi olarak algılar. Squid Game dizisinin konu edindiği ekonomik sıkıntılar da, salgın sürecinin popüler sıkıntılarından biri olduğu için izleyiciyi kolayca kendine çekiyor. İzleyiciler karakterlerin kazanma hırslarını kendilerinde hissediyor ve bir anda kazanmak için her şeyin mübah olduğu bir algı ile yüzleşiyorlar!
***Dizi, izleyiciyi oyuncular üzerinden yakalamaya çalışıyor ancak büyük resme baktığımızda, izleyiciler oyun kurucular ile aynı koltukta oturuyor; konfor alanlarından, birilerinin hayatı pahasına verdiği mücadeleyi izlemek ve keyif almak. Öyle ki bir de bunu popülerleştirmek…***
Toplumun bunu bilinçsizce yaygınlaştırması bir açıdan kabul edilebilir. Ancak yöneticilerin rant sağlamak adına bu kanlı oyunun bir parçası olması pek kabul edilir bir şey değil. Bazı partilerin, partililerin ve İstanbul Belediye Başkanlığını iktidarın altın yolu sanan Ekrem İmamoğlu’nun popülariteyi yakalayabilmek adına Squid Game dizisi üzerinden siyaset yapması aslında bir vasıfsızlık ilanı… Yıkıcı bir insani erozyon olarak hızla zihinlerde yayılan bu diziyi, talip oldukları yönetimde yapıcı olmak vaadi verirken kullanıyorlar. Dizinin sembolleri, muhalefetin güncel sembolleri haline gelmiş. Ya diziyi izlememişleri ya izleyip anlamamışlar ya da niyetlerini bu kadar açık edecek kadar cesurlar. Onlar için dizinin sistemi eleştiriyor olması yeterli. Çünkü sadece eleştiri üzerine odaklanmış bir siyaset güdüyorlar. Dikkat ederseniz eleştiri nihayetinde bir çözüm önerileri hiçbir zaman yok. Doğru-yanlış, iyi-kötü ayırt etmeksizin sadece eleştiriyorlar tabi bu da eleştirilerini samimiyetsiz ve hükümsüz kılıyor. Ve de milleti sağlıklı bir şekilde yönetmek için muhalefet etmek yerine, bencil bir hırs ile sadece iktidar için muhalefet ettiklerini gösteriyor. Bu açıdan, o çok içselleştirerek kullandıkları Squid Game dizisi ile örtüşüyorlar. Squid Game dizisinin argümanlarını kullanan muhalefet, aslında nasıl bir yönetim vaat ettiğini gösteriyor.
*Squid Game dizisi eleştirdiği sistem içerisinde insanları boğmayı çözüm önerisi olarak sunuyor. Dizide; sistemi eleştirenlerle, o kanlı oyunu kuranlar ve “Oyunu oy çokluğu ile sonlandırabilirsiniz.” diyenler aynı kişiler… Ve ne tesadüftür ki “Adalet, hak, eşitlik” diyerek bunu yapıyorlar. Bizim muhalefet de Squid Game argümanlarını kullanıyor… “Oy Çokluğu ile oyunu sonlandırabilirsiniz” diyor yani oyunu kuran biziz diyorlar! Zaten muhalefet, teröre ve teröriste olan sempatisi ve de HDPKK ile kurduğu Millet(!) ittifakı ile kanlı oyunlara olan ilgisini gösteriyordu. Öyleyse..? Arif olan anlar…
Kültürel, köklü, milli ve insani değerleri bir kenara itiyorlar. Popüler kültürün bir parçası haline gelerek, popülerleşmeyi ve oy kazanmayı umuyorlar. Ama unuttukları bir şey var ki popüler kültür kalıcı değildir, anlık parlar ve söner, akılda da kalmaz, silinir gider.