Alsancak'ta öylesine maç
Galatasaray başkanı ister Eşref Hamamcıoğlu, ister Metin Öztürk olsun, mazbatasını aldığı dakikada Domenec Torrent’i göndermeli. Gelenin önemi yok. Çünkü kim gelirse gelsin takıma İspanyol hocadan daha fazla yarar sağlar. En azından yönetim devreye girer, hedefsiz sezonda, genç oyuncuları ‘sahada’ görmek ister. İlla, Burak Elmas- Fatih Terim organizasyonu ‘gençlik hamlesi’ ürünlerini oynatmak da gerekmez, alt yapıdan iki isimsiz genç bile takıma artı sağlar.
Maça hala Babel’le, Gomis’le başlayıp, Arda’yı hamle oyuncusu olarak kadroya alan Torrent’in, bugüne de yarına da katkı sağlamak gibi bir isteği yok. Şu kadarını bile düşünmekten aciz Katalan hoca, eğrisi doğrusuna denk gelip kalsa, bu oynattıkları zaten yok. Gençleri oynatsa, onlarla bir şeyler yapsa hem takımı hem de kendini yarına hazırlasa, daha iyi olmaz mıydı?
Yıllar sonra yeniden döndüğü lige bomba gibi başladı Altay. Sonra bir yerde denge bozuldu. İşler tersine döndü. Futbolcu kalitesi iyi, derinliği eksik olunca, çözümsüz kaldı. Stadına ismi verilen efsane hocası gitti. Mert Nobre, Serkan Özbalta denedi. Olmadı. Sinan Kaloğlu geldi. O da son haftalarda olduğu gibi ‘umut’ dedi, ‘son şans’ dedi, sürdü takımını sahaya. Ligin kısalan boyu ve fikstür ayaklardaki pranga gibiydi.
Galatasaray daha fazla kaleyi buldu. İkinci yarı Altay biraz daha hareketliydi.
Oyuncular arasında yaşanan fair play gerilimi oyuna azıcık canlılık, tempo getirdiyse de fazla sürmedi. Ve maç izleyenlere ve takımlara ‘futbol adına’ bir şeyler katmadan oynandı, bitti.