Kazanmak için ‘Gönül’ gerek
Ricardo Quaresma ve Burak Yılmaz’ın cezalı olduğu maçta, Şenol Güneş santraforda Güven Yalçın’a güvendi. Onun dışında yeni transferleri Shiji Kagawa ve genç Muhayer Oktay kulübedeydi. Domagoj Vida’nın cezasının bitmesiyle savunmasını yeni transfer İsimat Mirinli haline döndüren Güneş, Medel’in yerine Attiba Hutchinson’u tercih etmişti. Deplasmanda Bursaspor’u yendikten sonra, dört haftadır galibiyet alamayan, bırakın kazanmayı gol atamayan Antalyaspor, ilk yarıda deplasmanda yendiği rakibini, bu kez evinde yenmek için sahaya çıkmıştı. Maç başladığında Beşiktaş ezberlediğini oynamak istedi, ancak, karşısında dirençli bir savunma kurgusu buldu. Ev sahibi takım, savunmaya orta alandan başlayarak, rakibinin pas bağlantısını kesmeye çalışıyordu. Bunda da başarılı oldu. Orta alandaki karşılıklı direnç, gol pozisyonu olmasa bile mücadele açısından izlenir bir maç çıkarttı ortaya. Gol duran toplara ya da rakibin yapacağı dikkatsizliklere kaldı. Gökhan Gönül’ün, Lens’ten gelen kayıp bir topa yaptığı atak, kaleci Boffin’in gereksiz çıkışı beklenen hataydı. Bülent Yıldırım, penaltıyı acele etmeden, VAR haberiyle verdi. Adem Ljajic, kullandı. Boffin hatasını telafi edecekti ki, Güven Yalçın Boffin’in çeldiği topu ağlara gönderdi. Hakem Yıldırım, penaltıyı tekrarlattı. Adem Ljajic bu kez çıkartılmaz noktaya vurdu. Gökhan Gönül’ün taktik dışı atağı, futbol sahalarında ders olacak örneklerin yaşanmasını ve Beşiktaş’ın öne geçmesini sağladı. Sonrasında gol kısırlığı yaşayan Antalyaspor, sıkıntılı bir sürece girdi. Beşiktaş da, fırsatı kaçırmadı.
Takımın son dönem golcüsü Dorukhan Toköz yine boş geçmedi. Adem Ljajic’in “Hagi’vari” serbest vuruşunda maçın başında kendini topun önüne atarak, rakibin golünü engelleyen Attiba, farkı arttırdı. İkinci yarının başında Süleyman Doukara’nın attığı gol, maça heyecan ve gerilimi getirdi. Gol hasreti biten ev sahibi ‘neden olmasın?’ ataklarına başlarken, Beşiktaş da, ‘fişi çekmek’ için koştu. Tempolu, heyecanlı, gerilimli ilerleyen maç, futbolun heyecanına sahne oldu. Son sözü ‘eğitimci’ Şenol Güneş’e ayıralım… Teknik Direktör olarak kendini kanıtlayan, artık yalnızca ‘Milli Takım’ hedefi çizen Güneş, gider mi, gitmez mi bilinmez, lakin gidecekse de Türk Futboluna Güven Yalçın’ı kazandırmalı. Güneş, kumaşı çok iyi olan Güven’in, “saçıyla başıyla oynayan” kayıp bir yetenek olmasını engellemek için, gereğini yapmalıdır. Ve maçın son sözü de ‘Gökhan Gönül’e ayıralım. Bu kadar kolay kazanıldığı sanılan maç, eğer Gökhan Gönül’ün o ‘inatçı’ atağı olmasaydı, biraz zor biterdi. Gökhan, yaptığı atakla, kazanmak için her zaman taktik değil, “Gönül” de gerekli dedi