18 Ekim 2024
weather
12°
Twitter
Facebook
Instagram

Hoşgörü ve muhabbet fırsatı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Sayın Cumhurbaşkanının Fazıl Say’ın konserine gitmesi, çok olumlu bir gelişmedir. Bunu başka yerlere çekmek, bir üstünlük veya aşağılanma gerekçesi yapmak normalleşmenin sağlanması adına yakalanmış bir fırsatın da heba edilmesi sonucunu doğuracaktır.

Türkiye zilletin özel gayreti ile bir kutuplaşma ve kamplaşmanın girdabındadır. Bu sürdürülemez bir durumdur ve mutlaka normalleşmenin sağlanması, tansiyonun düşürülmesi gerekmektedir.Önüne gelen her şeye, önünü arkasını düşünmeden, “istemezük” diyerek itiraz eden, yapıcı hiçbir şey ortaya koyamayan, ülkenin en temel meselelerinde dahi ayrışan, FETÖ ve PKK gibi bölücü unsurların sözcülüğünü ve savunuculuğunu yapmakta büyük bir gayret, üstün bir maharet gösteren bir anlayışla karşı karşıyayız. Ne yazık ki, bu anlayış sadece zilleti oluşturan siyasi partilerle sınırlı değil, bunların bir de izdüşümü olan gruplar var.

AKPINAR VE GEZEN ÖRNEĞİ

Özellikle sanat camiası içinden zaman zaman çok vahim, çok düşündürücü değerlendirmelerin geldiğini, toplum değerleriyle, ülke gerçekleriyle hiç örtüşmeyen sözler söylendiğini ve daha da önemlisi bunların değişmez doğrular olarak dayatıldığını üzülerek görüyoruz. Bunun son örneğini Metin Akpınar ve Müjdat Gezen oluşturmuştur. Katıldıkları televizyon programında, biraz da katılımcıların, sunucu ve seçilmiş seyirci grubunun tazyiki ile çok vahim aç açıklamalarda bulunmuş, hadlerini aşmışlardır. Metin Akpınar’ın darbecileri haklı çıkaracak, millet iradesiyle seçilmiş olanlara yönelik tehditkar sözleri çok yaralayıcıdır. Günlerce bu mesele tartışıldı. Akpınar ve Gezen için soruşturmalar başlatıldı. Türkiye’nin seçkin sanatçılarının bu durumlara düşmesi elbette çok üzücüdür. Nitekim, hiç hoş olmayan sonuçlar ortaya çıktı. Mesele başka yerlere çekildi. Oysa, sayın Bahçeli’nin çağrısına uyularak bir düzeltme, bir özür beyanında bulunulsaydı, bu mesele bu kadar uzamazdı ve yeni gerginliklere meydan verilmezdi.

SANATÇI AYKIRI OLMAK ZORUNDA MI?

Millet iradesi karşısında çaresiz kalanlar, meseleye fikir ve düşünce özgürlüğü, sanatçı aykırılığı olarak yaklaşarak, hakaret ve aşağılamalarına bir zemin kazandırmaya, bir haklılık oluşturmaya çalışıyorlar. Fikir ve düşünce özgürlüğüne kimsenin bir itirazı yok. Ama fikir özgürlüğünü ihanet etme ayrıcalığı, küfretme hakkı gibi anlar ve değerlendirirseniz, iş karışır. Mesele tam da buradan çıkıyor. Dünyanın neresinde meclis kürsüsünden bir bölücü terör örgütünün propagandasının yapılmasına, eli kanlı bir çocuk katilinin övülmesine fikir özgürlüğü denilerek müsaade edilir?Bizde bu yapılmıştır. Sanatçının aykırı fikirleri olabilir. Ama sanatçı olabilmek için aykırı bakmak, aykırı düşünmek, aykırı konuşmak şart mıdır? Aykırı düşünmeyenler, dünya çapında eserler üretseler de sanatçı olamazlar mı? Sanatçı ülkenin birliğine, toplumun değerlerine her zaman ters düşmek zorunda mıdır? Aykırı olma Ahakkı, küfretme, hakaret etme, hatta ihanet etme hakkı da veriyor mu? Bu sorulara dürüst ve namuslu şekilde cevap verilmelidir. Bizde sanatçı aykırılığı adına, ihanet edenlerin korunduğunu, kollandığını içimiz sızlayarak gördük. Ahmet Kaya denilen adamın yaptıkları ve sonrasında yaşananlar bunun en çarpıcı örneğidir.

ÇOK OLUMLU BİR GELİŞME

Fazıl Say bu ülkenin önemli bir sanatçısıdır. Buna bir diyeceğimiz yok. Ancak daha önce yaptığı açıklamaları ne anlarız, ne dinleriz, ne de kabul ederiz. Bu ayrı bir konudur. Gelinen noktada bir başka ortam oluşmuş ve sayın Cumhurbaşkanı Fazıl Say’ın konserine gitmiştir. Bu çok olumlu, çok isabetli, çok yerinde bir gelişmedir.  Bunu başka yerlere çekmek, sulandırmak, bir üstünlük veya tersine aşağılanma gerekçesi yapmak kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi, kutuplaşmanın azaltılması, normalleşmenin sağlanması adına yakalanmış bir fırsatın da heba edilmesi sonucunu doğuracaktır. Varlığı ve devamı germek, çatıştırmak ve yok etmeye bağlı olanlar, ne yazık ki, bu konuda da hemen harekete geçmişlerdir. Birde hiç utanmadan çıkıp kutuplaşmadan bahsediyor ve üste çıkmaya çalışıyorlar.

HOŞGÖRÜ VE MUHABBET

Sayın Bahçeli, ortaya çıkan bu normalleşme fırsatının iyi değerlendirilmesi için bir çağrı yapmıştır. Meseleyi başka yerlere çekmek yerine, bu çağrıyı dikkate almak ve gereğini yapmak, çok daha faydalı olacaktır. Sayın Bahçeli’nin, “Sanatın siyasetteki sertlikleri yumuşatacağı, hoşgörü ve muhabbet bağlarını güçlendireceği kanaati” Türk milletinin ortak kanaatidir. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanının Fazıl Say'ı Cumhurbaşkanlığı Külliyesine davet etmesi gerçekten de çok yerindedir ve anlamlıdır. Yine sayın Bahçeli’nin, “Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Tuluyhan Uğurlu'yu da Cumhurbaşkanlığı Külliyesine davet edip Türk Senfonisi'ni, bir diğer adıyla Büyük Türkiye Senfonisi'ni dinleyip dinletirse çok anlamlı, çok değerli, çok isabetli olur inancındayım"  temennisi ve tavsiyesi yerine getirilirse, bu fırsat çok daha ileri taşınmış olur.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *