Dolmabahçe ruhu bozulmasın
Türk futbolunda “dostlar alışverişte görsün” durumundan öte ciddi gelişmeler oluyor. En azından buna inanıyoruz. Geçen yıl yaşananlardan sonra bıçak kemiğe dayanmış ve söylem değil eylem için bile geç kalmıştık. Dolmabahçe’deki sıcak dostluk mesajları böyle algılanmalı. Bunun adımı 7 Ekim Riva buluşmasında atıldı. O gün Riva’da TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun ev sahipliğinde Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan ve Beşiktaş Başkanı Hasan Arat’ın katılımıyla yapılan zirvede önemli sözler verildi. Riva kararlarının temelinde, “Bir gün rakip, her gün ortak” ruhu var. Hedef futbolun en başta şiddet körükleyicisi değil, dostluk köprüsü olması ve bu anlayışa sadakat çok kritik. 1-2 istisna olsa da bu ılımlı rüzgârının hiç dinmemesi gerek. Ve şifre ne olursa olsun Dolmabahçe ruhu bozulmasın!
ANAHTAR İRADE
Nitekim sıralı yemekler ve 5’li TV programını içeren 7 Ekim mutabakatı milli ara sonrası testlerden geçecek. Fikstür yoğun, maçlar çetin. 28 Ekim’de Galatasaray-Beşiktaş, 3 Kasım’da Trabzonspor-Fenerbahçe derbileri var. Son 25-30 yıla bakınca bir hakem kararı, 1-2 verilen-verilmeyen cezayla köprülerin atıldığı malum. Bunun ülke futboluna gram faydası olmadı. Bunu herkes tecrübe etti. Hakem hatalarına tüm dünya gibi sadece “İnsani” gözle bakılmalı, sakız gibi çiğneme dönemi bitmeli. Hatalı kararları köpürten bir mekanizma var ve bunu hakemler iyi maç yöneterek çökertmeli. 18 Temmuz’da TFF Başkanı seçilirken İbrahim Hacıosmanoğlu’nun sihirli çözümü “İrade” idi. Türk futbolunun huzur anahtarı belli. O da; gerek TFF, gerek kulüp başkanlarının dostluk için irade göstermesi.
DİL YUTMAK
Ali Koç, 26 Eylül’deki TFF-Kulüpler Birliği toplantısı sonrası “Küçük dilimizi yuttuk” açıklamasıyla kamuoyunda ciddi bir merak uyandırmıştı. TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nu bir TV programında izlerken büyük dilini yutmuş insanlar olabilir. Hacıosmanoğlu’nun kendine özgü mizacı, yaklaşımları, sert ve kararlı açıklamalarıyla farklı bir TFF başkanı profili olduğu aşikar. Politik değil fazla şeffaftı. Amir kurumun başkanı olarak özellikle kulüplerle ilgili ifadelerini meydan okuma olarak kullanmak isteyenler olacaktır. Bu durum Riva mutabakatına nasıl etki eder, zaman gösterir. Polemikler, polemikçilerin işi ama ben yabancı serbestiyeti, hakem projesi, birer gruplu 2 ve 3. lig yapılanmasını çok önemsiyorum.
TÜRK GİBİ
Karadağ ve İzlanda maçlarında sergilediğimiz futboldan sonra A Milli Takım’ın, Süper Lig’in çok önünde olduğu hissine kapılmamak imkansız. Gerçekten dünya varmış. Türkiye gibi oynayınca işler ne güzel oluyor. Güzel oyunun birleştirici gücü. Bunun için Vincenzo Montella’ya saygı göstermemiz gerek. EURO 2024’teki Portekiz ve Uluslar Ligi’ndeki, Galler maçlarında defansif oyun nedeniyle “İstenmeyen adam” ilan ettik. Ama o da inatçı değil ve çok karakterli bir takımın mimarı olma yolunda ilerliyor. 12 resmi maçta 8 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 mağlubiyet sonrasın[1]da yüzde 66.67’lik galibiyet oranıyla Milli Takım tarihinin şu an en başarılısı olan Montella, oynattığı futbol ve dokunuşları ile de farkını gösterdi. Asıl farkı içimizden biri gibi, Türk gibi olması. 24 yıl sonra Türkiye’yi, Dünya Kupası finallerine taşımak bu başarıyı taçlandırmak olacak.