31 Ekim 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram

Paşinyan ve sözcü'lerine!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Günümüzde ‘barışçıl’ söylemlerde bulunmak - özellikle dış-politik konularda - siyasetçilerin zorba politikalarını perdelemenin bir yolu olmuştur. Bilindiği gibi Ermenilerin bir takım uydurmaları dışında bir tarihi olmadığı gibi köklü bir siyasi geçmişi ve kültürleri de hiç yoktur. Son zamanlarda ise gündemlerini hareketlendiren hızlı gelişmeler yaşandı ve sokak olayları sonucu istifa eden Sarkisyan’ın zulüm tahtına Nikol Paşinyan oturdu. Ermenistan dedikleri sözde devletlerinin daimi muhalefeti makus talihini yenerek tirajını oya çevirmiş ve iktidara gelmiştir. Ortada demokratik kültürün oturduğu bir toplum olmadığından medya gücü ile sürüyü yönlendiren Nikol Paşinyan’ın sokakta aradığı ve bulduğu iktidarının sağlam temeller üzerine oturmadığı ve geleceğinin çok da parlak olmadığı konusu aşikardır.

Biz burada elbette basit bir fıkra muharriri olan Paşinyan’ın siyasi maceralarından, kulağına muhalefet ruhu üflediği ve sokağa döktüğü sürünün başına nasıl geçtiğinden bahsedecek değiliz. Garip bir şekilde, bir iç siyasi mesele olan seçimlerin propagandasını nasıl olup da dış-politik söylemlerle yürüttüğünden bahsedeceğiz. Gerçi Ermenilerin kısa tarihini bilenler için bu hiçte garip değildir. Zira tarih boyunca büyük milletler altında yoluna bakmış, abilerini kızdırmama yolunu tutmuş, gel sana devlet kuracağız diyenin ardına takılmış; ellerini ovuşturarak ihanet kollamış, kendisini besleyen arkasını döndüğünde hançerini saplamış ve işine geldiğinde ‘milleti sadıka’ olmuş bir tüccar topluluğundan bahsediyoruz.

Elbette Uluslararası İlişkiler ve diplomasi disiplinine bu kötülüğü yapamayacağımızdan, doğrusu ifade yerini bulamayacağından buna ‘denge siyaseti’ diyemiyoruz ve malumu ilan olarak tüm bu saçmalıklara ‘ayranım dökülmesin politikası’ tanımını yapıyoruz. İşte Ermenilerin ayranım dökülmesin politikası: Nikol Paşinyan geçtiğimiz günlerde nasıl bir dış politika izleyeceğini anlatırken, Rusya ile geleneksel ilişkiler (-işbirliği) içinde olduklarını, aynı zamanda AB ile ortak ve Avrupa Konseyi üyesi olduklarını söylemiştir. İran’ı kendileri için hayati bir güzergâh olarak gösteren -gerçi bu bölgelerin onlar gibi vatansızlar için oradan oraya git gel güzergâhı olduğu bilinmektedir - ve “İran ile ilişkilerimiz bizim için varlık meselesidir.” - diyen Paşinyan ayrıca; NATO ile ilişkilerin sürdüğünü lakin üye olmak niyetinde de olmadıklarını – zaten NATO ve üye ülkeler tarafından istenmiyorlardı - demiş üstüne bir de “Hiçbir etki altında değiliz.” iddiasında bulunarak doğrusu gafın daniskası dedirtmiştir.

Hayır. Çelişki, tutarsızlık, akılsızlık burada bitmiyor. Paşinyan ayrıca zalimce işkenceler ve soykırım ile işgal ve istila ettikleri Dağlık Karabağ bölgesinden bahsederken “demografik yapısını değiştirmeye ve kana doyduk, amacımıza ulaştık” dercesine; orada yaşayanların kendi kaderini tayin etme haklarını kullanmadan bu sorunun çözülmeyeceğini söyledi. Kendisine göre, Türkiye’de diplomatik ilişkilerde bu meseleyi ön koşul olarak sunmamalıymış ve hatta bu ilişkide üçüncü bir ülke olan Azerbaycan ile kendi aralarında bir meseleymiş. Hızını alamayıp gökten kemik yağması temennilerinde de bulunacaktı sanırsam…

Zaman zaman Türklere karşı açıklamalarının endazesini aşmakta olan Ermeni ermeniliğini yapar, çünkü korkutmak için havlar, ama kuyruğunun titremesinden haberi olmaz. Gelgelelim bu güzelim memlekette onların Sözcülüğünü yapanlara ne düşmekte? Anlamazlar mı ki, denizden denize “büyük Ermenistan” hülyası olan bir devlet ideolojisine sahip olan bu toplum varlığını Türk’e karşı kinle beslemektedir? Anlamazlar mı ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu da Ermenistan olarak görmektedirler? Artık bırakın bu ‘milleti sadıka’ safsatalarını. O aynı ‘milleti sadıka’ ki, batılıların gazına gelerek ekmeğini yediği millete ihanet etti. O aynı ‘milleti sadıka’ ki, Erzurum’da, Kars’ta, Iğdır’da yapmadıkları mezalim kalmadı. 1915’de Erzurum’da kadınların meme uçlarını kesen zihniyet 1992’de Hocalı’da hamile kadının karnını yardı. Dedelerinin intikam içgüdüsü soğumadan torunlarına geçti, miras gibi nesilden nesile aktarıldı bu içgüdü. Yurtdışında diplomatlarımızı şehit ettiler, dünyada en çok Türk diplomatlar katledilmiştir.

Sınırlar kapalıdır diye fazla üzülme sayın ermeni sevicileri. Sınırlar resmen kapalı olsa bile başta İstanbul, Ankara olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde kaçak ermeniler cirit atmakta. İstanbul’dan kalkan Erivan’a ulaşan otobüsler de sınırların sıkı şekilde ‘kapalı’ olmasının göstergesidir. Sen rahat ol. Ermenistan’dan gelen, bavul ticareti yapan haykanuşların güvenli bir şekilde menzile varıyorlar. Vatandaş olan Ermenilerin sahip olduğu vakıf, hastane, kiliselerin sayısı sayıca neredeyse diğer tüm etnik gruplarınkinden daha fazla. Diplomatik ve resmi ilişkilerimiz olmamasına rağmen İstanbul’un göbeğinde olan hastanede camdan ermeni bayrağı sallanabiliyor ve bunun emsalinde ise Türk bayraklarının Erivan’da defalarca yakılması ve metro duraklarında paspas gibi kullanılması ne yaman çelişkidir, hoşgörüye bak. Peki sormak isterdim sizlere, Erivan’da Türk’e ait ne bulabiliriz? Ben söyleyeyim o zaman; tahrip edilmiş tarihi abidelerimiz, ismi değiştirilmiş ve ermenileştirilmiş köylerimiz velhasıl kelam Türk yurdu olan topraklarda Türk’ten başka her şey. Bu arada Türk’te bulabiliriz. Nasıl mı? 1. Karabağ Savaşından bu yana hala da rehin bulunan Azerbaycan Türkleri. Onlarında yaşayıp yaşamadığı meçhul. Ayrıca Azerbaycan topraklarının işgali de Türk’e olan düşmanlığın bitmek bilmez tecessümüdür.

Unuttuğunuz bir şey var, Türkler bir atanın oğullarıdır. Azerbaycan ve Türkiye’yi birleştiren yalnızca komşuluk ve stratejik ortaklık değildir. Kardeşin bir yanı kanarken bu diğerinin yüreğini dağlar, ciğerini parçalar. Sen gel Türk toprağını işgal et, orada soykırım yap sonra da Türkiye’nin ilişkilerde Dağlık Karabağ’ı ön şart koşmamasını söyle. Yemezler iç ve dış Paşinyanlar!

Unutma, atalarımızın kanıyla suladığı toprağı işgalinden, Türkiye’ye karşı haksız iddialarından vazgeçmeden hiçbir sonuç elde edemezsiniz.

Ermenilerin bu verimli ülkede hiçbir hakkı yoktur. Memleketiniz sizindir, Türklerindir. Bu memleket tarihte Türk’tü, o halde Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır. Bu cümleler gazetelerinizin kapağında silueti ve sözlerile süslenen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ündür. Bari ondan utanın!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *