Güney Azerbaycan Neden Önemli?
Azerbaycan dediğimizde genelde insanların aklına 1991 sonrası SSCB'den bağımsız olan kardeş ve öz ülke Azerbaycan geliyor. Fakat haritada gördüğümüz Azerbaycan bildiğimizden daha büyük ve daha geniş. Kadim Türk yurdu olan bu toprakların bir bölümü işgal altında. Karabağ’ı işgal eden Ermenistan ise tarihte Türk coğrafyası olmuştur ve Batı Azerbaycan diye nitelendirilmiştir.
1813 ve 1827 yıllılarında Kaçar Türkleri devleti ile Çarlık Rusya arasında yaşanan savaşlar sonucunda Azerbaycan Kuzey ve Güneye olarak ayrıldı. Aras nehri Azerbaycan’ı kuzey ve güney olarak ikiye böldü.
Evet günümüzde bildiğimiz Azerbaycan işte Azerbaycan’ın Kuzeyi...
Peki; Güneyi neresi?
Azerbaycan’ın Güneyi veya Güney Azerbaycan günümüzde İran’ın Kuzey batısında, Hazar denizinden Türkiye’mizin sınırları arasında yer almış önemli ve stratejik bir bölgedir. Başka bir tabir ile "Altın Köprü".
Altın köprü dememizin esas nedeni ise Türk dünyasının karadan birleşecek tek noktası. Yukarıda ise Karabağ Ermenilerin işgali altında.
Güney Azerbaycan Türkiye’den sonra Türklerin en çok yaşadığı bölge. Net rakam söylememiz mümkün değil. Fars kaynakları her ne kadar İran’da yaşayan Türk nüfusunu az gösterme yönünde politika takip etse de bazı kaynaklar 35 milyon Türk’ün yaşadığını itiraf ediyor.
Güney Azerbaycan her Türk’ün bilmesi ve onun hususunda duyarlı olması gereken yerdir. Orada soydaşlarımız zor durumda. Onların yanında olduğumuzu onlara bildirmemiz lazım. Biliyorsunuz Güney Azerbaycan çok önemli ve stratejik yerde olduğu için büyük güçlerin dikkat merkezinde!
Ne kadar zulüm ve baskı görseler de kimliklerinden vazgeçmeyen bölge Türkleri Türkiye’den gelen resmi devlet görevlilerini bayram havasıyla karşılamakta ve İran yönetimine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine açık şekilde mesaj vermekte. Tabi ki de İran bunun farkında ve her zaman da içteki en büyük tehlikeyi Türkler olarak gördüğü için durmadan baskılarını artırmakta. Bu baskılar sadece milli kimlik üzerinden değil spor (Tebriz’in Traktör futbol takımı) sanat, eğitim ve coğrafi özellikler ( Urmiye Gölünü kasıtlı kurutmakta) açısından da uygulanmakta.
Türkiye gerek strateji ortaklarının, gerekse menfaat çatışması yaşadığı ülkelere karşı siyasi olarak güçlü olmasının diğer bir ilkesi de Türk Dünyası ile ilişkilerinin güçlü olması ve bölgeye hakim olmasından geçer. Manzaraya baktığımızda Türk Coğrafyası üzerine hakim olma emellerinde olan diğer devletler Türkiye’nin bu ilişkilerine engel olabilmek için tarih boyunca ellerinden geleni yapmıştır ve gelecekte de yapmaya devam edecektir.
35 milyon soydaşının yaşadığı bir ülkede Türkiye’nin rolü daha da belirgin olmalıdır. Elbette ki bu sadece devlet politikasıyla kısıtlanmamalı. Sosyal ilişkilerin geliştirilmesi bakımından da önemli adımların atılması gerekmektedir.
Yarın eğer İran’ı SSCB gibi bir akıbet bekliyorsa Türkiye’nin buna hazırlıklı olması lazım. Çünkü soydaşlarımızın oradaki varlığı hem Türkiye’nin varlığıdır, hem de orası Türk Dünyasının jeostratejik öneme sahip "Altın Köprüsü"dür.