Yüzyıllık Pencereden, Zamana Sığmayan Bir Millete Bakmak...
Asırlara sığmayan varlığa yüzyıllık pencereden bakıyorlar. Bir zihniyet sadece Cumhuriyet ve sonrasını sahipleniyor… Bir zihniyet Osmanlı sınırlarından çıkamıyor…
“Biz Osmanlı Torunuyuz” .. Osmanlı kimdi..? Dünya Türk diye işaret edip ürkerken, birilerinin Büyük Türk İmparatorluğu diyemediği, Osmanlı.. peki ya varlık mücadelesinde Dünyayı üç kıtadan kavrayacağımız zemini hazırlayan, cesaretin hanedanlığı Büyük Selçuklu? Asya’nın bağrına adımızı kazıyan Göktürk’ler? Bugün yeniden hayal ettiğimiz, Türkleri bir sancak altında tarihte bir eden Büyük Hun kimdi? Çin’e uzaydan dahi görünen seddi çektiren kimlerdi..? Osmanlı’yı, Selçuklu’yu, Karahanlı’ları, Göktürk’leri, Hun’ları… ve daha nice tarih sayfalarında başrolü alan hanedanlıkları kuran Türkler’di, biz mazisi destanları besleyen bu adların birbirine devredişiyle şahlanan Türklüğün, cihanda hükmü süren, Türk Devleti’nin evladıyız…
Türk tarihinde bir bütün olan devlet varlığımızın, dünyaya esaslı bir imza atmış hanedanlıklarından biri olan Osmanlı; ‘ Hep Kahraman TÜRK Milleti ..!’ diye vuran mehteriyle, cihana Türk’ün kanatlarını açarken ve de bu ad altında birleştirirken, kendini kimliksizleştirmemiştir. Aksine Kimliğini dünyanın göbeğine mühürlemiştir. Bu ad ile bastığı toprakları yurt edinmiş, bu ad ile hakim olduğu milletlerin varlığını tanımış, bu ad ile hoşgörü sunmuş, bu ad ile sahiplenmiştir, bu ad ile düşmanın beynine işlenmiş ve dilinden Türk diye dökülmüş, düşmanın ödü Türk’ün adından ürkmüştür. Ama gelin görün ki, tarihi televizyon dizileriyle tanıyan güruha müsaade verilse Türk diye bir şey yoktur, Osmanlı ırkıyız, diyecek…
Bugün soyunu bilmeyen ırkını saymayan adını diyemeyen acizler, ucuz tartışmalarla günü geçirirken; dün atalarımız bu adla varlık mücadelesinde hükmetti cihana, adını tartışmadı yaşattı ve düşmanın kaleminden Türk’ün imzasını attı. Tarih puzzle’ında kilit olan Türk adını çıkardığınızda ne kalacaktır…
Adımızı ve maneviyatımızı tartışma konusu ve siyasi taraf haline getiren, memleketi kimliksizleştiren bu güruhun diğer kesimi de; Osmanlıcıyız taraftarlarına karşıt görüş olarak Türkiye’ciyiz, Cumhuriyetle doğduk, tarihimiz milli mücadeleden ibaret diyerek, at gözlükleriyle er meydanına inmiş, atını rahvan koşturmaya çalışıyor fakat kırmış belini hayvanın…
Milli mücadele; bu aziz milletin, tarihe ev sahipliği yapan varlığının fışkıran benliğidir, o günlerden ibaret değildir asla, şanlı bir geçmişin işaretidir: “biz vardık! Varız! var olacağız!” demişliğimizdir.
Bizi bu günlere sığdıranlar; adımızı kabuslarından silmeye çalışan düşmanın, sırtını sıvazlayan, yani memleketin kapısına kilit tutturmayan içimizdeki düşmanlardır. Tarihi bir kere bile gerçekliğiyle okumamış, çünkü sahiplenmemiş birilerinin, özgürlüğü rejimle bulduğuna iman etmesi cahilliğin vatandaşlık kazanmış halidir. Cumhuriyet Türk Devletinin bu günkü kutlu! adıdır, dünü silmez yaşatır, adında mazi taşır…
Ki Türkler; medeniyet adını bulmak lüzmunda dahi bulunmayan, refahı tanımlayan yönetiminde, medeniyeti varlıklarıyla başlatan, tarihi okuyabilen akıllara bunu kanıtlayan bir mazinin sahibidir… Dünya tarihine şöyle bir baktığımızda gören gözlere serilen en bariz örnek: Sosyal Devlet anlayışını sanayileşmeyle yeni bir buluş gibi öne süren milletlerin karşısında; asırlar öncesinde Kitabelerden seslenen Bilge Kagan, vakur bir tebessüm eder biz torunlarına… çünkü o kitabeler Devlet Yönetimimizdeki refahın öğütleyicisidir, Türk’ün medeniyet tılsımı, kodlanmış geleneğidir. Hayranlıkla bakılan batı keşif diye adlandırırken en aziz ihtiyaçları ve de insanlığı, Türkler tarihini yazmaktaydı… aynalardan kaçmak, kendini bilmemek, düşmanına hayran kılmış bu güruhu, görmezler elbet!..
Hüküm sürdüğü vakti asırları saydırarak tanımlayan, zamanı genişleten bu millete, yüzyıllık dar pencerelerden bakmak, yetmez… Biz varlığını hakka adamış, parlayan yıldızını hilal’le şereflendirmiş, Türklüğün maziden atiye yansımasıyız. Bizi vakte sığdırmayınız..