31 Ekim 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram

Sistem çıkmazında Bosna-Hersek seçimleri

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

GEREK tarih ve kültür açısından, gerek stratejik açıdan Bosna- Hersek Türkiye için önemli bir bölgedir. Balkanlarla Türkiye arasında köprü olan Bosna- Hersek aynı zamanda Türkiye’nin Batı Avrupa’ya çıkış noktalarından birisidir. Bölgede önemli bir jeopolitik konuma sahip olan Bosna-Hersek Müslüman Doğu ve Hristiyan Batı arasında önemli bir bağlantı noktasıdır. Bu yüzden hep büyük devletlerin dikkatini çekmiştir. Müslüman olduğu için haksızlığa uğramış, soykırım yaşamıştır. Hatta bazen bölgede Osmanlı kültürünü yaşadığı için, Türk olarak nitelendirilerek hor görülmüştür.

Bosna-Hersek en son 2017 Aralık ayında BM Genel Kurulunda kullandığı çekimser oy ile ülkemizde gündeme gelmiştir. Bu olay üzerine bazılarımız ortak tarihi geçmişimiz bulunan bu ülkeye çok kızmıştı. Hatta bazılarımız o kadar çok kızdı ki, bu kızgınlık Srebrenitsa soykırımını ve orada yaşananları hatırlarından çıkartacak boyuta ulaştı. Neyse ki, bu kararın arkasında yatan sebepleri bu vesileyle öğrenmiş olduk.

Oldukça karmaşık bir politik yönetim sistemine sahip olan Bosna-Hersek Dayton Antlaşması uyarınca yüzde 49’u Sırp Cumhuriyeti, yüzde 51’i Bosna-Hersek Federasyonu kontrolüne bırakılarak iki kantona ayrılmıştır. Doğu Slovenya’nın da sonrasında Hırvatistan’ın kontrolüne bırakılması öngörülmüştür. Yine aynı anlaşmaya göre, Bosna-Hersek dört yılda bir seçilen üç cumhurbaşkanının oluşturduğu Cumhurbaşkanlığı Konseyi tarafından yönetilmektedir. Boşnak, Sırp ve Hırvat Cumhurbaşkanları bu konseye on aylık dönemlerle başkanlık etmektedirler. Malum kararda da Boşnak cumhurbaşkanı olan Bakir İzzetbegoviç Kudüs’ten yana oy kullanılmasını önerdiyse de Sırp ve Hırvat Cumhurbaşkanlarının çekimser oy kullanılması yönündeki baskısıyla Bosna-Hersek çekimser oy kullanmak zorunda kalmıştır.

7 Ekim’de sandık başına giden Bosna- Hersek seçimini yaptı. Boşnakları temsilen Sefik Dzaferoviç, Hırvatları temsilen Zeljko Komsic ve Sırpları temsilen Milorad Dodik seçimi kazandı. Bu 3 etnik unsurdan; Boşnak halkı adına 5 partili 1 bağımsız aday, Hırvat halkını temsilen 4 ve Sırp halkını temsilen 3 aday yarışmıştır. Bu adaylardan Sefik Dzaferoviç Boşnak oylarının % 36.89’unu, Komsıc Zeljko Hırvat oylarının %52,83’ünü, Milorad Dodik Sırp oylarının %53,79’unu almıştır.

Bosna halkı bu seçimlerde de görüldüğü üzere ülke siyasetine yeterince ilgi göstermemiştir. Bu seçimde seçmenin yalnızca %53,3’ünün sandık başına gittiği Bosna-Hersek’te Cumhurbaşkanı adaylarının tanınmamakla birlikte partilere göre seçimlerde bulunulduğu gözlemlenmektedir. Aliya İzzetbegoviç’in Partisinden (SDA) seçilen Sefik Dzaferoviç döneminde gerek parti kökeni, gerekse kendisini Bakir İzzetbegoviç’in aday göstermesi nedeniyle Türkiye ile ilişkilerin olumlu devam edeceği düşünülmektedir.

Hırvatların adayı olarak seçilen Zeljko Komsic de savaş döneminde Boşnaklardan yana bir tutum sergilediği hafızalarda yer edinmişti. Bu sebeple insani bir yönetim anlayışı sergileyeceği ve Türkiye ile ilişkilerin Komsic döneminde de tatmin edici bir düzeyde ilerleyebileceği öngörülmektetir.

Aynı olumlu manzarayı Sırp Cumhurbaşkanı Milorad Dodik için görebilmemiz pek de mümkün gözükmüyor. Seçim öncesi kendisiyle ilgili çarpıcı iddiaların gündeme geldiği Dodik’in 21 yaşında bir Sırp gencin ölümüne adının karışması sonucunda Banja Luka şehrinde on binlerce kişinin katıldığı protestolar yapıldı. Dodik, olayla ilgili üzgün olduğunu lakin kendisinin sorumlu olmadığını söylese de acılı aile oğullarının ölümüyle ilgili halen Dodik’i suçlamaktadır. Hal böyle olunca Dodik’in Sırp oyların % 53,79’unu nasıl aldığı konusunda akıllarda bir soru işareti oluşmaktadır. Bir önceki görevi Sırp kantonun başkanı olan Dodik’in bölgede otorite ve ağırlığının oldukça fazla olduğu bilinmekte ve seçimlerde yolsuzluk yapmış olabileceği iddia edilmektedir.

Müslümanlara ve Türklere mesafeli olan Dodik’in Kırım’ın Rusya’nın bir parçası olduğu, Bosna- Hersek tarafından tanınmaması için çalışacağını dile getirerek Putin’e de göz kırpmaktadır. Bütün bunları göz önünde bulundurulduğunda Dodik döneminde Türkiye ile ilişkilerin çok da sıcak olmayacağı görülmektedir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *