Kalitesizliğin pençesindeki şehirler
İstanbul, imparatorluğumuzun kadim başkentidir.
Sadece bizim değil, dünyanın gözdesi eşsiz bir kenttir.
Ankara, kurtuluş mücadelemizin yüreğidir.
Türk milliyetçiliğiyle yoğrulan devletimizin yeniden dirilişinin sembolüdür.
2019 yerel seçimlerinden bu yana bu iki kıymetli varlık, CHP'nin pençesine düşen bütün şehirlerde yaşandığı gibi bakımsızlık ve ihmal nedeniyle solgun düşen çiçekler gibidir.
Sanki bir bahar uykusuna yatmışlar ve uyandırılmayı bekliyorlar.
İstanbul ve Ankara’ya yapılan yanlış, tüm Türkiye’ye yapılan yanlıştır. Çünkü birisi Türkiye ekonomisinin motoru, diğeri yönetim aklının merkezidir.
İstanbul'un Ekrem İmamoğlu ve Ankara'nın Mansur Yavaş yönetimi altında yaşadığı krizler, bu iki kadim kentin ne denli ihmale uğradığını gözler önüne sermeye yeterlidir.
İstanbul halkı beş senedir; sellerle, kar yağışlarıyla, müsilaj sorunlarıyla, ulaşım aksamalarıyla ve depreme hazırlık konusundaki boşvermişliklerle mücadele ediyor.
Ankara'da ise Mansur Yavaş, somut adımlar, somut hizmetler yerine, sosyal medya üzerinden algı yönetimiyle zaman dolduruyor. Trafik çilesi Ankara’nın ana arterlerini ve caddelerini esir almış durumda. Hizmet, kalite, halka dokunuş; “hak getire” halde…
Bu ikilinin HDP’nin himmetiyle belediye başkanı seçildiğini HDP’li Sezai Temelli “Mansur Yavaş da Ekrem İmamoğlu da bilecek ki seçilmişse HDP oylarıyla seçilmiştir” sözleriyle dile getirmişti.
Kimse de Sezai Temelli’ye “Yanlış konuşuyorsun” diyememişti.
Ekrem İmamoğlu Diyarbakır’da HDP’ye “kayyum tesellisi” ziyareti yaparak, terörün siyasi partisiyle aynı karede yer alarak, belediye kadrolarını bunlara açarak, tutuklu terörist Selahattin Demirtaş’a sevgi ve sempatisini eksik etmeyerek bu diyeti ödemeye çalıştı.
Mansur Yavaş da HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yardımcısı olabilme ümidiyle, “HDP de Meclis’te olup derdini anlatmak istiyordur, meşrudur” diyerek, “Apo Bey” şeklinde güzellemeler yaparak, Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması talebine temenniyle karşılık vererek kervana ayak uydurdu.
Vatandaşların kalbini kazanmaktan çok, arkasındaki HDP desteğini kaybetmemeye özen gösteren belediye başkanları “şehremini” tanımının altını oyan bir performansla sürelerini doldurdular.
Elbette ki sadece İstanbul ve Ankara değil, Türkiye’nin her kentinin, her ilçe ve beldesinin gerçekten iş yapabilen, şehirlerin ihtiyaçlarını gözeten, somut çözümler üretebilen, terörün partisine bedel ödeyerek değil, sırtını korkusuzca milletine yaslayarak var olabilen yöneticilere ihtiyacı vardır.
İstanbul ve Ankara'nın başına gelenler, daha geniş bir sorunun yansımasıdır. Memleketimizin CHP’nin beceriksizliğine ve kalitesizliğine maruz kalmış bölgeleri, beş yıldır solgun ve bakımsızdır. Ancak doğru bakım, ilgi, gerçek hizmet ve yeniliklerle, yeniden can bulabilir, eski ihtişamlarına kavuşabilirler.