21 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram

Ya olmasa

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ya olmasa

Dağılan ve çöken…

Çözülen ve kopan…

Kırılan ve paramparça olup savrulan bir şeyler var…

Biz böyle değildik ağam! Biz böyle değildik…

 “Danimarka Krallığında çürüyen bir şeyler var!”  diyor Shakespeare’in Hamlet’i… Yalan değil, çürüyen çok şey var.

 

***

Biz böyle değildik!  

Nasıl yitirdik birbirimizi, nasıl kaybettik içimizdeki güneşi?

Bizi birbirimize sımsıkı bağlayan o ruhu ve geleneği nerede unuttuk, sahi?...

Düğünümüzü komşularımız yapar, cenazemizi komşularımız kaldırırdı… Pencerelerimize kuşlar konar, sokaklarımızda çocuklar oynardı…

Edirne’de başımız ağrısa müsekkin Kars’tan yetişir;  Nice Diyap Ağa’lar omzumuza omuz verirdi.

Ama sonra dünyayı saran hastalığa biz de tutulduk. Neo-liberalizmin vahşi saldırıları, Sosyal Maddenin amansız taarruzları ve küçülüp telefonlarımıza sığarak idraklerimize sunulan azgın modellere kapıldık.

***

“Sosyal Çözülme” ve “Yeni Dünya Düzeni”

Kopan ve dağılan tespih taneleri gibiyiz şimdi.

Evimizde Deccal besliyoruz, eyvah!

Televizyon diyorlar bu tek gözlü canavara, onun yüzünden ateşe uyanıyoruz böyle her sabah…

Biz böyle değildik ağam, surumuzda gedik açtılar!

Kanaat, fazilet ve erdem terk ediyor bizi… Birer tezyin ürünü etrafımızdaki tüm insanlar…

Kahkahalara boğulmuş, esrimiş bir gençlik,

Yegâne cehti vitrin ve camekânlardaki hiçlik…

Minareler hüzün konuşur, şehirlerimiz hüzün,

Gökdelenler abandı üzerimize, nerede o masmavi gökyüzüm?

***

Rahmetli Dilaver Cebeci’nin Dönence şiiri geldi aklıma…

“Topla çadırları apakayım buradan gidelim!”

Gitmek kolay da… Kolay olanı sevmiyoruz işte.

***

İnsanı bir canavara dönüştüren neo-liberalizm bir vampir gibi sadece kanımızı emmedi, ruhumuzu da bitirdi. Âdemoğlunun şuursuzca bir oraya bir buraya koşuşturmasının asıl sebebi de bu olmalı…

“Yeryüzü insan için artık tekin bir yer değil” diyor bir düşünce adamı… (*)

Vahşet kol geziyor, dehşet kapı önümüzde… Zalim amir olmuş, zulüm başımızın üzerinde!

***

 “Zavallı bir çaresizliğin kuşattığı günümüz dünyası, çıkışların bir bir kapandığı koşullarda, yıkılış ve yeniden inşa döneminin yaklaşan ayak sesleriyle tedirgin.”

Nereden geldiğini unutan, nerede durduğunu ve sonra nereye gideceğini bilmeyen insan acınacak durumda...

Çocukları vahşice katledenlere karşı bu kadar sessiz ve bu kadar ilgisiz kalan bir dünya nereye gidebilir ki?  Ancak uçuruma…

***

Biz dahi o uçuruma doğru sürüklenenlerdeniz!

Hem ki umut bizdeyken ve dahi zaman ve mekân bize emanetken...

Lakin o var! Hepimizin, herkesin bildiği O Adam… Bizi uçurumun kenarından defalarca çekip alan, olmamız gereken yerde konumlandıran O Adam var!

“Ben yapmasam, sen yapmasan, o yapar… Herkesin sustuğu zamanda ve zeminde; herkesin çaresizce başını iki elinin arasına alıp vah çektiği yerde o dimdik ayakta kalır.” Diye malum ve meşhur O Adam var!

Mazisi hep celadet ve faziletle dolu olan, sırtındaki hançer yaralarına aldırmadan “Durun kalabalıklar! Burası çıkmaz sokak” diyerek yol gösteren O Adam var!

Düşeni kaldıran, mukaddesata sımsıkı sarılıp yitik olanı yeniden temin ve tesis eden O Adam var!

Geleneği direnişe geçiren, değerlerimizi yeniden yaşatıp yükselten O Adam var!

Binlerce yıllık tarihin usaresini, günün tomurcuklanan umudunu ve geleceğin azametini yüreğinde taşıyan O Adam var!

Bir adım sonrasını değil on yıl, hatta yüz yıl sonrasını görebilen; kalbiyle iradesini; bilgisiyle şuurunu; aklıyla imanını; sevdasıyla kudretini birleştiren O Adam var! Var olsun…

------------

(*) Tayfun Maro

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *