Lübnan Türk varlığı
Birçoğu için bu başlık “hadi canım, bu da nereden çıktı?” sorusunu içermektedir.
Lakin Yakutistan’dan Avrupa ortalarına kadar varlığı çok net olarak bilinen “Yerleşik Türklüğün” Ortadoğu’ya hatta Arap yarımadasının muhtelif coğrafyalarına kadar inmiş olması da bir gerçektir.
Millet olarak “konar-göçer” bir yaşantıyı fazlaca benimseyen Türklerin bu göçler neticesinde en son nereleri yurt tuttuğu, devlet anlayışımızla Türk Boylarının nerede iskân edildiği ve stratejik olarak yurtlandırma faaliyetlerinin önemi dikkate alındığında uç noktalardaki Türk varlığı bizi çok da şaşırtmasın!
Avrupa’nın çeşitli yerlerinde Türk olmasalar bile adı Türk Köyü’ne çıkan ve asırlardır da böyle anılan yerler olduğunu artık hepimiz biliyoruz.
Yine özbeöz Türkmen-Yörük Köyleri’nin Avrupa ortalarında olması ve halen geleneksel yaşantılarını sürdürmeleri nasıl mümkünse Anadolu’dan daha güneye doğru indikçe veya kuzeye doğru çıktıkça da pek tabii bu uç bölgelerde Türk varlığı ile karşılaşmak mümkün.
Bu gerçeğin en bariz alanlarının biri de hiç şüphesiz Lübnan’dır.
Türkiye Cumhuriyeti olarak, Suriye Türkmenlerinin verdikleri soylu varlık mücadelesini tanıdıktan sonra Ortadoğu’daki ilgi ve etki alanımız genişlemiş bu coğrafyalarla iletişimimiz de artmıştır.
Lübnan Türklüğü de işte bu bakımdan büyük önem arz ediyor.
Hatırı sayılır bir Türk nüfusunun yaşadığı Lübnan’da Türk varlığının kökenleri 12. Yüzyıla kadar dayanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti resmi olarak Lübnan Türklerinden ilk kez 1989 yılında haberdar oldu. (!)
Bölgenin önemli araştırmacılarından ve uzmanlarından Dr. Cemil D. İpek Hocamız Lübnan Türklüğü ile olan ilişkilerimiz konusunda da bize şu bilgileri veriyor;
“1989 yılında Lübnan Ordusunun bir komutanı askerlerinden Halit Esad’ın Türkçe konuştuğunu fark eder. Halit’in Türkçesine karşı ilgi duyan Subayı O’nu Türk Büyükelçiliği’ne götürür ve ilk temas böyle kurulur.
Beyrut Büyükelçisi İbrahim Dicleli ile görüşen Halit Esad, Kavaşra köyünden bir Türkmen olduğunu söyler. Büyükelçi Kavaşra köyünü ziyaret eder ve güçlü bağlar kurulmaya başlar. 1989’da Lübnan iç savaşı nedeniyle Büyükelçinin dönüş yolunda korumalığını Türkmenler yapar, Trablus’a kadar eşlik ederler. Bu ilk tanışmadan sonra Beyrut’a atanan her yeni büyükelçi için Akkar bölgesindeki Türkmen köylerini ziyaret etmek gelenek haline gelir.”
Uzun yıllar Lübnan Türkmenlerinin sadece Akkar’da yaşayanlardan ibaret olduğu biliniyordu. Kavaşra köyünün yönlendirmesi ile Baalbek bölgesindeki Türkmenlerle 2007, Dınniye bölgesindeki Türkmenler ile 2011 yılında ilk bağlantı kuruldu.”
Bugün Lübnan’daki Türk varlığı Akkar Türkmenleri, Baalbek Türkmenleri, Dınniye Türkmenleri, Girit Türkleri, Lübnan’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Anadolu kökenli aileler, Suriye Türkmenleri ve Çerkezler olarak sekiz koldan yaşayışlarını sürdürüyor.
Lübnan’ın kuzeyindeki Akkar’da Kavaşra ve Aydamun adlı iki Türkmen köyü var. Kavaşra, Türkçeyi korumuş olması ve Türkiye ile ilk ilişki kuran köy olması nedeniyle ön planda. Nüfusu 3000 civarında ve tamamı Türkmen. Aydamun’da 3500 civarında Türkmen, Masta Hasan’da da yaklaşık 350, El-Dibbabiye’de 50 Türkmen yaşamakta. El-Davsi Köyü’nde birkaç Türkmen aile ve 50 civarında Türkmen ile birlikte Akkar’da yaşayan Türkmen sayısı 7000’den fazla.
Baalbek bölgesinde ise beş Türkmen köyü ve Hermel yakınındaki bir köyde yerleşik. Duris, Şeymiye, Nananiye, Hadidiye ve Maşari Al Kaa olmak üzere Baalbek’te 4000’e yakın Türkmen yaşıyor.
Dınniye’de yaşayan Türkmenler ile Türkiye’nin ilişkisi Baalbek Türkmenlerinden de sonra 2011’de kuruldu.
Günümüzde 10 bin civarında Giritli Türk’ün Lübnan’da yaşadığını da söylemeliyiz... Ayrıca Beyrut’ta ekonomik nedenlerle buraya göç etmiş 50 bin civarında Türk vatandaşı yaşıyor.
Trablus ve Akkar’da şehrin önde gelen aileleri olarak bilinen; Osmanlı döneminden kalan büyük aileler bulunuyor. Trablus’ta sadece Türkmani soyadını taşıyan birbiriyle akraba 200 aile olduğunu da kayıtlara geçelim…
Hatta Türkmani ailesi üyelerinin kurduğu “Lübnan Türkmani Cemiyeti” nin de faaliyette olduğunu söyleyelim. Bununla beraber Türkiye, TİKA ve Yunus Emre Türk Kültür Merkez’i yoluyla Lübnan Türklüğü için eğitim ve kültür desteğini veriyor…
***
MHP Genel Başkanı’nı Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin, son TBMM Grup konuşmasında; “Herkesi uyarıyorum, asıl hedef Türkiye’mizdir. Yakın hedef son yurdumuzdur.” Diyerek Ortadoğu’daki ABD adımlarına ve İsrail’in Lübnan’ı hedef almasından sonra Lübnan’daki Türk varlığı sizce de çok anlamlı olmuyor mu?