Ayyıldız dedi ki
“Ne yazayım?” diye sesli düşünmüş olmalıyım ki birden atıldı;
“Ne yaz biliyor musun baba?”
Gözlerim parladı birden, hemen dikkatimi ona vererek sordum; “ne yazayım kızım Ayyıldız?”
“Ee şey yaz baba, ee hani tablette, telefonda kötü ve zararlı videolar var ya hani, çocukların izlememesi gereken filmler, işte onları yaz...”
***
Bir insanın yahut da nesillerin geleceğini inşa etmek büyük mesele…
Bir ülkünüz; geçmişlerinize verdiğiniz sözünüz, geleceğinize karşı sorumluluklarınız varsa, hele çocuklarınıza ve gençliğinize emsalsiz bir milli hazine gözüyle bakıyorsanız, varlıkları da gelecekleri de sizin için çok değerli oluyor.
Evet değerliler lakin bir o kadar korumasız!
Onları korumak, gerektiği şekilde yetiştirmek ve ayaklarını sağlam basacağı zemini oluşturmak da size düşüyor.
Biliyorsunuz ki zaaf gösterdiğiniz takdirde, o emsalsiz hazineniz haramiler tarafından talan edilebilir, kıymetli beyinleri ve gönülleri işgal edilebilir.
Buna izin verebilir misiniz?
VİDEO TUZAKLAR
Post-truth Dönemde* akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar kıyamet alameti tek gözlü Deccal gibi çocuklarımıza ve gençlerimize karşı kurulmuş şedit tuzaklarla dolu…
Çocuklarımız çok güçlü ve de çok etkili bir medya kuşatması altında. Uzmanlara göre bu kuşatmanın tesiri altında kalan çocuklarda hemen veya yıllar sonra birçok sorun ortaya çıkabiliyor.
Çocukların yaşı ve tecrübesizliği gereği “çevrim içi” ortamdaki riskler onları pek çok tehlikeye karşı savunmasız bırakıyor. Hele hele “hastalıklı ruhların” hazırladığı yazılımlar, görüntülü içerikler ve türlü tuzaklarla dolu oyunlar var ya işte onlara dikkat!
İNTERNET BİR GAYYA KUYUSU
Bizlerin sorumsuzluğu, gafleti ve dalaleti meseleyi büsbütün hezimete dönüştürüyor.
Geleceğimizi hatta günümüzü tehdit eden bu silahı, bizim için dünyanın en kıymetli hazinesi olan çocuklarımızın eline tutuşturuyoruz, “al şu aleti eline, ne izlersen izle, yeter ki sus çocuğum. Ben de kendi sosyal maddemle biraz kafamı dağıtayım!”.
Vahşi para hırsından tutun da sapkın pedofoli hastalarına, çocuk ve organ tacirlerine kadar tüm yoldan çıkmışların yerleştiği internet dünyası gerçekten bir gayya kuyusunu andırıyor. İçine düşenlerin acıyla yok olduğu bir gayya kuyusu…
Kontrolün sizde olmadığı, gizli bağlantılı linkleriyle bir labirenti andıran ve içerisinde cinsel sapkınların, korku ve şiddet düşkünlerinin, hırsızların, dolandırıcıların, organ tacirlerinin, sapık din ve öğretilerin cirit attığı bu sanal dünyada güvenli bir alan oluşturmak gerekiyor.
Elbette çağın bize sunduğu teknolojik bir zirve olarak dijital dünya hepten kötü değil. Doğru kullanıldığında dünyayı, geçmişi ve ötelerin ötesini avuçlarınızın içine getirebiliyor.
Bilgide sınırsız, hayalde sonsuzluğun kapısı olan dijital dünyadan çocuklarımızı bütünüyle koparamayız.
Dünya “yapay zekâ” ile işletime girerken çocuklarımıza bu yeni sisteme sırtını dön diyemeyiz.
Diyemeyiz de bu aygıtı “nasıl kullanmalıyız, nasıl sakınmalıyız?” sorularını da yanıtlamalıyız.
***
Akıllı telefonların, tablet ve bilgisayarların çocuklarımızın elinde sınırsız sürede bulunması; odaklanma zorluğu, konuşma eksikliği, göz bozuklukları, psikolojik sorunlar, hırçınlık, aşırı tepkiler, öğrenme zorluğu, uyku bozuklukları, motor becerilerin düşüklüğü ve fiziki yetersizlikler gibi sorunlar doğuruyor.
Bir medeniyet iddiası olan Türk Milleti için, Cumhuriyet’inin bile gençliğe emanet edildiği Türkiye için bu durum son derece tehlikeli.
Ya ne yapacağız?
Vatan topraklarımızı, Gök Vatanı ve Mavi Vatanı koruyan “Kalkan” gibi geleceğimiz çocuklarımızı da sanal taarruzlardan koruyacak, eğitime dayalı bir milli içtihat ve bir milli politika gerekiyor…
Her şeyi bu dijital teknolojiye yükleyemeyiz… Mukabil bir şeyler bulmak, milli hayatımızı dengede tutacak kültürel ve ahlaki değerlerimizi internet ile birlikte yaşatacak adımlar atmamız gerekiyor. Çünkü geleceğini kaybetmek GB (gigabayt) kaybetmekten önemlidir!
Bilge Liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendi’nin buyurdukları gibi “Nesnelerin internetiyle, cihazların başka cihazlarla iletişimi kurulup hayat kolaylaşıyor, ama insanca yaşam günden güne zorlaşıyor. Öğrenen robotlar, yapay zekâlar üretiliyor, hoşgörü ve hürmet üretilemiyor.” Bu da yıkım demektir. Yıkıma da çocuklarımızdan başlatmayalım!
*Post-truth Dönem: yalanın bizzat gerçekmiş gibi sunulduğu hatta yalan atan kişilerin bile bu yalanları görmezden gelip ısrarla savunduğu bir dönem…