İp attım ucu galdı
İki bin on yedi yılının son günleriydi, Türkiye’nin önemli araştırma şirketlerinin birinin Genel Koordinatörü ile sohbetimiz hafif yollu bir tartışmaya dönüşmüştü.
O yeni kurulan İP’in başarılı olacağını serdediyor, türlü eğilimleri bir araya getirdiği için tutunabileceğini ısrarla savunuyordu. Üstelik bu savunmasını da elindeki verilerle destekliyordu.
Bizce bu savın gerçekleşmesi iki sebepten dolayı imkânsızdı.
Birincisi, Türkiye’nin sosyolojisi ortadaydı. Neredeyse kırk yıldır yapılan seçimlerde oy dağılımı hep bu sosyolojiye göre şekillenmişti. Bu sosyoloji hiç değişmemiş, siyasi dalgalanmalarda dahi bu oy dağılımı hiç şaşırtmamıştı. Bu sebeple İP diye kurulan parti belki de saman alevi gibi parlayacak, kendine bir yer bulamadan çok çabucak sönecekti.
İkincisi ise, İP, her ne kadar birçok eğilimi bir arada toplamış gibi görünerek “merkez maskesi” ile gözünü sağ oylara dikmiş olsa da bu alana yerleşmesi ve tutunması imkânsızdı. Zira bu alanda AK Parti ve MHP hitap ettiği tüm sosyal dilimleri kucaklayarak temsil etmekteydi. Yani boşluk yoktu.
İP eğer tutunacaksa;
Ya Sayın Bahçeli Türk Milliyetçiliği Davasında, dolayısıyla “MİLLİYETÇİ, MUKADDESATÇI ve DEMOKRAT” anlayışın hâkim olduğu MHP’de bir zaaf göstermeli ya da MHP’de retorik kayması olmalıydı.
AK Parti için düşünüldüğünde de durum farklı değildi. Recep T. Erdoğan Genel Başkanlığındaki AK Parti’de bir eylem ve fikir zafiyeti yoktu. AK Parti de temsil kabiliyetini kaybetmişti.
Üstelik İP’i doğuran dönemde(!) Sayın Bahçeli’nin şahsına ve partisine karşı yapılan saldırılara karşı gösterdiği dirayet ve liderliği, kendisine karşı duyulan sevgi ve saygıyı; hayranlık ve sadakati kat ve kat artırmıştı.
Bununla beraber hain darbe girişiminden sonra ortaya çıkan ve Türk Milletinin ruh kökü Cumhur İttifakı da büyük bir buluşmaya sebep olmuştu.
Yani, oyları belirleyen toplumsal alanlarda herhangi bir boşluk ve oyuncu değişikliği gerektirecek herhangi bir sebep yoktu.
Bu yüzden İP diye kurulan, içeriden ve dışarıdan büyük bir gazla uçurulan balonun tutunması, yerleşmesi ve ömrünün uzun olması mümkün değildi. Saman aleviydi yanıp sönecekti…
Öyle de oldu. Ogün tartıştığımız uzman ve otorite konumundaki araştırmacı beyefendi tabii ki bütün bunları pek dikkate almadı.
Şimdilerde gerçeklerle yüzleşmiş oldu.
İP KOPTU
İçtimai olarak Türkiye’de herhangi bir oy zemininde konumlanması mümkün görünmeyen İP’te dağılma sürüyor. Sürer de…
Kurucu Genel Başkanları dahi nerede duracağını, ne diyeceğini, nasıl davranacağını bilmeyen bir karakter olarak arz-ı endam etmişti. Kendisini defalarca uyaran Sayın Bahçeli’nin uyarılarını dahi dinlememiş, masalarda figüran olmuş, terör örgütünün masa altı suflelerine bile kanmış bir karakterdi.
Ondan miras kalan bu belirsiz siyasi anlayış da İP dağılana kadar sürüp gideceğe benziyor…
***
Derme çatma yapısıyla bir toplama kampını andıran İP’ten yakasını kurtaranlar şu sıralarda savrulup gidiyor. Bundan sonra yönlerini de ancak rüzgâr tayin eder…
Gerçi buna alışıktırlar… Gezmelere doyamamış, nerede duracağını bir türlü kestirememiş siyasi figürlerdi onlar… Rol çalan, bolca sahne kostümü değiştiren bu adamlar sayısı azımsanmayacak kadar masumun da günahına girdiler. Yazık! Neyse…
***
Okuyucularımız aşinadır… “Bir ABD Tavırs Masalı 1-2-3” başlıklı yazılarımızda zaten onları hicvetmiştik… Güldük geçtik… Gerçek şuydu; “Bizim binamız değildi. Sonunda da yıkılıp gidecekti.”
***
Merak edenler için Türkiye’nin sosyolojik yapısından kaynaklanan oy dağılımı ile ilgili küçük bir not bırakıyorum… Belki o zaman neden dış destekli partilerin bolca kurdurulup, sağ cenahta yer almaları hedefleniyor daha rahat anlaşılır… Haydi sayalım isterseniz bu İP benzeri türetme partileri…
Açıklıkları geniş tutarak;
Sağ Seçmen- Milliyetçi-Müslüman-Demokrat %60-65
Sol Seçmen-Sosyal Demokrat %25-30
Diğerleri-Abidik Gubidik %10-5
Kullanmayan-Temsil Edilmeyen %5-0