Türkiye artık futbolun merkezi
Jose Mourinho ve son olarak Victor Osimhen’in gelişiyle daha da çekici hale gelen Türkiye pazarı aslında Avrupa’nın en önemli ligleri için tam bir cazibe merkezi oldu. Bunu son yıllarda Avrupa’ya giden yerli ve yabancı oyuncularımızdaki artıştan görebiliyoruz. Bu yaz transfer dönemindeki temel faktör A Milli Takımımızın EURO 2024’te yaşattığı heyecan ve bireysel performanslardı. Ferdi Kadıoğlu (Fenerbahçe/Brighton) ve Kerem Aktürkoğlu (Galatasaray/Benfica) buna 2 örnek. Erencan Yardımcı (Eyüp/Hoffenheim) ve Emin Bayram (Galatasaray/Westerlo) diğer yerli ve paralı satışlarımız. Ülkemize 4 oyuncudan gelen 50 milyon avroluk katkı değerli. Demir Ege Tıknaz (Beşiktaş/Rio Ave), Kazımcan Karataş (Galatasaray/Orenburg) ve Emir Ortakaya (Fenerbahçe/Westerlo) gibi gelişimleri için Avrupa liglerine kiralanan 8 genç oyuncumuz daha yurt dışı transfer yaptı. Hamza Akman (Sonderjyske) gibi serbest statüdeki 4 Türk de Avrupa’nın yolunu tuttu. Satış ve kiralama yoluyla giden, opsiyonlar hariç 25 milyon Euro’ya yakın para kazandıran 15’e yakın yabancıyı da ekleyelim. Tabii sözleşmesi biten ve “gitsin” diye mukavelesini yırttığımız ülkeye katkısı olmayan onlarca oyuncuyu pas geçiyorum. Toplamda 16 Türk göndermişiz ama yetmez. Para kazandıran yerli sayısı 4 değil, her yıl onları geçmeli. Son 5 yıla bakarsak elbette özellikle rekor yabancı sirkülasyonunu eleştirebiliriz ama yurt dışına yapılan karlı satışlarla kulüplerimizin bu işi öğrendiğini ve ivmenin Türk futbolu adına olumlu dönüşümünü görebiliyoruz.
PARLAK VEDA FIRSATI
Yaşayan 3 efsane teknik direktörümüzden birisi olan Şenol Güneş’in özlü bir sözü vardır. “Ben Trabzonspor’un kendisiyim” der. Bu kibir değil gerçekliktir. Armayla bütünleşmeyi ve aidiyeti gösterir. Trabzonspor eğer teknik adam arıyorsa ilk akla gelecek ve göreve getirilecek ismin Güneş olması doğaldır. Ertuğrul Doğan yönetimi de bunu yapmıştır. Tecrübe başarının yarısıdır. Kalanı da eldeki kadrodur. Güneş ismi genç oyuncu yetiştirme ve bireysel performans patlamalarıyla özdeştir. Takıma bakınca tam ‘Güneş’lik. Kurtlar sofrası bir sezon. Ancak hoca başarının anahtarını bulur ama bu sezon ama gelecekte. Bu dönem aynı zamanda, hoca olarak hep içinde ukte kalan şampiyonlukla Güneş’e parlak bir veda fırsatı olacak. 5. dönemi hayırlı olsun.
2030’UN TAKIMI HAZIR
Türkiye, Almanya’da turnuvanın en genç Milli Takımıydı. Bu yetmedi, Uluslar Ligi yolculuğuna Vincenzo Montella kadroyu daha da gençleştirerek başlıyor. Mustafa Hekimoğlu, Eren Dinçki, Yusuf Özdemir, Eren Elmalı ve Emirhan Topçu gibi yeni tercihlerle yaş ortalamamız biraz daha küçüldü.
30 yaş üstü 2 ismin yer aldığı kadromuzdaki 29 oyuncudan tam 11’i, 2000 ve sonrası, bunlardan 4’ü 2005 ve 1’i 2007 doğumlu. Basit bir mantıkla 2000 jenerasyonu, 2030 Dünya Kupası’nda maksimum 30 yaşında ve futbollarının en güzel çağında olacak. Yani bu genç oyuncuların önünde minimum 2 Dünya Kupası, 2 Avrupa Şampiyonası var. Özetle doğru kullanırsak elimizde turnuvaların gediklisi olabilecek, potansiyeli yüksek, Avrupa’nın köklü kulüplerinde şimdiden forma giyen ve giymeye aday yeteneklerden oluşan Türk yıldızları hazır. Şansları bol olsun!..