Suriye deyip geçme!
Suriye… Düne kadar harap haldeydi. Herkes el uzatmaktan yüksünüyordu, adeta küresel düzeyde “vebalı ülke” muamelesi yapılıyordu. Bugünse dünyanın dört bir yanından devletler diplomatik temsilcilerini, bakanlarını göndermek için birbirleriyle yarış halinde.
ABD, HTŞ Lideri Ahmet Eş Şara’nın başına koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü kaldırdı ve diplomatik ilişkilere hız verdi. Rusya, İran, Çin, İngiltere, Almanya, Fransa; Suriye’nin yeni yönetimiyle kalıcı ilişkiler geliştirebilmek için sıraya girmiş durumda. Dün, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Şam'daki Başkanlık Sarayı'nda HTŞ lideri Ahmet Eş Şara ile birlikteydi…
Küresel düzeydeki bu diplomasi zinciri, Suriye’nin coğrafyasının ve kaynaklarının potansiyelini gösteren örnekler. Suriye’ye gösterilen bu ilginin temelinde bu toprakların dünya konjonktüründeki ekonomik ve siyasi cazibesi var. Ülke, enerji nakil hatlarının kilit noktasında ve Katar’dan Avrupa’ya uzanması planlanan doğal gaz boru hatları, Suriye coğrafyasının istikrarına bağlı. Doğu Akdeniz’e doğrudan çıkışının bulunması, bölgesel ticaretin can damarlarından birisi olmaya aday yapıyor Suriye’yi…
Suriye’nin yeniden inşa süreci de küresel güçlerin iştahını kabartan diğer bir faktör. Harap olan şehirler ve altyapı, milyarlarca dolarlık yatırım gerektiriyor. Avrupa’nın sanayisi gelişmiş ülkeleri ve Çin gibi ekonomik devler, bu pazara girmek için fırsat kolluyorlar.
ABD’de New Orleans’ta 15 kişiyi öldürüp 35 kişiyi yaralayan eski ABD ordu mensubunun aracında DEAŞ flamasının bulunmasının, ABD’nin Suriye’deki mevcudiyetini sona erdirmek isteyen Trump yönetimine kurulan dâhili bir kumpas olduğu konuşuluyor. Yani ABD’nin derin yapılarının da Suriye’yle uzun dönemli menfaatlerinin bulunduğu görülüyor. Sözün kısası tüm devletler şuan Suriye’nin siyasi, ekonomik ve ticari imkânlarına kilitlenmiş haldeler.
Şu halde Türkiye bu satranç tahtasında nerede? Türkiye, Suriye’nin en zor günlerinde Suriye halkına kapılarını sonuna kadar açarak ve halkına zulmeden Beşar Esad’la diplomatik ilişkilerini keserek tarihin doğru tarafında yer aldı. Şam’ın yeni yönetimiyle güçlü temasları bulunan Türkiye, hem tarihi bağlarını hem de diplomatik gücünü sahaya yansıttı.
Üstelik Türkiye’nin bu tavrı sergilerken Suriye’nin maddi imkânlarından yararlanmak gibi çıkarcı bir düşüncesi de yoktu. Suriye devriminin lideri Ahmet Eş Şara “Esad, Erdoğan'ın işbirliği çağrısına olumlu yanıt verecek diye çok korkmuştuk. Fakat öyle bile olsa Erdoğan'ın sözünün üstüne söz söylemezdik” ifadelerini kullanırken bütün bu tarihi olguların ve inkâr edilemez gerçeklerin bilincinde olduğunu gösteriyor.
Ve yine böyle olduğu için Alman ve Fransız dış işleri bakanları Şam’a çelik yeleklerini kuşanarak inerken, Türkiye’nin istihbarat başkanının aracını Suriye devriminin lideri sürüyor. Türkiye’nin Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan, Ahmet Eş Şara ile birlikte Kasyun dağının tepesinden Şam’ı kahve içerek izliyor.
Suriye deyip geçmemek lazım. Çünkü dünyanın gözü bu toprakların üzerinde. Türkiye ise Suriye’nin sadece yanında değil, aynı zamanda başının üzerinde.