Sorunlara göğüs geren lider

Türkiye’nin siyasi tarihini yakından inceleyen herkes bilir ki ülkemiz tekrarlayan sorunlar yumağıdır. Nesiller boyu elden ele devredilen kronik problemleriz var. Dini kutuplaşmalar, etnik gerilimler, terör olgusu en çok istismar edilenler problemlerin başında geliyor. Bu sorunları çözmek, ancak büyük bedeller ödemeyi göze alan cesur yürekli kişilerin harcıdır. Bu problemleri çözmeye niyet eden bir siyasetçinin önce kendi siyasi istikbalinden vazgeçmeye hazır olması gerekir. Bu da yürek ister, vizyon ister, basiret ister. Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli, bu siyasi cesaretin ve vizyonun tecessüm ettiği bir liderdir. Siyasi hayatını Türkiye’nin büyük meselelerini çözmeye adamıştır.
Alevi-Sünni fay hattını örten adımların müellifi odur. Cemevi inşa edilsin diye kendi tapulu arazisini Alevilere tahsis edecek kadar samimi, onların inançsal taleplerini hukuk zemininde destekleyecek kadar ilkeli bir siyasetçidir.
Yıllar boyunca ideolojik kamplaşmaların elinde istismar edilen başörtüsü meselesini, AK Parti ile oluşturulan milli mutabakat zemininde tarihe gömen de yine Sayın Devlet Bahçeli’ydi. Başörtüsü serbest bırakıldıktan sonra ne Cumhuriyet’in temelleri sarsıldı, ne de devletin bekası tehdit altına girdi. Aksine, milletin sırtına kambur gibi yüklenmiş bir tartışma onurluca ortadan kaldırıldı. Türkiye ferahladı.
Bugün aynı sağduyu ve aynı sorumluluk, Türkiye’nin 40 yılına musallat olmuş bölücü terör belasını nihayete erdirmek üzere devrededir. Terör biterse fena mı olacak? Milletimiz derin bir nefes almayacak mı? Türkiye önündeki prangalardan nihayet kurtulmayacak mı?
Ne var ki, terörün sona ermesini isteyenler olduğu gibi istemeyenler de var. Türkiye ne zaman kritik eşiklerden geçse, süreçlerin önüne bir barikat gibi dikilen yapılarla mücadele etmek zorunda kalmış. Şu an terörün bitmesinden işkillenen en büyük siyasi parti CHP. Ecevit’in 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı misyonundan sonra milli meselelerde sırra kadem basan CHP, daha çok sokak kalkışmaları, darbeye teşvik, Batı’ya şikâyet siyasetiyle varlık gösteriyor. CHP'nin elinde çözülen tek mesele olmadığı gibi istismar ettiği onlarca yara var.
Bugün durum farklı mı? "Normalleşme" ile makyajlanan kurnazlık, eski refleksleri gizliyordu. Ekrem İmamoğlu’nu yargı radarına sokan rüşvet, yolsuzluk, terör soruşturmalarına verdikleri radikal tepkilerde normalleşmenin kalan boyaları da döküldü.
Vandallığa, gayri milli boykotlara çağrı yapan, Türkiye’yi yabancı başkentlere şikâyet eden, ABD’den, İngiltere’den medet umacak kadar küçülen Özgür Bey bu ülkenin herhangi bir sorununu çözemeyeceklerini, çünkü çözümlerin değil, problemlerin asli bir parçası olduklarını bir kez daha gösterdi.
Terör tutuklusu Selahattin Demirtaş bile geldiği nokta itibariyle “Allah Erdoğan ve Bahçeli’ye uzun ömürler versin” derken, CHP'nin yeni yetme şovmen vekilleri MHP Lideri Sayın Bahçeli’ye had ve hudut bilmeyen bir dille lümpence sözler söylüyor. Bölücü terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan artık federasyon, özerklik ve anadilde eğitim gibi taleplerin geçersizliğini kabul ederken; CHP hâlâ “Kürtler sorun olduğunu söylüyorsa sorun vardır” diyerek Türkiye’yi başa sardırmaya çalışıyor.
Üç yıl önceki bir yazıda muhalefetin bu hallerini eleştirerek “Demirtaş içeriden ‘Kürt sorunu yoktur’ deme çizgisine gelse, dışarıda ‘Kürt sorunu vardır, biz çözeceğiz’ deme tıynetine sahip bir muhalefet var. Demirtaş belki iflah olur ama bu muhalefet çok zor” demişiz. Gerçekten de CHP’nin hali; “tencere tava hep aynı hava” hali…
Tüm bu tabloya bakıldığında MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin CHP’yle neden bayramlaşmama kararı aldığı iyi anlaşılıyor. CHP mikroplu davranışlarını bırakmadıkça kendisine uygulanan sosyal mesafeyi fazlasıyla hak eden bir parti. Tedaviyi reddederse en sonunda karantina altına alınması ise kaçınılmaz olacak…